İLİ KASTAMONU
İLÇESİ CİDE
YERİ GEBO KAYASI
Cide ilçe merkezin 10 km kadar mesafede, Cide-Kastamonu kara yolunun batısında büyük bir kaya var. Bu kayanın kuzeyinden, doğusundan ve batısından üzerine çıkmam mümkün değil. Halk arasında kayanın üzerinde bir türbe olduğu söylencesi dilden dile dolaşıyor. Halk arasında Gebo kayası denilen bu kayanın tepesine sadece güney yönünden tırmanılabildiği de anlatıyordu.
Cide merkezinde tanıdığım bir kişi ile beraber bu kayanın tepesine çıkıp, türbe denilen yeri yakından görmek istedim. Bu arkadaşımla birlikte bir yaz günü erenden bu kayanın güney tarafından tırmanmaya başladık. Yaklaşık iki saat sonra bu kayanın tepesine çok zor şartlar altında çıkmayı başardık. Kayanın üzerinde küçük bir düzlük var. Hemen düzlüğün yanındaki kaya parçasının yanında mezara benzeyen bir yer gördük. Türbe denilen yerin burası olduğunu düşündük.
Kayanın biraz aşağısında bir su birikintisi var. Kayanın yanında da küçücük bir mağara dikkati çekiyor. Ancak hem türbe denilen yer ve tırmanış sırasında birkaç yerde yılanlar gördük. Birde kayanın bira eteğinde birkaç elik bizleri görünce kayanın yan tarafına doğru kaçıştılar ve gözden kayboldular.
Kayanın üzerinden Karadeniz o kadar güzel görünüyor ve ufukta deniz ile gökyüzü birleşiyordu. Cide İlçe merkezi kuş bakışı o kadar güzel görünüyordu. Deniz ile karanın birleştiği koyun eskiden Karaağağaç iskelesi diye bilindiğini arkadaşım anlattı. Karşısındaki ince bir burunun adının köpek burnu diye bilinen bir yer olduğunu ve burunun Cide tarafındaki küçük bir tepenin Cihan Türbesi diye bilindiğini, bir tarafında ise Cinibiz kalesinin bulunduğunu, uzaktaki bir tepenin ise Okçu kalesinin olduğunu ve burasını yakınındaki yerinde Gideros koyu olduğunu anlattı.
Türbe denilen yerin yanında dualar ettikten sonra, burada yatan zat ile ilgili olarak sadece Gebo türbesi diye bildiğini ve hakkında başka bir şey bilmediğini, ancak bu türbe ile ilgili olarak halk arasında sözleri uzayıp giden bir destanın olduğunu ve hatırlaya bildiği kadarıyla birkaç şey söyledi.
Geboda ezan okurdu – Sudağa sesin duyurdu- Şimşirden Ok, yay yapardı- Cihanda vatan korurdu
Gemiler yaptı direkli- Her biri kırk çift kürekli- İçinde üç bin muzaffer- Hepsi Çelikten bilekli
Hatırımda bu kadar kalmış diye bitirdi. Yanımızda alıp geldiğimiz kumanyayı bitirdikten sonra geldiğimiz yoldan aşağıya inmeye çakıştık. İnişimiz daha zor oldu. Ancak beni düşündüren husus, bu iki dörtlükte gizlenmiş anlamlar oldu. Sudak denilen yer olsa olsa, Kırımdaki Suğdak olabilirdi. Gemileri yaptıran ise Karadeniz de ilk Türk donanmasını Kuran Şeyh Hüsameddin veya diğer adı ile Hüsameddin Çoban Bey olabilirdi. Üç bin Muzaffer ise Hüsameddin Çoban Beyin ordusu olabilirdi.
Yine başka bir türbe ile ilgili bir halk hikayesinde ise Timle kalesini denizden gelen düşmanların kuşatması sırasında Şen Pazar yakınlarındaki Hüve Sultan’dan yardım isterler. O da bir urup arpa gönderir ve der ki bu arpaları düşmanın üzerine doğru saç. Orada üç bin arpa var. Her biri asker olacak ve gelen düşmanı ezip geçecek. Karşı geçeye geçmeden düşmanların her birisini Karadeniz köpüğünde boğacak diye bahsedilmektedir. Benzer bir hikaye ise Şıh Ali Nibai Türbesinde yatan zat ile de anlatılmaktadır.
Mekanları cennet ruhları Şad olsun.