Hayatımızı olumsuz etkilediğini ya da etkileyeceğini düşündüğümüz her olay , her olgu hayatımızın devamlılığını sağlayan bir araç haline dönüştürülebilen bir araçtır aslında. Söz gelimi bir düşmanınız var ve size bir kötülük yapmak istiyor. Günlük işlerinizde yolunda gitmeyen gelişmeler oluyor. Ticaret yapıyorsunuz ekonımik kriz tehlikesi var. Memursunuz ve sizi köşeye  sıkıştırmak isteyen amirleriniz var. Evlisiniz ve evliliğiniz yolunda gitmiyor , sizi terkedecek bir eşiniz ve çocuklarınız var. Siyaset erbabısınız sizi amansız bir şekilde eleştiren kendi camianızdan ve rakip camianızdan kişiler var. Örnekleri çoğaltmak mümkün elbette. Bunların hepsi hayatta bizleri bekleyen olası tehlikeler ve kriz ihtimalleri. Bu ve benzer durumları çoğumuz yaşamışızdır veya yaşamak için günümüzü bekliyor olabiliriz.

Problem bunların başımıza gelme ihtimalinin olması yada gelmesi değildir aslında. Böyle bir krizle karşı karşıya kaldığımızda bizim o anki direncimiz ve göstereceğimiz reaksiyon çok önemli. Bu tarz krizlere karşı güçlü bir duruş sergilersek ve olayın analizini iyi yapar doğru stratejilerle olayı yönetebilirsek krizi fırsata çevirebiliriz. Örnek vermek gerekirse henüz tüm dünyanın hafızasında tazeleğini koruyan asrın felaketi olarak adlandırılan pandemi dönemini bir ele alalım. İnsanlığın büyük bir bölümü ve maddi manevi olarak çöküş yaşarken çok küçük ve sınırlı sayıda kişi ve kurumlar gücüne güç kattı. Milyarlarına milyarlar eklemedi mi? Pekala kimdi bu küçücük çıkar grupları ve nasıl bu süreçten karlı çıktılar. Yönettiler. Krizi yönettiler.  Algıları ve anlayışları inşa ettiler. Sistemi kurdular. Hiç bir masraf yapmadan reklamlarını yaptılar. Ürünlerini pazarlamak için hiç bir çaba harcamadılar. Müşteri olabilmek için tüm insanlık onlara koştu. Hatta onlara para kazandirmak için insanlık birbiriyle yarışmadı mı? Avuç içi kadar bez parcası için uluslarasası torpiller yapılmadı mı? Çok değil daha otuz- kırk yıl öncesine kadar kendi ürettiği keten ipliğiyle kendi giysilerini dikip vücunun en mahrem yerlerini kapatabilen bir toplum daha bu pandemi döneminde avuç içi kadar bir bezi üretip ağzını burnunu kapatamadı.. Bu nasıl bir gelişmişliktir Allah aşkına...

Tüm krizler tabiatı gereği birilerine zarar verirken birileri o krizden illaki yararlanır ve güçlü çıkar. Size düşman olan birilerinin varlığı sizi huzursuz edebilir. Sizi gerebilir. Kendinizi tehlikede görebilirsiniz. Zaman zaman kendinizi mutsuz hissettiğniz de olabilir. Hatta pes edip teslim olmanız gerektiğini bile düşünebilirsiniz. Ben uğraşamam kimseyle demeyi tercihte edebilirsiniz. Böyle bir krizi göze almayıp teslim olmayı tercih ederseniz geçmiş olsun. Bundan sonra sizin başarılı olma şansınız sıfır. Mutlu olma ihtimaliniz yok. Çünkü düşmanınızın zaferi erkenden ilan edilmiştir tarafınızdan. Böyle bir durumda ne yapmanız gerekiyor ? Tası tarağı toplayıp orayı terketmek kalıyor size. Haksız isteklerin sonu gelmeyecektir çünkü.

Böyle yapıp teslim olmak yerine uğraşmayı , mücadele etmeyi tercih ederseniz neler yaşama ihtimaliniz var ve ne yapmanız gerekiyor. Öncelikle krize sebep olayın analizini iyi yapmanız gerekiyor. Sebep sonuç ilişkisi kurarak sonuçlarla uğraşmak yerine sebeplere odaklanmanız gerekiyor. Haklı olduğunuzu yüz defa anlatmak yerine karşı tarafın haksız olduğunu bir kez ve yerinde dile getirmeniz daha etkili olacaktır. Haksız olanların kalabalık olması sizi korkutmamalı. Çünkü onları bir araya getiren neden kaybetme ihtimallerinin yüksek olmasıdır. Her bataklığa saplanan yanına birilerini çekmek ister. İster ki birileri daha gelsin üzerlerine basarak o bataklıktan çıkabilsin.

Yanlış ve haksız bir hesap yapılarak size yapılan saldırı aslında muazzam bir fırsata dönüşür. Yeter ki krizi görmezden gelip yok saymak yerine yada teslim olup kabullenmek yerine krizi yönetmeye talip olun. Hayatın doğal akışına uygun hareket edip yerinde ve zamanında hamleler yaparak yönetilemeyecek kriz yoktur. Ve haklı olanlar daima kazanacaktır. Çünkü haklı olan daima güçlüdür. Haksız olan korkaktır. Kaybetmeye de mahkumdur. Ve her zaman krizi yaratanlar yaralanır diye bir kural yoktur.

Hayat tekdüze gitmez. Asla da gitmeyecektir. Gün gelecek çok neşeli ve sevinçli olacağız . İçimiz içimize sığmayacak. Yaşadıklarımıza bağlayacağız. Mevsimsel bir durum olup olmadığını düşüneceğiz. Gün gelecek karamsar bir havaya bürünüp dünyanın sonu olduğunu düşündüğümüz zamanlar yaşıyacağız. Peşinden güzel günler gelecek. Tıpkı güneşin akşam batıp sabah pırıl pırıl doğduğu gibi kötü günlerin ardından güzel ve yaşanası günlerin geldiğini göreceğiz. Yeter ki güzelliğe olan inancımızı kaybetmeyelim. Krizler ve riskler kişiyi her türlü şarta karşı hazır ve güçlü tutan olgulardır. Bunun içindir ki kurumlar en iyi zamanlarında kriz senaryoları üretip gerekli çalışmaları yaparlar. Aklın ve bilimin ışığında , sağduyunun egemen olduğu bir dimağda aşılmayacak kriz yoktur. Unutmayın ki güneş balçıkla sıvanmaz. Rabbim Ramazan-ı Şerifinizi mübarek kılsın. Bayramınızın kutlu , mutlu ve huzurlu geçmesi temennisiyle....

Kadir ARMAN