Hepsi birbirinden güzeldir Kastamonu'nun ilçeleri ve köyleri. Hangisine giderseniz gidin çalışkan ve kanaatkar Anadolu insanının içtenliği ve  gülenyüzü ile karşılaşırsınız. Ülkemin tüm köyleri böyledir. ama benim memleketim bambaşkadır. Bugün bile bozulmamıştır, yozlaşmamıştır.

Anadolunun mayasıdır, özüdür cennet Kastamonum.

Kastamonu köylüsü yüzyıllar boyunca yaşamını, bir kuruş sabit geliri olmadığı halde rençberlik ve ırgatlık yaparak toprak ve orman sayesinde idame ettirmiş. İlkel tarım aletleriyle; kara sabanla, dövenle, mandalarla, öküzlerle rençberlik yaparken, bağ, bostan yapmayı da ihmal etmemiş. Tabii büyük ve küçük baş hayvancılık da olmazsa olmazlarıydı.

Çocukken yaz tatillerimizi köyde geçirirdik. Çok mutlu olduğumuz rüya gibi yıllardı. Dedem, Veli usta Araç'ın İksive yeni ismi ile Özbel köyünde marangozdu. Zanaatını icra ederken, kullandığı aletler; Balta, Keser, Testere ve Rende’den ibaretti. Günümüz marangozlarının kullandığı; modern elektrikli aletlere sahip değildi. Zaten o dönemlerde köylerde elektrik de yoktu.

Balta ve keser kullanırken onu seyretmekten büyük keyif alırdık. Köydeki ev, O’nun dört basit el aletiyle yarattığı mükemmel eserleriyle donatılmıştı. dedemin evi köydeki diğer evlerden farklıydı. Rahmetli zevk sahibi bir insandı; evde misafirler için düzenlenmiş bir odası vardı. Aynalı odaydı ismi. Odanın duvarları, fresk sanatının en güzel örnekleriyle rengarenk süslenmişti. Sırf bu süslemeler için İstanbul’dan Ermeni bir usta getirip, günlerce evinde misafir etmişti. Pencerelerde, o dönemde görmeye alışık olmadığımız siyah stor perdeler vardı. Tüm yastıklarda odanın duvarlarıyla uyumlu, annem ve teyzemlerin yaptığı işlemeler mevcuttu.

Hiç unutmam, dayım yeni evlenmişti. Bir mobilya mağazasının vitrininde çok güzel bir koltuk takımı görmüş, çok istemesine rağmen, oldukça pahalı olan o takımı alamamış. Bir gün şehre indiklerinde, dayım, dedeme o koltuk takımını göstermiş. Dedem, vitrindeki takıma bir süre baktıktan sonra; “ Ben sana bunun aynısını yaparım oğlum, sen sadece benim vereceğim ölçülere göre bir döşemeciye minderlerini yaptırırsın” demiş. O gün sadece vitrindeki takıma dışarıdan bakan dedemin beynine kaydettiği o pahalı koltuk takımını, köye döndüğünde bir hafta içerisinde nasıl yaptığına tanık olmuştum. Yaz tatili olduğu için köyde idik. Daha önceden kuruttuğu kayın ağaçlarından, hiç çivi ve vida kullanmadan özel birleştirme teknikleriyle yapmıştı. En son verniklendiğinde; ortaya kusursuz, o mağazadakinden çok daha sağlam ve mükemmel bir eser çıkmıştı. Bu arada dayımda, dedemin verdiği ölçüler göre gül kurusu kadifeden minderleri yaptırmıştı. Yarım asır geçti dayım halen o koltuk takımını kullanıyor. Tabii eskidikçe sadece minderler yenilendi.

Dedem, annem evlendiğinde de bir tahta tel dolap yapıp vermiş. 65 yıl öncesi, evlerde buz dolabının olmadığı dönemler. Tel dolaplar buz dolabının yerini tutmasa da her evin olmazsa olmazıydı. Annem o dolaba gözü gibi bakmıştı. Dolap halen sapasağlam duruyor.

Bizim çocukluğumuzda köylerde elektrik olmadığı gibi, evlerde su da yoktu.

Rahmetli nenemde çalışkan, üretken bir Anadolu kadınıydı.  Köy meydanındaki oluktan gügümlerle su taşırdı. Köyde iken biz de yardım ederdik. Yaz aylarında kalabalık olurduk. Taşıma suyla ekmekler, yemekler yapılır, bulaşıklar yıkanırdı. Odalarımızdaki banyo dolaplarında yine bu taşıma su ile yıkanırdık. Anneannem onca işinin arasında, dokuma tezgahında sabahlara kadar dokuduğu kumaşlardan ev halkına elbiseler dikerdi, çarşaflar,  kilimler dokurdu. Tüm bu işleri yaparken tarlada , harmanda ırgatlığı ve hayvanların bakımınını, temizliğini de aksatmazdı. adeta biyonik bir kadındı.

Çok iyi hatırlıyorum. Çok az uyurdu.Sabaha karşı herkesten önce kalkar ocakta ekmek yapardı.Şİmdiki kadınlar gibi bırakın dedikoduyu, sohbete bile zamanı yoktu. Ömrü; hiç rahat yüzü görmeden hep çalışmakla geçti. Onun evinde; elektrik, su, kombi, çamaşır makinası, bulaşık makinası, elektrik süpürgesi, televizyon vb. yoktu. Hiç hayatından şikayet ettiğini, yoruldum dediğini duymadım. Hep şükrederdi.İnsan ister istemez şimdiki kadınlarla kıyaslıyor.

Eminim, sizlerinde anneanneleriniz. babaanneleriniz dedeleriniz farklı değilmiştir.. Çalışkandır, üretkendir, cefakardır Anadolu kadını ve erkeği.

Anadolu insanı; yokluklar içinde, kendi kendine yetmeyi bilmiştir. 

O güzel insanlara selam olsun, rahmet olsun, mekanları cennet olsun.