Davul fırın tepsisi içine öbek öbek pastırmalı pide içi yerleştirilmesi, sofra bezi ile “poğ” yapılması, pişen emvali koşar adım eve yetiştirilmesi geleneği bitti gibi şehrimizde…

Oysa en bitmemesi gereken ritüellerden biriydi.

Hafta sonları aile ile içi iletişim kanalıydı…

Başlı başına “toplayıcı” idi.

Günümüzde “ayrıştırıcı” iletişim kanalları egemen…

Hane halkı dijital alemin farklı coğrafyalarında aynı çatı altında.

Çocukluk zamanımda, “veletlik” vaktim diyelim, pastırmalı ekmekçim(iz) “Site Simit Fırını” idi…

O vakit hane geliri ancak bir üyenin pastırmalı ekmek yemesine yettiğinden olsa gerek, Cumartesi günleri, babam sadece beni götürürdü.

Üst katında simitçinin…

Dar ebatlı tahta masa(msı) üzerinde “götürürdüm”.

O vakit “tansiyon” icat olmamıştı henüz…

Velette tansiyon ne gezecek gerçi.

Sonradan “incitiyor” hayat…

 Damarda şelale basıncı.

Ellerimle bitirirdim boyumca “ekmeği”…

Parça parça kopararak dibini bulurdum.

“Dürüm” geleneği yoktur ne hikmetse Kastamonu’da…

“Parça pinçik” daha lezzetli besbelli.

“Bakımevi” sokağa taşındık sonra…

Gelir durumu artmış olmalı ki, Pazar günleri, büyükbabamla birlikte Özcanlar Pide Salonu’nun müdavimi olduk.

“Hane boyu”…

İçi sucuk ilaveli hatta.

Tabakoğlu’ndan Cumartesi günü alınan pastırma, soğan ile “marine” edilir ve sabaha kadar koyun koyuna yatırılır(dı)…

Acı toz kırmızıbiber olmazsa olmaz.

“Özcanlar Pide Salonu”, “Cevizli Park” bitişiğindeki apartmanın alt katındaydı, “sulu yemek” de vardı…

Pazar günleri “sıraydı”.

Ustaların yüzü bile zihnimde…

Fırının içinde kor odunlar.

Sıra beklerken…

Çaylar ikram.

Daim güler yüzler…

Baki hatırlar.

“Gastronomi” filan diyoruz şimdilerde…

O günlerdeydi hepsi.

Not: “Öğretmen akademisi”!..

Milli Eğitim Bakanlığı ülke boyutunda “Öğretmen Akademisi” isimli bir proje başlatıyor, e illa Kastamonu da yola revan aynı doğrultuda, “akademi” dendiği için ilgimi çekti.

İnceledim…

Ne akademi ne akademi!

Bilgi ve yöntemin en damıtılmış halini tarif eden “akademi” kavramı…

Ancak bu kadar içi boşaltılarak servis edilir.

“Akademi” kavramı ile uzaktan yakından zerre alakası olmayan bir etkinlik ilimizdeki…

Bırakın kadim kavramlarla oynamayı.

Öğretmen ve eğitim yöneticileri “öğrenci” olacak…

Alanında “uzman” isimler ise “öğretmen”.

Haftada 2 saat…

“Edebiyat, müzik, sanat, sosyal bilimler, Türk İslam düşüncesi ve bilimi, şehir ve kültür, matematik ve fen bilimleri akademisi, sürdürülebilir yaşam, oyun, yönetici akademisi” konularında dersler.

İl maarif müdürü der ki…

“Bilgi, beceri, düşünce ve eserleriyle öne çıkan alanının uzman isimlerini ve akademisyenleri, öğretmenlerimizle buluşturarak bir yandan bilgi ve deneyim paylaşımına imkân sağlarken bir yandan da eğitimcilerimizin mesleki gelişimlerine kişisel, sosyal ve kültürel yönden katkıda bulunmayı hedefliyoruz.”

“Alanında uzman isimler” öyle mi?..

Öyle olsun.

Öğretmenleri “lise öğrencisi” ayarında görmek hiç hoş değil…

Öğretmen olmak için aldıkları ”akademik” eğitimi kalitesini ret etmekle eş değer hatta.

Maarif teşkilatı istediği “bilgilendirme” eğitimini personellerine vermekte serbest…

Akla uygun isimlendirmelerle ama.

“Akademi” demesinler de ne derslerse desin…

Kavramlar bari sağ kalsın.