Adeta binlerce yıl önceki “avcı-toplayıcı” yaşam biçimini yaya bırakırcasına dağlarda yabani yiyecek bırakmayan, turizm hırsıyla elinde balta “dağ” budayan, maden çukurlarından gökdelen diken insanlar için…

“Bunların popülasyonunu azaltmak lazım” demiş midir ayılar?

Bilim dünyasının iddiasına göre dağlarda besin zincirinin tepesinde ayı var(mış)…

Ayıdan büyük insan var aslına bakarsanız.

“Ayı yağı” misal…

Zeytinden mi çıkıyor?

İstatistiklerde ayı mı daha çok insanın canına kıymış yoksa insan mı ayının?..

Cevabını çocuk dahi biliyor bu sorunun.

Ayılar hayatına kast ettikleri insan hikayelerini kendi aralarında keyifle konuşurlar mı bilmem?..

Avcıların, vurdukları ayıları anlatırken ki kahraman edalarına ne demeli?

Duvarlarda ayı kafası…

Yerlerde ayı postu.

İnsanın elinde aksesuar olmuş ayı…

Neresi bunun dağlar padişahı?

O yavru ayıların bile peşinden motorlu taşıtlarla koşturmak…

Nerede kaldı hayvan hakları?

Western filmlerinde bizon sürüleri peşindeki beyaz adam dahi…

Çok daha sevimli.

 “Ayı popülasyonu azaltılmalı” vesaire…

“Say bakalım”.

Kastamonu dağlarında kaç ayı var?..

Sanki nüfus sayımı yapılmışçasına bir edalar.

Geçenlerde sordum ilgili teşkilattan bir yetkiliye yabani hayvan popülasyonunu nasıl saydıklarını?..

“Göze çokça görünürlerse çok, az görülürlerse az” dedi.

Eldeki yöntem bu…

Değilse itiraz edile.

Çokça anlatılan bir fıkradır…

Göreve yeni atanan genel müdür, il müdürlüklerinden bölgelerindeki yabani domuz sayısını ister, sayılar her yıl kağıt üzerinde afaki olarak yazılmaktadır, aynı geleneği sürdürür il teşkilatları, genel müdürün dikkatini bir ildeki domuz sayısı çeker, ciddi bir azalma vardır, yazı yazılır, domuzlara ne olduğu sorulur, ölmüşlerse cesetleri nerededir, il müdürlüğü kara kara düşünür, çare bulunur çok geçmeden, cin fikirdir, komşu ile geçmiştir sürü, bu kez komşu ile sorar genel müdür, cevap, komşu ilden gelen sürünün ili teğet geçerek diğer komşu ile geçtiği yönündedir, öbür komşu ile sorulur, cevap aynıdır.

Kaç ayı var dağlarımızda?..

Net rakam.

Not: Berlin’de adım başı karşınıza ayı figürü çıkar, ayı heykeli, posteri…

Ormanda yürür gibi olursunuz.

“Bern” şehrinin adı…

“Ayı” kelimesinin telaffuzundan gelir.

Madrid’in merkezinde…

20 tonluk “ayı ve ağaç” heykeli var.

Rusya ya Rusya…

Simgesi ayı.

Dünya, ayı ile gayet dost…

Bizde sıkıntı.

Ayılar başta olmak üzere yaban hayvanlarının mekanlarını istila ederken, yiyeceklerine ortak olurken, yaşam alanlarını sürekli daraltırken…

“Şampiyonuz”.

Ayılar şehre indiğinde…

“Mağduruz”.

Yurduntepe kayak pisti yapılırken “Bu alan geyiklerin geçiş güzergahı; yapmayın” dediğimde komik duruma düşmüştüm, “Başka yol mu yok” dediler, yok…

O geyik oradan geçmeye programlı, harddiskini silmesi ve yeniden program yüklemesi nesiller sürer, çıldırır garibim geçiş yolu üzerinde kayakçıları gördüğünde.

Ayı bu…

Elbette geyik gibi başı önde kalakalmaz, önüne gelen bariyeri yıkar, yerle bir eder.

Popülasyon azaltmak hikayedir…

“Bütüncül” ve “sürdürülebilir” bir yaban hayatı programı olmadıkça ayılar daha çok baş ağrıtır.