Şehrimiz halihazırda “festival” yoksunu, kadim Kastamonu’nun festivalsiz olmasını kabullenmek olası mı, festivali olan şehirlerden eksiği ne?..

Taşköprü’nün gerisindeyiz.

Epey zamandır “festival” konusunu yazıp duruyorum…

Diyeceksiniz ki “Sana ne”.

Hakikaten bana ne?..

Hele ekonominin mevcut halinde.

“Festival” diyorum da, öneri de ortaya koyuyorum, komşu iller birlikteliğinde yahut ilçelerimizin bütününde “Kültür Yolu Festivali”, ister “İstiklal Yolu” deyin ister adını başka bir “bütüncül” değer altında bir oluşturun…

“Bölgesel” bir festival olsun da.

Haftayı bulsun da…

Ulusal ölçekte ses getirsin de.

Dedim de…

Dedim.

Öneri sadece…

Not düşmek tarihe.

(Kültür ve Turizm Bakanlığı son yıllarda çeşitli illerde “kültür yolu festivali” düzenliyor…

Cümlesini evvel zamanda yazdım.

Yinelemeye gerek yok…

Kafa ütülemeyeyim.

Misal…

En son “Bursa Kültür Yolu Festivali”.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy açıkladı…

“1-9 Haziran'da konserlerden sergilere, söyleşilerden atölyelere, lezzet duraklarından çocuk etkinliklerine, tiyatro, opera, bale ve sinema, temsil ve gösterimlerine uzanan 9 günlük bir kültür, sanat şöleni Bursalılarla buluşacak. Yaklaşık 1000 sanatçımızın performans, eser ve gösterilerini içeren 500'e yakın etkinlikle bu festivalde eğlenmekten öğrenmeye farklı deneyimler yaşanacak. Bütün vatandaşlarımızı unutulmayacak anlara ve anılara açılan bu kapıdan içeriye davet ediyoruz. Festival kapsamında gerçekleştirilecek etkinlikler için 50'ye yakın mekan belirledik. Kültür merkezleri, tiyatrolar, hem özel hem de bakanlığımıza bağlı müzeler, sanat galerileri, kütüphaneler ve açık alanlar etkinliklere ev sahipliği yapacak. Festivalimizin ana sahnesini Yunuseli Havaalanı'na kurduk. Semicenk, Norm Ender, Madrigal, Bengü, Mert Demir, Sinan Akçıl, Simge, Can Bonomo ve Oğuzhan Koç konserleri burada gerçekleştirilecek. Özellikle 2 Haziran'daki Liselere Geçiş Sınavı ile 8-9 Haziran tarihlerinde Yükseköğretim Kurumları Sınavı sonrası genç kardeşlerimi bu yoğun temponun stresini atmak için konserlere bekliyorum.”

Bursa’da durum bu…

Kastamonu?

Not: Cerrah kabiliyetinde ince ayaklı olmak şart, “poker surat” muhakkak, gözler illa yalan söylemeli…

Ah kalecileri aldatan “Panenkacılar” ah.

Penaltıda kaleciyi ters köşeye yatırmanın şanını madalya kürsüsünden indirdiler…

“Şeytan uçurtması” hızında süzülen topun kalenin tam ortasından çizgiyi geçmesinin kifayetsiz lezzetini yeşil sahada servis ettiler.

Öyle bir gerilim ki penaltı noktası ile kale çizgisi üzerinde, aslanla antilobun göz göze gelmesi misali, “gözler” ve “ayaklar” üzerinden taktik savaşı…

Penaltı atışı seyretmekle geçsin ömrüm.

Topu kalenin direk diplerine göndermektense vurucu, tutucunun haletiruhiyesini öyle bir illüzyon ile tersyüz ediyor ki, top yerine tutucuyu direk diplerinden birine gönderiyor…

Altına ayakucu ile hafif bir dokunuş yaparak topu, kalenin merkezine yarım insan boyunda yükseltip düşürüyor, çizgiyi geçen top filelere ya varıyor ya varmıyor.

Fizik ile kimyanın buluştuğu bir teknik “Panenka Penaltısı”…

Becerebilen futbolcu samanlıkta iğne.

Vuruşa ismini veren futbolcu “Antonin Panenka”…

İlk vuruşu gerçekleştirdiğinde “Çekoslavak” deniyordu uyruğuna, şimdi “Çek”, kahrolsun emperyalizmin “böl-parçala-yönet” huyu.

Yıl 1976…

Avrupa Futbol Şampiyonası’nın evsahibi “Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti” idi, şimdi ‘n’oldu oralar, “Sırbistan, Hırvatistan, Karadağ, Bosna-Hersek, Slovenya, Makedonya”.

Final günü geldi çattı…

“Batı Almanya-Çekoslavakya”.

90 dakika “2-2” sonuçlandı, uzatmalar şampiyonu getirmedi, penaltı atışlarına geçildi…

Alman “Uli Hoenes” kaçırdı, topun başına “Antonin Panenka” geldi, kalede “Sepp Maier”.

Parantez açalım…

Kalede “Sepp Maier” ne demek, penaltı atışında vurucunun bacaklarının titrememesi mümkün değil, kalbi durur insanın.

Panenka topa vurmadan Maier sol direğe atladı, top kalenin merkezine süzüldü, kuru bir yaprak gibi kale içine düştü…

Tarihin ilk “Panenka Penaltısı” idi.

Çekoslavakya Avrupa Şampiyonu oldu…

Antonin Panenka futbol literatürüne geçti.

“Futbol profesörü” Pele’nin Panenka için “hem bir dahi hem bir deli” dediği kaydediliyor…

En doğru tanımlama olsa gerek.

“Panenka Penaltısı” 1976 yılından beri az futbolcu tarafından cesaret buldu…

Aklımda kalanlar “Zinedine Zidane, Lionel Messi, Karim Benzama, Achraf, Hakimi”.

Futbolun sihir anı “Panenka Penaltısı”…

Doyumsuz bir estetik.