Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri üniformasını çıkardıktan sonra, Erzurum Kongresi ile birlikte sivil kıyafet üzerine giydiği “kalpak”, dönemsel olarak kabul edilen diğer ismiyle ya da “Kemali kalpak”…

Cumhuriyet’tir.

Kuzu postundan imal edildiğine kandı yedi düvel Kemali kalpağın…

İçinde sarışın bir kurt vardı oysa.

“Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı…” o kurdun…

Bakışında eritti yekun düveli.

Her devrimin kıyafeti ayrıdır…

Türkiye Cumhuriyeti Devrimi’nin kıyafeti “Kemali kalpak”.

Kuvayi Milliye ordusunun o dönemki yokluk içinde dalga dalga Kemali kalpak ile donanması bile, başlı başına kurtuluşa giden yolun ilk adımı olsa gerek, ardı gür geldi…

Sarışın, esmer, yağız, beyaz kurt ordusu.

Kurtuluş Savaşı’nın kazanılması sonrasında “Kemali kalpak” baştan çıktı çıkmasına ama…

Bilinçten asla çıkmadı.

Muasır medeniyet çıtasını aşmak için ekonomik gelişme ve sosyal kalkınma mücadelesinde sürgit devrimler birbiri ardına yapıldı…

“Kemali kalpak” bilinci hep yaşadı Kemalist devrimcilerde. 

Yüz yıl geçti üzerinden…

Ne zaman, nerede, nasıl görürsek görelim Kemali kalpağı, o an içimiz Cumhuriyet coşkusu ile tutuşuyor, gözbebeklerimiz ne renk olursa olsun mavi mavi çakıyor.

Ve şartlar ne olursa olsun, her Kemali kalpaklının teklifi tektir halden bilmezlere, tek cümle…

“Siz hepiniz, ben tek”.  

Nice 100 yıllara Kemali kalpaklılar…

İlelebet payidar kılmak için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni, gerekirse ölmek var, dönmek yok.

(İlla topla tüfekten geçmiyor Türkiye Cumhuriyeti’ni ilelebet payidar kılma mücadelesinin tek güzergahı…

Kalemle, mikroskopla, kürekle, ilimle, bilimle, kültürle kuşanıp eğitimde, sanayide, ticarette, tarımda cepheler fethetmek de bu kadim savaşın diğer bir cephesi.

Sözde değil emekte vatanseverlik sürekli olsun…

Asıl cumhuriyet sevgisi de bu gayrette gizli olsa gerek.) 

Not: Kuruluşunun 100’üncü yılını kutlayan dünyada kaç devlet var, epeyce olsa gerek, egemenliğin kayıtsız şartsız millete geçtiği günün 100’üncü yıldönümünü kutlayan ya?..

“Yüz yılda bir günü” yaşayabilen her vatandaşımız için ne büyük bahtiyarlık.

Bağımsızlığını kazansa ne fayda bir millet, Türkiye Cumhuriyeti gibi bağımsızlığını cumhuriyet ve demokrasi ile taçlandıramadıktan sonra, yıllara meydan okuyacak iradeyi kuşanamamışsa…

Bininci yıl olsa da; eziyet.

Hele Türkiye gibi Asya, Avrupa ve Afrika’yı birbirine bağlayan devasa jeopolitik bir coğrafyadaysa, hem bağımsızlık hem de cumhuriyet sahibi devlet…

Ne eşi bulunmaz büyük bir başarı Türkiye Cumhuriyeti.

Milletler birbirine daim dosttur…

Olursa devletler düşman olur.

Türkiye…

Sağı düşman, solu düşman, altı ve üstü düşman devlet.

Kapı komşusu olmaya hacet de yok fitneye hedef olmak için…

Okyanus ötesinde dahi düşman.

Cumhuriyet ve demokrasiye çok daha sahip olmamız gereken bir gelecek dehlizi önümüzde uzanan…

Akıl, bilim ve bilinçle çok daha çalışmamız lazım.

Şakası yok…

Yaşasın Cumhuriyet.

Not 2: Mimar Vedat Tek Kültür Merkezi’nde Kastamonu Valiliği’nin düzenlediği “Kastamonu’dan Cumhuriyete Omuz Veren ‘Kadıbeşegiller/Seyfettin ve Fahrunnisa Kadıbeşegil Yaşamda İz Bırakan Öyküleri” konferansındayız…

Cumhuriyeti olanca kıymeti ile bilincimize bir kez daha, kalıcı ve öğretici olarak kaydediyoruz, gururumuza gurur katıyoruz.

Konuşmacı Salim Kadıbeşegil’in her kelimesi “mıh” gibi…

Çakılıyor bilincimize.

Yol taşlarını döşüyor geleceğimizin ve…

Yolumuz cumhuriyete kıymet katma yolu.

 Var olsun nice Kadıbeşegil’ler…

İlelebet payidar Türkiye Cumhuriyeti.