2000’li yılların hemen başıydı, Vali Enis Yeter’in Kastamonu’da “kültürel mirası koruma” yolunda ülkemize öncü rüzgar estirdiği dönemdi, Fahri Özbek ile o vakit tanıştım…

Aynı yolun yolcusu olduk.

Kastamonu Kent Tarihi Müzesi kuruldu, sorumlusu Fahri Özbek idi, müze idareciliğinin ötesinde gayreti vardı…

Kültür aksiyoneriydi.

Ah o yıllar…

Ne yıllardı.

Ülkemizin valilik bünyesinde kurulan ilk kent tarihi müzesini yoluna koymaya gayret ederken, bir yandan da, kültür birikimini Kastamonu Gazetesi’nde halkla paylaşıyordu Fahri Özbek…

Salı günleri gazetenin arka sayfası yukarıdan aşağı ona tahsisli idi.

Siyah beyaz fotoğraflar…

Renkli kelimeler.

Ne fotoğraflar ne de kelimeler silinecek hafızalardan…

Demir attı sonsuzluğa.

Kastamonu Gazetesi’nde yazmaya başladım…

Perşembe günleri, o vakte kadar biriktirdiğim tüm kelimeleri boca ediyordum sayfaya, “noktasız” cümleler kurdum.

İçimizde nasıl bir rüzgar vardı ki, bizi sahilden sahile atıyor, hiçbir sahil kesmiyordu bizi…

Kültür, tarih, spor, edebiyat, felsefe, sosyoloji.

O yıllarda yazı istikametimi belirlememde Fahri Özbek’in büyük katkısı oldu…

Siyah beyaz fotoğraflardan tarihi hikayelere ulaşıyorduk.

Kastamonu kent tarihçiliğinde hatırı hep sayılacak bir köşe ve yol taşı oldu Fahri Özbek…

Ömrünü kitapların, belgelerin, elektronik arşivlerin içine gömdü.

Ve bir gün o lanet hastalığa yakalandığını duyduk…

Umudumuzu kaybetmedik.

Hastalığının ilerlediği dönemlerde gönderdiği dosyaları anlatamam size…

“Yazamıyorum, sen yaz” mı diyordu bilemiyorum.

Kaç dosyasını kelimelere döktüm gazetede…

Her kelimede vefamı bileyerek.

Her gönderdiği dosyada…

Memleket sevdasını, bilim aşkını ve kültür sevdasını iliklerimde hissettim.

Fahri Özbek ebedi dünyaya geçti…

Ardından söylenebilecek tüm sözleri “İyi bir insandı” cümlesi tam anlamıyla içerecektir.

Kendine münhasır bir insandı…

Emeğinde yaşayacak.

Ruhu şad…

Cennet mekan.

Nahit Odalıoğlu

Kastamonu Gazetesi’nde tanıdım, yekun amatör spor branşlarının haberlerini toplar getirirdi, uzun paltosunun geniş ceplerinin içi haber deposuydu…

Tomar tomar kağıtlar.

Her sporseverin gönlünde amatör spor vardır da…

Nahit Odalıoğlu amatör spor haberciliğinin “babası” idi adeta, böylesi bir aşk, hakikaten nadir rastlanır.

“Spor sahalarının tozunu yutmak”…

Tam anlamıyla Nahit Odalıoğlu idi.

Tek haber atlamadan…

Tek satır kaydırmadan.

Anlatırlardı, basketbol maçında pozisyonları dakika dakika yazdığını, o derece içtendi…

Anlatılmaz bir kıymetti.

Kastamonu basını ile iftihar ediyoruz…

Sebeplerinden biri de Nahit Odalıoğlu gibi emekçilerdir.

Onun gibi bir gazeteci olamayacağımın bilincindeyim…

Ormana bakarken gözden kaçırdığımız tek ağaçların haberciydi o.

Tedavi görmekteydi…

Ebediyete yolcu ettik.

Yeri dolar mı?...

Mümkün değil.

Ruhu şad…

Mekanı cennet.

(İki ağabeyimizin aynı gün vefat haberlerini almak tam anlamıyla bir “çapraz ateş” oldu…

Gönlümüzü kolayına doğrultamayız.)