16 Eylül 1944 tarihinde Menemen’ de dünyaya gelen ve geçtiğimiz 2 Şubat günü vefat eden Alev Alatlı’ nın 10 yıl önceki sözleri birkaç gündür sosyal medya hesaplarının en çok paylaşılan konuşması oldu.

Ne diyordu son asrın yetiştirdiği en büyük Türk Kadın düşünürü Alev Alatlı;

 Aslolan hakkın helal edilmesi olmalıdır. Aslolan helalleşmek olmalıdır. Helalleşmek mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır. Çünkü her yasal hak helal değildir ve olamaz.

Suriçi ile Kobani’nin arasına çizgi çekmek 1. Dünya Savaşı galiplerinin yasal hakkıdır belki. Ama helal değildir.

Keza iflas eden kardeşinizin haraç meraç satışa çıkarılan evini satın almanız yasal hakkınız olabilir ama helal değildir.

İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ufkuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.

Yeni ve çok daha ucuz bir enerji türünün pazara girmesini önlemek üzere üretim haklarını satın alan ve dümen altı eden bir petrol şirketi yasal olarak suçsuzdur. Ama yaptığı iş helal değildir.

Keza raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan fırıncı yaptığı formülü ambalajın üzerine koyduğu için yasaldır, dolayısıyla suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.

Ve son olarak bir kalem darbesiyle atar ergenleri, lümpen ergenleri sokağa döken yazar; alevler afakı sardığında suç mahallinde değilse, olayları evinden seyrettiğini ispat edebiliyorsa yasal olarak suçsuzdur. Ama helal değildir yaptığı.

Alev Alatlı bu konuşmasını 2014 yılında, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreninde yapmıştı.

Aradan tam on yıl geçti. Alatlı’ nın o müthiş konuşması, sosyal medya hesaplarımızın vitrinini süsledi!

Peki yüreklere ne kadar değdi? Gönüllerde ne kadar yer buldu? Ve en önemlisi eyleme ne kadarı dönüştü?

Gelin büyük düşünürün bu sözlerini Filistin zeyli ile gönüllerimize, vicdanlarımıza, yüreklerimize yöneltelim bugün.

Bizim 7 Ekim 2023 tarihinden beri sürdüğünü sandığımız, aslında 1917 yılında İngiliz çizmelerinin toprağına değdiği anda başlayan, 1947 yılındaki rezil ve adaletsiz BM kararıyla perçinlenen, ardından gelen 77 yıl boyunca da hız kesmeden devam eden işgal, zulüm, vahşet ve soykırım karşısında herhangi bir eylemde bulunmamak en doğal tercihimiz ama ahlaki mi?

Filistin’ de masum çocukların üzerine füzeler, bombalar yağdıran ve binlerce masum meleği şehit eden İsrail’ in değirmenine su taşıyan firmaların ürünlerini almak en doğal tercihimiz ama ahlaki mi?

Filistin’ de yaşanan vahşet ve soykırım karşısında “ama onlar da topraklarını sattı” yalanına inanmak en doğal tercihimiz ama ahlaki mi?

“Filistinliler – Araplar – bizi arkadan vurdu” gibi saçma sapan bir algının peşine düşmek en doğal tercihimiz ama ahlaki mi?

Hz. Peygamber’ in, Nureddin Zengi’ nin, Selahaddin Eyyübi’ nin, Yavuz Sultan Selim’ in, Abdülhamid-i Sani’ nin, Hasan Onbaşı’ nın bizlere emaneti mübarek bir diyara “Filistin Arapların Meselesi”  safsatası ile sırt dönmek en doğal tercihimiz ama ahlaki mi?

Daha önce de belirttiğimiz üzere;

Filistinliler topraklarını sattıkları için İsrail (terör) Devleti kurulmadı.

Filistinliler ne Osmanlı’ yı ne Türkiye’ yi arkasından vurmadı.

Filistin (Kudüs, Batı Şeria, Gazze) Arapların değil 400 yıl boyunca barışın, huzurun, hoşgörünün zirvesinde tutan ecdadın bizlere emaneti. Peygamber Efendimizin nasihati. İsra ve Miraç mucizesinin eşiği.

İsrail ve Amerika ürünlerine (İsrail terör Devleti’ ne desteğini açıkça belirtmekten imtina etmiyorlar) boykot bir duruş, bur haysiyet, bir onur meselesidir!

Aslolan insan kalabilmektir!

Ve İsrail vahşet ve soykırımına karşı yapabileceğimiz TEK ETKİLİ EYLEMİN ADIDIR BOYKOT!

77 yıldır vatanlarını terk etmeyen ve şehadete gülerek koşan Filistinliler imtihanı kazandı, kazanıyor!

Biz kendi imtihanımızı düşünelim! İbrahim ateşine su taşıyan karınca olmak o kadar zor değil dostlar!

Söze yine büyük düşünür Alev Alatlı’ nın vasiyet ve nasihati ile nokta koyalım:

Nasihatimdir, vasiyetimdir.

 

Güneş her gün daha mütekâmil bir dünyaya doğmaz. Tarih ezelden ebede dümdüz uzanan doğrusal bir hat değil, devirli bir oluşumdur. Gün olur, en gerideki en öndekinden ileride olur. Aristarkus, Kopernik’e “zıpçıktı astrolog” diyen devrimci Martin Luter’den daha ilericidir. Ahmet Yesevi, Kadızade Mehmet’in çok ötesinde. Siz istihkâmlarınızı güçlendirin, zor zamanları fırsata çevirin. Benim yaşıma geldiğinizde, benim hiç olamadığım kadar hakîm, fehîm, müstakîm, emîn, mekîn ve metîn olun. Aziz ülkemize gelince, ille de bir şeye benzetecekseniz, her budağından sürgün atan salkım saçak bir böğürtlen çalısına benzeteceksiniz Türkiye’yi. Bir sürgünü çiçeğe dururken, diğerinin kurumakta, ötekinin meyve vermekte olduğunu görün. Tek bir sürgüne takılıp kalmayın, bütüne bakmayı adet edinin. Unutmayın ki düz akılla anlaşılmaz, pergele, cetvele gelmez, kendisine has bir kimliği vardır, Türkiye’nin. Batmaz. Batarsa, okyanuslar taşar. Mademki son temsilcileriyiz Gezegen’in iyiliği için yaşatılması elzem bir medeniyetin, bizi durduracak tek “gerçek”, soğuyan Güneş’in dünyamızı yarı yolda bırakması ihtimali olmalı.

Alev Alatlı