Genel olarak jeoloji uzmanlarının çoğu yakın bir gelecekte İstanbul’un güneyinde Marmara Denizi’nde deprem olacağını tahmin ediyorlar. Azınlıkta da olsa Prof.Dr. Şener Üşümezsoy gibi muhalif isimler de var ama çoğunluğun görüşünden hareketle deprem riskinin yüksek olduğu görülüyor. Aşağıda İBB raporuna göre depremden en çok etkilenecek olan ilçeler görülüyor.
İstanbul’da yüksek deprem riski olan semtler (İBB’nin 2007-2009 yıllarında 700 km2 alanda gerçekleştirdiği 4364 adet mekanik sondaj çalışması sonucuna göre)
1-) Avcılar bölgesinin kuzeyi
2-) Haliç’in İstanbul Boğazı’na yakın kıyıları
3-) Ayamama Deresi Güzergahı
4-) Halkalı tren istasyonu
5-) Haramidere
6-) Küçükçekmece Gölünün kuzey kesimleri
7-) Bakırköy
8-) Güngören
9-) Gürpınar
Kamu ekonomisinde “miyop seçmen” diye bir teori vardır. Bu teoriye göre insanlar uzağı göremezler ve yakın gelecekteki çıkarlarını tercih ederler. Örneğin; bir belediye başkanı yüksek kat izni vermezse, sağlam olmayan binaları mühürlerse, inşaatleri layıkıyla denetlerse seçmen bu belediye başkanından hoşlanmaz ve bir daha da oy vermez. Ama belediye başkanı beş kat izni olan yere 25 kat imar izni çıkarırsa, sağlam olmayan binaları görmezden gelirse, inşaatları denetlemezse halk ondan hoşlanır ve ona tekrar tekrar oy verirler. Seçmen uzakta bir zamanda deprem olacağını düşünmez ve bu nedenle işini layıkıyla yapan belediye başkanlarını seçmeyebilir. Yine depreme yakın yerlerde olan bazı ilçelerde hemen hemen hiç kaybın yaşanmadığı, binaların sapasağlam durduğu görülüyor. Araştırınca doğrucu başkanlardan birinin imar planlarını yaparken yüksek kat iznine karşı çıktığı binaları iyi denetlediği ortaya çıkıyor. Ama sonra bu belediye başkanlarına akrabalarının bile selamı sabahı kestiği, seçimlerde oy vermediği ve bir daha seçilemediği de haberlerde karşımıza çıkıyor. Buna karşılık depremde ağır kayıplar yaşayan bazı yerlerin belediye başkanlarının da defalarca seçildiği hatta parti değiştirip seçime girip tekrar kazandığı ortaya çıkıyor. Bu düzen nereye kadar gidiyor? Deprem gerçekleşinceye kadar gidiyor. Deprem gerçekleşince işini doğru yapmayıp defalarca kazanan belediye başkanını herkes eleştirmeye, doğru yaptığı için tekrar seçilemeyen başkana da herkes dua etmeye başlıyor. Ama olan oldu tabi… Burada tüm suç tabi ki sadece işini iyi yapmayan ikinci başkanda değil, miyop olan seçmende de önemli sorumluluk var. Şimdi deprem olan yerlerdeki belediye başkanları muhtemelen yargılanacak ve belki de (hataları varsa) cezalar alacaklar.
Miyop seçmeni anlattığımız paragrafta görüldüğü gibi seçmenler her zaman rasyonel yani akılcı davranamayabiliyor. Yukarıda olası İstanbul depreminde etkilenmesi muhtemel yerler görülüyor. Bu listede bazı yerler var ki halkı kentsel dönüşüme radikal biçimde karşı olduğunu görüyoruz. Biliyorsunuz, Hatay’da da kentsel dönüşüme karşı olan ve bu nedenle kentsel dönüşümün yapılamadığı mahalleler vardı. Şimdi bu mahallelerin neredeyse tamamı depremde yıkıldı veya evler hasar gördü. Kentsel dönüşüme karşı olan bu bölgedeki halkın çoğu ne yazık ki vefat etti, şehit oldu. Allah (cc) hepsine gani gani rahmet eylesin. Bu arada Hatay’ın deprem üssü olan Kahramanmaraş Pazarcık ilçesine oldukça uzak olduğunu da ekleyelim. Depremden etkilenen on il arasında deprem merkezine en uzak olan illerden birisi…
O zaman Hatay’da karşımıza çıkan manzaranın olası İstanbul depreminde de karşımıza çıkma ihtimali var mı? Ne yazık ki evet… Geçen yazımda belirttiğim gibi depremde yıkılan binaların %95’inden fazlası 1999 öncesi inşa edilen eski yapılar. Yani kentsel dönüşüm bu noktada çok önemli. Fakat yukarıdaki listedeki yerlerde halkın önemli bir bölümü kentsel dönüşüme çeşitli gerekçelerle karşı çıkıyor. Mesela bir kısmı “1999 depreminde bizim binalar sağlamlığını ispatladı” diyor. Oysa birincisi, 1999 depremi Gölcük (Kocaeli) ve Düzce’de olmuştu. Bu depremin İstanbul’un Marmara denizi kıyılarında yani İstanbul’a çok daha yakında olması bekleniyor. Ayrıca depremin deniz yüzeyine de çok daha yakın gerçekleşeceği tahmin ediliyor. İkincisi; 1999 depreminden itibaren yaklaşık 24 sene geçti. Bu zaman zarfında binalar yaşlandı. Betonarme bir binanın taş çatlasın ömrünün 75 sene olduğunu düşünürsek 24 senenin ne kadar önemli olduğunu anlarsınız. 24 sene önce sağlam olan bina bugün sağlam olmayabilir. Üçüncüsü; Depremin denizde ve yüzeye yakın gerçekleşmesi bekleniyor. Yani Tsunami tehlikesi de var.
Halkın bir kısmı da “ben 100 m2 evimi verip neden 80 m2 eve geçeyim” veya “ben orta katta oturuyorum neden en üst kata çıkayım?” gibi gerekçeler sunuyorlar. Oysa eviniz belki m2 açısından küçülecek, belki istediğiniz kattan ev alamayacaksınız ama daha yeni ve daha sağlam eve taşınacaklar, üstelik evinizin piyasa değeri de bir anda birkaç katına çıkacak. Bununla beraber halkı kentsel dönüşüme karşı kışkırtan bazı gruplar da var. Bu gruplar hakkında bir şey demeyeceğim ama mahkemelerde hesap vermeleri şart.
Bu durumda ne yapmalı? Birincisi; kentsel dönüşümde halkın büyüklük (m2) veya kaçıncı kat olduğu gibi çekinceleri minimize edecek kentsel dönüşüm planları hazırlanmalı. İkincisi; Hatay başta olmak üzere depremden zarar gören illerde kentsel dönüşüme karşı halkı kışkırtan kişiler, dernekler, örgütlere karşı ağır tazminat davalarının açılması sağlanmalı. Hatta bu kişilere, örgütlere karşı “Ölüme sebebiyet vermek” suçundan ceza davaları açılmalı ve yargılanmaları sağlanmalı. Üçüncüsü; yine de kentsel dönüşüme karşı bir direnç ortaya çıkarsa devlet gerekirse halkı kentsel dönüşüme zorlamalı. Hiçbir şey insan hayatından önemli olamaz.