Merkez Bankası rezervleri 7 Haziran 2024 tarihi itibariyle 146 milyar doları geçti. Merkez Bankasının döviz alımı gerçekleştirmemesi durumunda dolar kurunun 30 TL altına inebileceği konuşuluyor. O zaman bu hafta döviz kurları ve altın hakkında biraz konuşalım.

Döviz kurları için sabit döviz kuru ve dalgalı döviz kuru dediğimiz iki sistem mevcuttur. Türkiye dahil pek çok ülkede dalgalı döviz kuru uygulanmaktadır. Dalgalı döviz kurunda döviz kuru piyasada döviz talebi ve arzı tarafından belirlenir.

Döviz talebini ithalatçılar, dışarıya turizm amacıyla gidenler, döviz kurunun yükseleceğini tahmin eden vatandaşlar oluşturmaktadır. Bunlar ellerindeki TL ile piyasadan döviz satın alırlar. Dışarıdan mal ithal edecek kişiler dışarıdaki firmalara ödeme yapmak için döviz talep ederler. Dışarıya turizm amacıyla gidenler de dışarıda yapacakları harcamalar için döviz talep ederler. Bir de dövizin yükseleceğini tahmin edenler vardır. Bunlar da dövizin yükselmesi durumunda zarara uğramaktan korkarlar. Döviz arzını ise ihracatçılar ve turizmciler oluşturur. Bunlar da ellerindeki döviz ile TL satın alırlar. Dışarıya mal ihraç edenler döviz cinsi para kazanırlar. Ama ödeyecekleri vergiler, ülke içinde yapacakları harcamalar nedeniyle TL ihtiyaçları vardır. Bu nedenle de ellerindeki dövizin bir kısmı veya tamamı ile TL satın alırlar. Turizmciler de benzer biçimde turistlerden döviz cinsi kazanç elde ederler ve bunun bir kısmı ile TL satın alırlar. Bu arada yurtdışından Türkiye’ye gelip tahvil, bono, hisse senedi alıp satan yatırımcılar da var ama anlatacağımı basitleştirmek için bunları yazının sonunda anlatacağım.

Sonuç olarak aynı mal piyasasında olduğu gibi döviz piyasasında da denge döviz talep edenler (döviz satın alanlar) ve döviz arz edenler (döviz satanlar) tarafından belirlenir. Teorik olarak Merkez Bankası döviz piyasasına müdahale etmemelidir. Ancak pratikte bu geçerli değildir. Döviz kurundaki ani hareketlere mani olmak için Merkez Bankası döviz piyasasına girer ve kimi zaman döviz satar kimi zaman da döviz alır. Peki bunu Merkez Bankaları neden yapar?

Döviz kurunun aniden yükselmesi yani TL’nın değer kaybetmesinin enflasyon üzerinde etkisi vardır. Örneğin; 1$=10 TL’dan 1$=20 TL’ya çıktığını varsayalım. Bu durumda dışarıdan ithal edilen tüm ürünlerin fiyatları artar. Üstelik yerli üreticilerin de mutlaka dış girdileri vardır. Çoğu dışarıdan hammadde ve ara mal ithal ederek üretim yapmaktadır. Yerli üreticilerin de üretim maliyetleri artar ve mecburen fiyatlarını artırırlar. Bunların yanında toplumda enflasyon artacak beklentisi oluşur ve tüm firmalar fiyatlarını yükseltir. Kısaca döviz kuru artarsa enflasyon olur. Merkez Bankası ise döviz kurunun aniden yükselişini istemediği için piyasaya döviz satar, yani döviz arz eder. Merkez Bankası döviz rezervleri azalır.

Toplumda sanılanın aksine döviz kurunun düşmesi de iyi değildir. Döviz kuru düşerse yani TL değer kazanırsa ülke içi üreticiler belli zaman sonra mal ihraç edemez duruma düşerler. Bunun olmaması için Türkiye ve ABD enflasyonları arasındaki fark kadar TL’nin değer kaybetmesi gereklidir. Bu durumu bir örnekle anlatalım. Başlangıçta 1$= 10 TL olsun. Türk malının üretim maliyeti de 20 TL olsun. Yani Türk firması malını ABD’ne 2 $ fiyatla satabilecektir. Şimdi Türkiye’de enflasyonun %50 ve ABD’de enflasyonun %0 olduğunu varsayalım. Bu durumda bir sene sonra Türk firmanın üretim maliyeti 30 TL olacaktır. Eğer döviz kuru 1$=10 TL diye kalırsa Türk firması artık malını ABD’ye 3 $ fiyatla satabilecektir. Türk firmanın sattığı mal fiyatı 2$’dan 3$’a çıktığı için Türk firmalar rekabet dezavantajı yaşar. İhracatı azalır. Bir süre sonra yaptığımız ithalatın döviz cinsi ödemesini yapmakta zorlanırız. Sayısal örneği mümkün olduğunca basit tuttum, umarım anlaşılmıştır. Bu nedenle Merkez Bankası özellikle yüksek enflasyon varsa döviz kurunun düşmesini istemez. Ne yapar? Piyasadan döviz satın almaya başlar yani döviz talep eder. Bu durumda Merkez Bankası döviz rezervleri de artar. Son dönemde olan da budur. Merkez Bankası döviz satın aldığı için Merkez Bankası rezervleri 146 milyar doları aştı.

Şimdi artık size daha rahat anlatmak için uluslararası yatırımcıları da yazımıza ekleyelim. Konu zaten karışık, eğer bu yazdıklarımı baştan ekleseydim okuyucularım için iş daha da karışık olacaktı. Uluslararası yatırımcılar, elinde döviz olan yatırımcılardır. Bunlar paralarını artırmak için çeşitli ülkelerin tahvilleri, bonoları, hisse senetleri, altın, gümüş gibi varlıklar arasında seçim yaparlar. İktisatçılar bunlar için “Sıcak Para”, “Portföy yatırımı” gibi ifadeler de kullanırlar. Hangisi kendisine daha fazla Pazar kazandıracaksa ona parayı yatırırlar. Türkiye’de faiz oranlarının yükseldiği görülünce uluslararası yatırımcılar paralarının bir kısmı ile Türk tahvil ve bonoları aldılar. Türk tahvil ve bono satın almak için de ellerindeki dövizi satıp TL aldılar. Döviz arzının artması nedeniyle döviz kuru düşecekti ama Merkez Bankası devreye girdi ve döviz satın aldı. Böylece hem döviz kuru düşmedi hem de Merkez Bankası bayağı azalan rezervlerini biraz toparlamak imkanı buldu. Bu arada sıcak paranın yani faize göre harekete eden paranın çok da faydalı bir şey olmadığını daha sonraki yazılarımızda anlatacağız.

Şimdi ne olacak?” diye soracaksınız. Eylül sonrasında FED yani ABD merkez bankası başta olmak üzere gelişmiş ülke Merkez bankalarının faizlerini düşürmeye başlaması bekleniyor. Bu durumda uluslararası yatırımcılar ABD piyasasından çıkarak altın ve gümüş varlıklarını artıracaklar. Faizlerini yeterince yüksek buldukları gelişmekte olan ülke piyasalarına yatırım yapmaya başlayacaklar. Böylece altın ve gümüş fiyatları artmaya başlayacak. Gelişmekte olan ülke piyasaları da biraz rahat nefes alacak.