Türkiye’nin önemli ekonomik sorunlarından biri kayıtdışı ekonomidir. Bu yazımızda kayıtdışı ekonomiyi kayıt içine almanın öneminden ve Türkiye’ye olan faydalarından bahsedeceğiz ama öncelikle Siyonist markalara boykot uygulamasını hatırlatalım. Marketlerden alışveriş yaparken markanın Siyonizm ile bağını, İsrail’in uyguladığı soykırıma destek verip vermediğini araştıralım.
Kayıtdışı ekonominin tanımını vermek gerekirse “ya hiç belgeye bağlanmayarak ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle gerçekleştirilen ekonomik olayın (alım-satım), devletten ve firma ile ilgili diğer kişilerden (ortaklar, alacaklılar, işçiler) tamamen veya kısmen gizlenerek kayıtlı ekonominin dışına taşınması” olarak bir tanım verebiliriz. Bu tanımı Osman Altuğ’un “Kayıtdışı Ekonominin boyutları” isimli makalesinden aldım. Tanımı verdik ama biraz daha açalım ve güncel olaylarla destekleyelim. Eğer bir alım satım işlemi fatura, banka dekontu, fiş veya benzeri bir biçimde kayıt altına alınmıyorsa veya sahte fatura, fiş kullanılıyorsa kayıtdışıdır. Sanırım bu biçimde daha açıklayıcı oldu.
Şimdi güncel örnekleri de verelim. Kısa zaman önce bazı fenomenlere devlet önemli bir operasyon yaptı. Bu fenomenlerin çoğu normal sizin veya benim gibi orta veya düşük gelirli insanlar iken bir anda dövizleri bigudi yapan, döviz atan tabanca ile video çeken, altın tozunu kahvesine katıp içen bilmem kaç tane lüks otomobili ile hava atan insanlara dönüşmüştü. Çoğu güzellik merkezleri açmışlardı. Şimdi savcılıkta da güzellik merkezleri ve sosyal medya sayesinde bu paraları kazandıklarını iddia ediyorlar. Ama 24 mart 2024 tarihi itibariyle fenomenlerin tutukluluk hali devam ediyor. Henüz suçlu olup olmadıkları belli değil, haliyle soruşturma da gizli ama medyaya savcılığın kayıtdışı para transferi ile ilgili araştırma yaptığı yansıyor.
Kayıtdışı ekonominin boyutlarını tam olarak belirlemek zor ama güncel hayatımızda şunlara rastlıyor muyuz? Ev sahibimiz kirayı bankadan değil elden tahsil etmek istiyor mu? Alışveriş yaptığımız esnaf banka veya kredi kartı yerine peşin parayı tercih ediyor mu? Ev satın almak istediğimiz müteahhit, “evin bedeli 2 milyon ama siz 500,000 TL için konut kredisi çekebilirsiniz. Çünkü ben evin bedelini 500,000 TL gösterdim” diyor mu? “Açız” diye size ağlanan adam birkaç ay sonra Mercedes otomobil alıyor mu? Lüks bir villada oturan firma sahibinin asgari ücretliden birazcık daha yüksek vergi ödediğini öğrendiniz mi? Muhtemelen bu olaylardan biri veya birkaçı belki de hepsi başınıza geldi. Demek ki toplumda kayıtdışı ekonomi var.
Gelişmiş ülkelerde kayıtdışı ekonominin boyutu, gelişmekte olan ülkelerden çok daha azdır. Bunun nedeni gelişmiş ülkelerde bankacılık sistemi daha gelişmiştir, kredi ve banka kartı kullanımı daha yaygındır, vergi kaçırmanın veya kara paranın cezasının ağır olmasıdır. ABD veya Avrupa ülkelerinde bizdeki fenomenlerin yaptığı gibi bavul bavul dövizlerle bigudi yapılmış dövizlerle videolar çekilmez. Çünkü vergi cezaları ağırdır. Al Capone örneğini vererek durumu açıklayabiliriz. Al Capone, 1930’lu yıllarda ABD’de içki kaçakçılığından büyük servet edinen bir mafya babasıdır. İçki kaçakçılığından kazandığı parayı da çamaşırhaneler ve lokantalar açarak aklamaktadır. Cinayet dahil çok sayıda suç işlemiştir ama devlet suçlarla ilgili onun aleyhine bir delil bulamamış ve mahkum edememiştir. Devletin üst makamları (vali, belediye başkanı, polis vb) ile de iyi ilişkiler kurduğu, rüşvet verdiği için onu yakalamak zordur. En sonunda Al Capone’u yakan suç deliline devlet ulaşır. Al Capone vergi kaçırmıştır ve vergi kaçırmak suçundan 11 yıl hapis cezası alır. Yanlış okumadınız cinayet dahil yüzlerce suç işleyen Al Capone vergi kaçırmak suçundan ceza alır ve hapse atılır. Tabi çetesinin başından 11 yıl uzak kalınca çetesi dağılır. Kendisi de hapisteyken hastalanır ve dışarı çıkınca hastalıktan vefat eder. Günümüzde de batı ülkelerinde zenginlerin en çok korktuğu vergi kaçırma ve kara paradan yakalanmaktır. O nedenle de savcıların fenomenler hakkında soruşturma açması doğru bir olaydır.
Şimdi soracaksınız. “Neden gelişmiş ülkeler kayıtdışı ekonomiye karşı bu kadar sert önlemler alıyor?” Birincisi; her kayıtdışı işlem suç değildir ama suçtan elde edilen her gelir kayıtdışıdır. Ne demek istediğimi açıklayayım. Bir lokantaya gittiniz ve garsona 100 TL bahşiş verdiniz. Ramazan ayındayız, ihtiyaç sahibi birine zekat veya sadaka verdiniz. Lokanta önündeki valeye bahşiş verdiniz. Bunlar kayıtlı değildir dolayısıyla kayıtdışı ekonomidir ama suç değildir. Yani her kayıtdışı işlem suç değildir. Ama suç nedeniyle elde edilen gelirlerin tamamı kayıtdışıdır. Uyuşturucu satan biri size fatura kesmez. Hırsızlık yapan kişi çaldığı malı faturalı biçimde başkasına satmaz. Yasadışı bahisten para kazanan kişi bunu kayıt altına alıp vergilendirmez. Suçların büyük çoğunluğu ise maddi kazanç nedeniyle işlenir. Al Capone, içki kaçakçılığındaki rakibi olan mafya örgütlerinin elemanlarını öldürtmüştür. Suçluların uyuşturucu satmasının nedeni para kazanmak istemeleridir. Devlet eğer kayıtdışı ekonomiyi engellerse yani suçluların para kazanmasını engellerse suçların da büyük kısmı ortadan kalkar. İkincisi; kayıtdışı ekonomi devletin vergi kaybı anlamına gelir. Devlet vergi toplayamazsa Ilgaz tünelini açamaz, yeni devlet hastanesini açamaz, Kastamonu havaalanını açamaz, Kastamonu Üniversitesi olmaz. Milli eğitim depreme karşı güçlendirilmiş okullar inşa edemez. Ayrıca devlet herkesten vergi toplayamazsa vergi hasılatı düşük olduğu için vergi oranları yüksek olur. Kayıtdışı ekonomi engellenirse vergi oranları düşürülür ve özel kesimin yatırımları artar.
İçişleri bakanlarımız Ali Yerlikaya ve Süleyman Soylu zamanında kayıtdışı ekonomi ve karaparaya karşı başarılı biçimde mücadele yapıldı ve yapılıyor. Fenomenler hakkında açılan davalar bunun bir örneği… Ama bunun adli tedbirler dışındaki politikalarla da desteklenmesi gerekli. Bankacılık sistemi geliştirilmeli. Banka kartı ve kredi kartı kullanımı yaygınlaştırılmalı. Ekonomi okuryazarlığı geliştirilmeli ve vergi kaçırmanın topluma yüklediği maliyet hakkında halk bilinçlendirilmeli.
Prof. Dr. Serkan DİLEK
Kastamonu Üniversitesi