Her 26 Temmuz’un adı Avni Özbenli’dir, Kastamonu’yu Kastamonu yapan kültür sütunlarımızdan, göğümüzdeki hoş seda…

Kastamonulu olmaktan övünç duymamızın sebebi hikmetlerinden.

26 Temmuz 2007’de ebedi dünyaya yol eyledi…

Sazının tınısı daim zihnimizin başköşesinde.

Şehirler “kültür insanları” ile yükselir…

Avni Özbenli Kastamonu kültürünün sıradağlarından biri.

Her dem başı bulutlara eş…

Eteklerinden zirvesine yürür izciler.

İzcilerin işi kolay…

Peşinde oldukları iz asla silinmeyecek kıymette.

İzcilerin işi zor…

Temelinde “disiplin, özveri, yerlilik” olan Avni Özbenli’yi kültür yolunda takip etmek hakikaten zor.

Her notanın ardında…

Ömür törpüsü var.

Kültür ve topluma adanmış bir yaşam…

Hemşerimiz Avni Özbenli. 

(İlk aklıma Hüseyin Üster geldi…

Avni Özbenli’nin kayda aldığı sesini ve sazını az mı dinletmişti.

O davudi ses…

O pamuk yürek.

“Avni Özbenli’nin ebediyet yolculuğunun yıldönümü, iki satır yazmam lazım sizden” mesajını yazdım…

Avni Özbenli’yi az işitmedim ondan.

Cevap gecikmedi…

“7 Temmuz 1981’de ‘Kastamonu havalarını’ tespit maksadı ile tamamını evimde okuduğu türküleri orijinal haliyle kayıt altına aldık. Zamanı geldi… USB’ye binlerce adet basarak bedelsiz ilimizdeki 8’inci sınıf öğrencilerine dağıtacağım.”

“Çünkü türkülerimiz unutuluyor”…

Notunu eklemiş son satıra.

Hüseyin Üster’e yakışan budur…

Türkiye’de belki de ilk örneğe imza atacak.)

Not: Avni Özbenli’nin öğrencisi Nail Tan’ın muhteşem bir yazısı var…

Milli Folklor dergisinde yayımlanan yazıya https://www.millifolklor.com/PdfViewer.aspx?Sayi=75&Sayfa=171 adresinden ulaşabilirsiniz.

Avni Özbenli’yi kapsamlı olarak anlattığı yazı için…

Kastamonu’yu Kastamonu yapan diğer bir kültür sütunumuz hemşerimiz Nail Tan’a şükran duygularımızı iletiyorum.

Lütfen okuyalım…

Kastamonu ile bu sayede bir kez daha onur ve gurur duyalım.

Yazıdan aldığım pasajda, Avni Özbenli bağlama çalmayı öğrenişini, 21 Ekim 2003 tarihinde TRT Dış Yayınlar stüdyosundaki canlı yayında dinleyicilere anlattı…

“Kastamonu’da iki evli bir köyde dahi genellikle saz çalan olur. İlgimi saz çektiği için ben de saza heves ettim. Saza 1935’te başladım. İnsan gözünden öğrenirmiş. Ustalar bize saz vermezlerdi. Verseler bile düzenini, akordunu bozarlardı. Çabuk öğrenmemizi istemezlerdi. Onun için ben bağlamayı satın alır almaz çalmaya başladım. Okul müsamerelerinde görev aldım. Artık, okula dışardan bağlamacı getirmediler. Kastamonu Halkevi açılınca bu kez halkevine devam ettim. Halkevinde konserler veren, atışmalar yapan Âşık İhsan Ozanoğlu, Âşık Yorgansız Hakkı Çavuş, Âşık Mümin Meydanî ve Çavundurlu Hasan Çavuş gibi saz ve söz ustalarını dinleyerek bağlamamı ilerlettim. Özellikle, asıl mesleği ilkokul öğretmenliği olan ve kütüphanede müdürlük yapan İhsan Ozanoğlu’dan çok yararlandım.”

Dikkat edin…

“İki evli bir köyde bile genellikle saz çalan olur.”

Evvel zamanın Kastamonu’su…

Müzik seslerinin yükseldiği köyler.

“Âşık İhsan Ozanoğlu, Âşık Yorgansız Hakkı Çavuş, Âşık Mümin Meydanî ve Çavundurlu Hasan Çavuş”…

Kim öğretecek kıymetlerimizi bugün bize?

Not 2: 26 Temmuz 2022’de Kastamonu Gazetesi’nde yazdığım yazıdan bir pasaj muhakkak paylaşmalıyım  (https://www.kastamonugazetesi.com.tr/ruhu-sad-olsun-avni-ozbenlinin/)...

“1941’de Ankara Üniversitesi DTCF Felsefe bölümüne girdi, müzik sevdası daha da alevlendi, Sarı Recep’in hastalanması üzerine Ankara Radyosu’na davet edildi, iki ay boyunca Sarı Recep’i aratmadı Yurttan Sesler Topluluğu’nda…

Mustafa Sarısözen ile böylece tanışmış oldu.

DTCF’de dönemin en ünlü akademisyenlerinden felsefe dersleri alıyordu; 2Muzaffer Şerif, Behice Boran, Pertev Naili Boratav, İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’…

Fikri zenginliğe bakar mısınız.

Bir yandan da Ankara Halkevi’nde halk müziği çalışmalarını sürdürdü…

Müzik ve felsefe hayatında iç içe geçmişti.

Hocası Muzaffer Şerif, bu eşine nadir rastlanır durumu görmüş olmalı ki, tez önerisinde bulundu…

‘Milli Halk Melodilerinde Ritim İdraki’.”

Felsefe ve müzik…

Derinliğe bakar mısınız?