Her birimiz bir diğerimiz için öteki değil mi yeterince ? Rengimiz,şeklimiz, boyumuz, huyumuz ve soyumuz... Canlılar içinde birbirine en öteki varlık insanoğlu değil midir? Aynı tür balığı yan yana koyun ayıramazsınız. Hani kurbanlık hayvanların satıldığı pazara girin bakın , kuzuların çoğu birbirine benzer. Satın alınan kuzular diğerleriyle karıştırılmasın diye üzerine işaretler konur. Konunun ayrıntıları biyologların konusu. Bizim konumuz insanımızın doğuştan gelen öteki olma durumuyla sonradan suni olarak icat edilen ötekileştirme , bölme , kamplara ayırma , farklılaştırma ve sonuç itibariyle yalnızlaştırma operasyonu. Konumuz bir insanın diğer insanlar tarafından bilinçli bir şekilde etnik, siyasi ,kültürel ve sosyolojik açıdan ötekileştirilmesi ve yalnızlaştırılması. Bu özelliklerimizin bazıları doğuştan gelir , bazıları ise sonradan kazanılır.

            Bir kişinin doğuştan gelen özellikleri baz alınarak ötekileştirilmesi o kişiyi şeytanlaştırır ve diğer kişileri ona düşmanlaştırır. Sözgelimi bir kişinin etnik kökenini merkeze alarak toplumda o kişiye bir rol biçmek o kişiyi kendinden olmayanlardan uzaklaştırırken kendinden olanlara yakınlaştırır. Toplum mühendisi dediğimiz bazı art niyetli kişiler bunu bu coğrafyada hep kullanmıştır ve uygun şartları bulduğunda kullanmaya devam edeceklerdir. Din ve mezhep konusundaki ayrıştırmalar ve ötekileştirmeler insanlık tarihinde kara sayfa olarak hep yerini almıştır. Her inançlı insan ötekileştirmenin hiçbir kutsal inanışta olmadığını hatta yasaklandığını bilir. Konuyu ırkçılık ve milliyetçilik çerçevesinden ele almak çok yanlış ve eksik olur. O ayrı bir konu. Mutlaka onu da farklı bir mecrada ele almalıyız.

             Toplum mühendisleri önce pazarı olan bir alan icat ederler. Önce o alana meşruiyet kazandıracak argümanları tespit edip kullanmaya yani tanıtmaya başlarlar. Sonra sıra gelir örgütlenmeye. Mesela "Solucanları Koruma Derneği" adında bir dernek kurarlar. Öncelikle solucanların bir mucize olduğuna inandırırlar bizi. Bir solucana sahip çıkmanın kutsallığından bahsedip yapılan işin ne kadar değerli olduğunu anlatırlar. Sayfa sayfa reklam verirler. Tanıtım için harcadıkları parayı bir tek solucana harcamazlar. Bu çalışmanın sonucunda inanmış ve adanmış bir kadro kurarlar. Bu kadro öncelikle taraftar toplamaya çalışır. Kendilerinden olanları cennete , kendilerinden olmayanları ve kendilerine biat etmeyenleri cehenneme göndermeye başlarlar. Ve son olarak da karşınızda bir suni tehdit ve düşman unsuru  yaratırlar. Kendinden olmayanları dışlamaya , ötekileştirmeye ve yalnızlaştırıp solucanları koruma derneğine üye olmaya mecbur bırakırlar. Geçmiş olsun bundan sonraki hayatınız solucanlarla geçecek. Şunu da belirteyim ki ben şahsi olarak sivil toplum kuruluşlarının varlığının gerekliliğine inanan bir kişiyim. Dernekler, vakıflar toplum hayatında çok elzem kuruluşlardır. Burada dile getirmek istediğim konu tamamen istismar gruplarının insanımız üzerinde hangi tür argümanları kullandığıdır. Ve en somut örneğini -çok geçmedi- 15 Temmuz olaylarında bedel ödeyerek yaşadık .

            Gelelim din konusuna. Bir dinin içeriğinde bir mezhep , tarikat veya cemaat aidiyetiyle hareket ederek bir cemaat üyesi başka bir cemaat ya da tarikat üyesini dinsizlikle suçluyorsa o kişi kesinlikle o dine hizmet etmiyordur. Pekala kime hizmet ediyor o halde? Bu kişi "İçimizdeki Şeytanlar Kulübü" üyesi sanırım. Yüzlerce,binlerce dernek vakıf ismi duymuşsunuzdur. Siz hiç "Şeytanları Koruma ve  Yaşatma Derneği" diye bir dernek ismi duydunuz mu? Duyamazsınız. Gerek var mı? Emin olun insanoğlunun çoğunluğu şeytana hizmet etmeseydi böyle dernekler kurulurdu. Çünkü onlar içimizde. Çünkü onlar her yerde.

             İnsanı değersizleştiren , ötekileştiren , ayrıştıran , bölen,parçalayan herkes şeytanın ordusuna hizmet ediyor demektir. Bilindiği üzere siyasal sistemler belirli yönetim şekilleri benimsemişler. Demokrasi,insanoğlunun eriştiği ve insan onuruna yakışan en son yönetim şeklidir. Birden fazla siyasi parti olacak ki demokrasi gerçekleşsin. Yani bir parti rakip bir siyasi partinin varlığıyla anlam kazanacak. Kısaca iktidar varlığını muhalefete,muhalefet varlığını iktidara borçludur. Siyasi tercihlerde ve eğilimlerde insanların birbirini dışlamak yerine birbirini tamamladıkları gerçeğini görmeleri gerekiyor. Rakip takım olmazsa kiminle çıkıp maç yapacaksın ? Çok iyi sporcusun.Kime göre,neyegöre?                      Ötekileştirmeden,dışlamadan ,değersizleştirmeden ,bir arada yaşama kültürü oluşturmak ve bu kültürü yaşatmak dileğiyle...

                                                                                                           Kadir ARMAN