Yazılarımız sadece Kastamonu değil tüm Türkiye’de gündem oluşturmaya devam ediyor. Geçen hafta Siyonist markaların fast food ve deterjan olmak üzere bazı sektörlerde tekelleştiklerini ve onlara karşı Türk markaları tercih etmemiz yani boykot uygulamamız gerektiğini ifade etmiştik. Kendisini çağdaş, modern gibi isimlerle tanımlayan bir kesim ise yazımıza çeşitli açılardan itiraz etti. Önce bu itirazlara cevap vererek yazımıza başlayalım.
Birincisi; bu malların kaliteli olduğu iddia ediliyor. Bu mallar kaliteli falan değil. Açıklamak için fast food sektöründen başlayalım. Kalitenin önemli unsurlarından biri insan sağlığıdır. Bu anlı şanlı fast food markalarının ABD’de veya diğer batı ülkelerinde Ar-Ge (Araştırma-Geliştirme) merkezleri var. Peki bu Ar-Ge merkezlerinde yüzlerce binlerce bilim adamı neden çalışıyor? Sabahtan akşama kadar ne yapıyorlar? Ne yaparız da bizden hamburger, patates kızartması yiyenler bir kez daha yemek ihtiyacı hisseder? Hamburgerlerimizi ne yaparız da günlerce dayanmasını sağlarız? Bu ve bunun gibi soruları cevaplandırmak için uğraşıyorlar. Hamburgerler günlerce dayanıyor, patates kızartması yiyen bir kez daha yemek istiyor ama bir şey eksik. İnsan sağlığı. Bir ay boyunca fast food yiyenlerin sağlıklarında müthiş bozulmalar yaşanıyor. ABD’de bir sürü 200 kg’lık adam var. Kalp rahatsızlığı, damar tıkanıklığı gibi bir sürü hastalık tavan yaptı. Halen kaliteli olduğunu düşünüyor musunuz? Anlı şanlı gazlı meşrubat üreten firmaların üretimde böcek kanı mı yoksa başka şey mi kullandığı belli mi? Değil. Adamlar içecek formülünü sır gibi saklıyor. Böyle şey olur mu? Normalde sen nasıl üretim yaptığını açıklayacaksın, sağlık bakanlığı vs otoriteler bunu denetleyecek. Yani adamların gazlı meşrubatları bile kaliteli değil. 1970’lerde Japon malları kötü kaliteli diye nitelendiriliyordu. Günümüzde Toyota veya Honda otomobile kalitesiz diyen biri var mı? Beş sene öncesine kadar Çin mallarını almaktan kaçıyorduk. Şimdi önüne gelende Xiaomi, Vivo, Oppo cep telefonları görüyoruz. Bilgisayar alırken Asus ve Lenovo gibi Çin markalarını tercih ediyoruz. Firmalar zamanla öğreniyorlar ve daha kaliteli ürünler üretmeye başlıyorlar. Yani Türk markaları da zamanla Toyota, Asus, Xiaomi vb. olabilir.
İkincisi; bu markaların Türkiye şubelerinde çalışanlar olduğunu ve istihdam sağladıklarını iddia edenler var. Türkiye şubelerinde istihdam sağladıkları doğrudur, ama adamların yurtdışı ana merkezlerinde, Araştırma geliştirme (Ar-Ge) laboratuarlarında da çalışanlar var. Eğer piyasadaki boşlukları Türk markalar ile doldurulursa Türk markalarının ana merkezleri, Ar-Ge laboratuarları Türkiye’de olur. ABD’deki deterjan firmasının Newyork merkezinde Siyonist biyolog Solomon, Micheal vb değil, Türk markalı deterjan firmasının İstanbul’daki Ar-Ge merkezinde bizden biri olan biyolog Süleyman, Mustafa istihdam edilmeye başlanır. Yabancı markalar bir Türk istihdam ederken Türk markalar iki Türk istihdam eder.
Üçüncüsü; boykotun işe yaramadığını iddia edenler var. Boykot gibi faaliyetler işe yaramasa Avrupa ve ABD, Rus mallarına deli gibi boykot uygulamazdı. Kış geliyor ve Avrupalılar soğuktan donma pahasına Rus doğalgazına boykot uyguluyorlar. Enerji sıkıntısı nedeniyle Almanya’da üretim tesisleri kapanıyor. Ayrıca marketlere gidin bakın. Siyonist markalar kasa arkasında indirime girmiş durumda. Bu bile boykotun işe yaradığını gösteriyor. Bu indirimlerin anlamı şu. Adamların malları satılamıyor, zararlarını minimize etmek için fiyatları indiriyorlar. Şöyle açıklayayım. Siyonist malın maliyeti 10 TL ve normal durumda adam bunu 15 TL’dan satarak %50 kazandığını varsayalım. Ama adam şimdi fiyatını 8 TL’ya yani maliyetinin altına indirmiş. Çünkü bu malı 10 TL’ya üretmiş ve satamazsa son kullanım tarihi de geçerse 0 TL kazanacak ve malı çöpe atacak. Yani 10 TL zarar edecek. Bu sefer “10 TL maliyetli malı 8 TL’ya satalım zararımız 2 TL ile sınırlı kalsın” mantığıyla hareket ediyor. Yani işe yarıyor. Bakın “Filistin’e insani yardım yapacağız” sözü verenler de ortaya çıkmaya başladı. Söz de verseler gerçekten Filistin’e insani yardım da yapsalar bu markalardan almayacaksınız. Çünkü bunlar Filistin’e 1$ insani yardım yapıyorsa İsrail’e 10$ silah yardımı yapıyor. Ayrıca heriflerin (Siyonistlerin) bizim güneydoğu Anadolu bölgemizde de gözü var.
Bakın şu sözü unutmayın. “Kendin üretmezsen başka üretenlerin müşterisi olursun.” Yani Türkiye’de üretimi artırmamız lazım. Adamlardan daha iyi meşrubat, deterjan, kahve yapacaksın. Adamların hamburgerinden daha iyi döner yapacaksın. Tüketici olarak sen de kendi markalarına sahip çıkacaksın, Dünyanın her yerinde bir şekilde tekelci olan Siyonist markalara arkanı döneceksin. Boykotun sürekli olacak, yarın birkaç gün sonra ateşkes ilan edilirse markete bu markaları almaya koşmayacaksın.
İşin fazla dikkat çekmeyen bir kısmını daha ele alalım. Dünyaca ünlü model Bella Hadid’in babası Muhammed Hadid anlatıyor. Muhammed Hadid’in annesi ve babası mutlu bir şekilde Hayfa’daki evlerinde yaşıyorlar. Bir gün Almanya ve Polonya’dan Yahudi mülteciler Hayfa limanına geliyorlar. Hayfa limanını Muhammed Hadid’in babası inşa etmiş. Gemilerinde “Almanya’da evimizi ve umudumuzu kaybettik. Umutlarımızı yıkmayın.” diye bir pankart taşıyorlar. Muhammed Hadid’in ailesi ve herkes evlerine Yahudi aileler alıyorlar. Annesi Muhammed Hadid’e hamile iken ailesinin yanına başka bir şehre gidiyor. Muhammed Hadid’in doğmasından sonra annesi evine geri dönmek istiyor ama sözde misafirler ailenin evlerine dönmesine izin vermiyorlar. Dokuz günlük çocuğu (Muhammed Hadid) için evden bez istiyor ama onu bile vermiyorlar. Aile bunun üzerine Suriye’de mülteci kampına gidiyor. Yani bugün İsrail’de yerleşimci falan denen kişiler var ya onların neredeyse tamamı oradaki Filistinlilerin evlerini çalan kişiler… Filistinliler bunun için mahkemeye gittiklerinde de İsrail mahkemeleri yerleşimci denen kişileri haklı buluyor. Kısaca adil bir mahkeme olsa belki de İsrail’dekilerin neredeyse tamamı hırsızlıktan en az 10-15 sene; bu hırsızlara kol kanat geren hakimler de birkaç müebbet ceza alırlar. Bu nedenle de İsrail’de yaşayanların çoğunluğu Gazze’nin tamamıyla ortadan kaldırılmasını istiyorlar. Bir zamanlar ABD’dekilerin çoğu da Kızılderililerin soykırıma uğramasını istiyordu, çünkü onlar da Kızılderililerin topraklarına, arazilerine konmuşlardı. Filistinlerin evlerini alıkoyan bu kişilere “yerleşimci” gibi isimler veriyorlar ama güneş balçıkla sıvanmaz.
Aslında bu yazımın konusu sosyal medya fenomenleri, influencerler olacaktı. Ama boykot mevzusunu unutturmamak istedim. Bir de bilmiş bilmiş konuşup Siyonist markaların savunuculuğunu yapan kesime de cevap vermek istedim.
Prof. Dr. Serkan DİLEK - Kastamonu Üniversitesi