Deprem riskinin kısmen az olduğu kaydedilen şehirler arasında kıyasıya süren bir rekabet söz konusu, depremden ürken İstanbul sanayisini sınırları içine çekebilmek, “yanıp tutuşuyorlar”…

Beyanatlar birbirini kovalıyor.

Ekonomik kalkınmanın kolay yolu…

“İthal sanayi”.

“Kurtarıcı”…

“Çöpsüz üzüm”.

Bu canhıraş yarışta İç Anadolu’nun batısına düşen iller epey önde gibi…

“Eskişehir” gibi misal

Eskişehir iş dünyası merkezli yapılan son açıklamada, İstanbul merkezli sanayi kuruluşları yanı sıra ticari kuruluşların da yer baktığı ifade edildi, önemli birimlerden başlayarak taşınmalar başlamış bile…

“Güvenli liman Eskişehir”.

Elbette benzer iddialar farklı illerde de mevcut…

Kim istemez?

Meslek odaları temsilcilerinin açıklamaları sürgit medyayı süslüyor…

İmrenerek izliyoruz.

E Kastamonu talip değil mi?..

Ne münasebet.

Sanayi alanımız arttığı oranda talep sesimizin yükseleceği aşikar…

Şu an birkaç OSB üzerinden dillendirebiliyoruz ancak.

E kendi potansiyeline dayanarak, yerli işletmeleri büyüterek, ağaçları orman yapacak işbirliğine sokarak…

“Yerel kalkınma” diye bir “dert, yol, yordam” yok mu?

“Yüzergezer” sanayi yahut ticari işletmelerden medet umana kadar…

“Sıfırdan, yerel, sürdürülebilir” sanayi ve ticaret kurmak daha mı zor?

(Bir yandan şikayetçiyiz…

Üretim tesisleri ilimizde olan devasa şirketlerin merkezlerinin İstanbul’da olmasından.

Aynı rota izlenmeyecek mi tesis taşınması gerçekleştiğinde İstanbul’dan Kastamonu’ya?..

Şikayet katsayımız artacak.)

Küçük ölçekli işletmeler için “ortaklaşma”, “kümeleşme”, “havuz” kültürü geliştirmek…

İl ekonomisinin kalkınması için daha ehemmiyetli olsa gerek.

Gerçi…

Koşullar farklı etmenlerin ortaklığında oluşuyor, bu ekosisteme ne oranda insan iradesi etki edebilir, yine de uyum sağlayarak dönüştürmek istikametinde emek verilebilir.

Not: İlimizin turizm ve kültür alt ve üst yapısını tanıtmaya dayalı sosyal medya hesapları var kamunun…

Valilik, Kültür ve Turizm Bakanlığı hesapları misal.

Geçen yazdım…

Umursayan olmadı.  

Bir perdah daha geçmekte fayda var…

Mesele, il tanıtım hesaplarına fon olarak konulan müzik parçaları, giderek vahamet derecesi artıyor.

Çeyrek asır önce “Kastamonu Türküleri” isimli kaset/cd yayınlandı…

Kastamonu Valiliği yaptırmıştı.

O vakit dağıtımı yapıldı…

Bugün aransa bulunmaz, antika, müzelik.

“Kastamonu Türküleri” nedir bihaber miyiz?..

Videolarda Kastamonu türkülerini fon olarak kullanmak daha doğru değil mi?

Hatta…

Kastamonu türkü arşivini genişletecek yeni kayıtlara ihtiyaç yok mu?

Türkü…

“İlin coğrafi işaret tescili” görevi görür.

Melodi olmanın çok ötesinde istihdam edilmiştir…

Üstüne titremek lazım.

Not 2: Milli Eğitim Bakanlığı, örgün eğitimden açık öğretim liselerine geçişleri sınırlandırdı, kapsamını daraltabildiği oranda daralttı…

İyi de yaptı.

Öğrencinin mekanı “okul binasıdır”…

Yılın belli günlerinde girdiği sınavlar değil.

Kastamonu’daki oranın “yüzde 10” civarında yazıp dururum senelerdir…

Her 10 örgün eğitim çağındaki öğrenciden 1’i açık lise ve ortaokul öğrencisi.

Kimi zamanlar “özendirildi”…

Açık öğretim baş tacı edildi.

Bu eğitim-öğretim yılında ülkemizle koşut düştüğünü tahmin ediyorum açık öğretim oranının…

Umarım.