Unutmuştuk ne zamandır, yok saymaya bile başlamıştık yavaştan, deprem alarmı çaldı yine tüm haşmetiyle…
Hem de en can alıcı yerden.

Marmara’dan…
“Beklenen İstanbul depremi” havalisinden.

Deprem uzmanlarının dilinde yıllardır dillerde pelesenk olan cümlelerin tedavül vakti mi?..
“Allah korusun”.

Dün sabah…
Marmara Denizi Gemlik Körfezi’nde meydana geldi deprem, “ 5,1 büyüklüğünde”, “İstanbul, İzmir ve Bursa” illerinde hissedildi.

Sallantı geçmeden 3 dakika sonra bir daha sallandı…
“4,5 büyüklüğünde”.

İlk belirlemelere göre herhangi bir olumsuzluk yaşanmamıştı...
Saha tarama çalışması sürüyordu.

“İstanbul, İzmir, Bursa”…
Varın aradaki yerleşimleri de üstüne katın, ülkemizin nüfusu en yoğun bölgesi, milyonlarca insan…
Nüfusça “Türkiye’nin yarısı” desek abartı değil.

“Nüfuz” olarak ise tamama yakını…
“Üretim merkezi”.

“Sanayi, ticaret, tarım”…
Aklınıza gelen yekun ekonomi materyallerinin odağı.

Risk büyük…
Yerine konamayacak kıymet.

6 Şubat “asrın felaketi” ardından gündem yeniden siyaset eksenine girdi, hükümetin ilgili bakanlıkları harici, kamuoyunun projeksiyonu “seçim de seçim”…
Deprem hatırlattı kendini.

Doğa kıskançtır, en ufak unutulmaya, ikinci plana atılmaya gelemez…
Fena hatırlatır kendini.

Çok şükür ki bu kez kazasız belasız hatırlattı…
Devamı meçhul.

Not: “Kuzey Anadolu Fay Hattı” kıyısındayız…
6 Şubat depremleri sonrasında Kastamonu ilinde ne değişiklik oldu “önlem” namına?

Kamu kurumlarımız ne tedbir aldı?..
Vatandaş depreme hazırlandı mı?

O vakitler epey yazdık çizdik…
Uyandırmaya çalıştığımız “toplumsal farkındalık” hikaye oldu.

“Mahallemdeki toplanma alanını bilmiyorum” cümlesini kaç defa yazdım…
Bir devlet görevlisi çıkıp da “göstermedi”.

Belki de İnönü mahallesinde toplanma alanı yok!..
Olur mu olur?

“Mahallelerde kurtarma aletlerinin saklı tutulacağı depo” vesaire yazdık çizdik…
“Hikaye”.

“Mahallelinin sokak sokak, apartman apartman, konu konut bilinçlendirilmesi” dedik…
“Masal”.

Kamu kurumları görev ve sorumluluklarını “afet sonrası” ile sınırlı görüyorlar…
Buna kanaat getirdim artık.

“Afet öncesi”…
Kitaplarında yok.

“Gönüllü olun” filan…
Halka çağrı yapıyorlar.

Mevzunun “gönüllülük” ötesinde “vatandaşlık görevi” olduğunu kim anlatacak kamu kurumlarına…
“Gönüllülük bekleme”, onun yerine, “görev ver”. 

Bir nevi “askerlik” gibi…
“Vergi ödemek” ya da.

 Her vatandaş “görevini bilmeli”…
En azından “bilinçlendirilmeli”.