Sokaklar moralsiz ve hedefsiz gençlerle dolu.
Soruyorum! Gençleri üretime, ekonomiye kazandırmak için ne yaptınız?
Çıkın sokaklara, gençlerin gözünün içine bakın, konuşun onlarla. Tabii cesaretiniz varsa!
Mutlu azınlığın çocuklarıyla değil. Üniversiteyi bitirmiş, en iyi şekilde kendini yetiştirmiş. Cebinde meteliği olmadan dolaşan, işsiz, çaresiz, umutsuz, mutsuz çocuklarla konuşun...
Gelecekle ilgili planları var mı sorun bakalım. Ne söyleyecekler size?
Artık hayal bile kuramıyor çocuklar.
Sadece bu da değil. Beslenemiyor çocuklarımız. Okul kantinlerinden bir tost bile alamayan milyonlarca öğrenci var.
Meyve, sebze, et, süt, yumurta, peynir gibi temel gıda maddelerini ise artık sadece market raflarında yada fotoğraflarda görüyorlar.
Bu temel gıda maddeleri; çocukların beyin ve iskelet gelişimi için hayati öneme sahip. Böyle giderse, korkarım ki, beyin ve iskelet sistemi gelişmemiş, zekâ geriliği olan çelimsiz çocuklar göreceğiz.
Raşitizm, Anemi, Diş çürükleri, Guatr, Malnütrisyon gibi hastalıklar artacak.
Ülke bu krizden bir şekilde çıkar. Ne kadar sürer bilemem 3 yıl 5 yıl...
Geçmişten, günümüze olduğu gibi; ağır bedeli yine millet ödeyecek. Alınan tedbirler bunu gösteriyor. Tedbir için tercih edilen yöntem; en kolay, en ilkel ve en acımasız olanı. Zamlarla, vergilerle kaynak yaratılmaya çalışılıyor. Aslında, gelinen noktada başka da çare kalmadı. Zamanında tedbir alınmadığı için bu durumdayız. Sn. Bakanın "kamu kurumlarında tasarruf tedbirleri" açıklaması memnuniyet vericidir. Fakat tek başına yeterli değildir. Ayrıca, çok daha önce uygulamaya konmalıydı.
Ayrıca; Bakanın tasarruf genelgesinden sonra, basına yansıyan haberlere göre,
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) 50 milyon 777 bin 750 ₺ lik, Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) 14 milyon 391 bin 360 ₺ lik, Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ (EDAŞ) 16 milyon 645 bin 385 ₺ Devlet Demiryolları Taşımacılık A.Ş (TCDD) de 15 milyon 429 bin 553 ₺’lik araç kiralamış. Devlet Malzeme Ofisi (DMO) ise iki araca 2 milyon 107 bin 800 ₺ ödemiş.
Yüksek vergiler ve zamlar halkı daha da yoksullaştırıyor. Millet yoksullaşırken, tüm krizlerde olduğu gibi birileri yine servetine servet katma telaşında! Bunlar için her kriz bir fırsattır.
Marifet ülkeyi bu duruma düşürmemekti!
Sıkıntı şurada; üretim ekonomisine dönmek, tarımı, hayvancılığı, sanayiyi canlandırmak nedense bazı çevrelerin işine gelmiyor! Bugüne kadar neden yapıl(a)madığı koca bir soru işaretidir.
Üretmeden, sadece tüketen bir toplum olduk.
Aslında herşeyi tükettik; insanlık, ahlak, dürüstlük, hoşgörü, iyilik, merhamet...
Dünyanın en güzel coğrafyasına, en bereketli topraklarına sahibiz. Tamam!, petrolümüz, doğal gazımız, İngiltere, Fransa gibi sömürgelerimiz yok! Olmasında zaten. Çok daha kıymetli; 300 milyon nüfusa yetecek potansiyele sahip verimli topraklarımız var. Konya büyüklüğündeki Hollanda tarım zengini. Her yıl tarımdan 100 milyar € nun üzerinde gelir elde ediyor. Hiç bir şey yapamıyorsanız bari Hollandayı örnek alın. Modern ve bilinçli tarım yapın. Sokaklar işsiz ziraat mühendisleriyle dolu. Bu çocuklara iş veremeyecekseniz, onca ziraat fakültesini niye açtınız? Kapatın o halde!
Neredeyse tüm tarım ürünlerini ithal ediyoruz.
Marketlerde bakıyorum; tarım ürünü ithal etmediğimiz ülke kalmamış. Rusya, Ukrayna, Brezilya, Singapur, Malezya,
Sri lanka, Vietnam, Çin....
Bunları gördüğümde, bu ülkenin bir vatandaşı olarak utanç duyuyorum.
Artık satacak bir şey de kalmadı. Borç para bulmak, yatırımcı çekmek için şimdi ülke ülke dolaşıyoruz. Ne gerek vardı buna?
YAZIK, ÇOK YAZIK! Ülkemize de, çocuklarımıza da...
İlyas Erbay