İkinci Dünya Savaşına kadar kadınlar iş hayatında değildi. Erkekler iş hayatında iken kadınlar rezerv işgücü olarak görülüyor ve ev işlerine bakıyorlardı. İkinci Dünya Savaşı ise radikal değişikliklere neden oldu. Erkekler ya askere savaşa gitti ya da öldü. Bu nedenle fabrikalarda, iş yerlerinde çalışacak kişilere ihtiyaç ortaya çıktı. Bu ihtiyacı ise kadınlar doldurmaya başladı. İkinci Dünya Savaşı bittiğinde ise erkekler askerden geri döndüler ama kadınlar işyerlerinden evlere geri dönmediler. Bunun nedenlerinden biri de savaşta erkek nüfusunun azalması ve işyerlerinde çalışan ihtiyacı geri dönen erkekler ile doldurulamaması idi. Sonra akademik çalışmalar bir şey ortaya çıkardı. Kadınların işgücü oranı ile ekonomik büyüme arasında nedensellik tespit edildi. Yani elindeki kaynakları (erkek ve kadın işgücü) etkin biçimde kullanan ülkeler istikrarlı ekonomik büyüme oranlarını gerçekleştirdiler. Bundan sonra da kadınların daha fazla iş hayatına katılması için devletler politikalar uygulamaya başladılar.

Aranızda “kadınların işgücüne katılım oranı nedir? Hocam” diye soranlarınız olabilir. En basit tabiriyle kadınların yüzde ne kadarının bir işte çalıştığı veya iş aradığını gösteren orandır. Bir kadın evde çocuk bakıyor, ev işlerini yapıyor ve iş aramıyorsa işgücüne katılmamış demektir.

Kadınların işgücüne katılımını iktisatta U teoremi açıklıyor. Bu teoreme göre ülke kalkındıkça önce kadınların işgücüne katılım oranı önce düşer ve sonra yükselmeye başlar. Bir ülke kalkınmanın ilk aşamalarında kadınların işgücüne katılım oranı yüksektir. Çünkü tarımsal faaliyetler yoğundur ve kadınlar tarım sektöründe yoğun biçimde çalışmaktadır. Ülke kalkınmaya başladığında ise köylerden kente göç artar. Tarım sektöründe çalışan kadınlar şehre göç ettiklerinde evde kalırlar. Ancak ülke kalkınmaya başladıkça kadınların eğitim seviyesi de artmaya başlar. Ülke kalkındıkça kreş imkanları, devletin çocuk sahibi ailelere olan destekleri, kadınların çalışmasına olan destekleri artar. Bunların sonucunda kadınların işgücüne katılım oranı artmaya başlar.

Şimdi aşağıdaki tabloda çeşitli ülkelerde 2021 yılında kadınların işgücüne katılım oranlarını gösterelim.

Tablo. 1. Kadınların İşgücüne katılım Oranları (2021)

Ülke

Kadınların İşgücüne Katılım Oranı

Hollanda

%62,8

Norveç

%61

Lüksemburg

%58,3

Avusturya

%56,1

Almanya

%55,5

Fransa

%52,2

Polonya

%49,5

Meksika

%45

Yunanistan

%43,5

İtalya

%40,1

Tablodan görüldüğü gibi Avrupa’da kadınların işgücüne katılma oranları ortalama %50 civarında seyrediyor. Bazıları yüksek bazıları ise daha aşağıda… Erkeklerin işgücüne katılım oranı %75 civarında olduğunu düşünecek olursak halen erkeklerin gerisindeler. Bunun nedeni ise ev işleri ve çocuk bakımının büyük kısmı halen kadınların sorumluluğunda olmasıdır. Kadınlar ev işleri ve çocukların bakımı gibi sorumluluklar nedeniyle kısmi zamanlı işleri veya çalışmamayı tercih edebiliyor.

Türkiye’de durum nasıl? Biraz da bunu ele alalım. Türkiye’de erkeklerin işgücüne katılım oranının Dünya’daki diğer ülkelerden geri kalmadığını belirtelim. Ama kadınların işgücüne katılım oranı ise diğer gelişmiş ülkelerden bayağı geride… Aşağıda tabloda Türkiye’deki kadınların işgücüne katılım oranının yıllara göre seyrini inceleyelim.

Tablo 2. Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı

Yıl

Kadınların İşgücüne Katılım Oranı

1988

%34,3

1990

%34,2

1995

%30,9

2000

%26,6

2006

%20,9

2010

%25

2015

%30,6

2020

%33,2

2023 Temmuz

%36,1

Görüldüğü gibi kadınların işgücüne katılımı 1988 yılında %34 civarında iken 2006 yılında kadar gerilemiş ve %20,9’a kadar inmiştir. 2006 yılından sonra ise kadınların işgücüne katılım oranı artmaya başlamıştır. TUİK verilerine göre 2023 Temmuz ayında bu oran %36,1’e kadar yükselmiştir. Bu sonuçlar bize iki noktayı gösteriyor. Yazının başında U eğrisinden bahsetmiştik ya. O gerçekleşmiş. Köylerden kente göç arttıkça kadınlar tarım sektöründen çalışmaktan çekilip eve girmiş ve kadınların işgücüne katılımı %20,9’a kadar ilerlemiş. 2006 yılından sonra ise kadınların işgücüne katılımı da %36,1’e kadar yükselmiştir. İkincisi ise son yıllardaki yükselmeye rağmen Türkiye’de kadınların işgücüne katılım oranı Avrupa ülkelerinin gerisindedir. Avrupa’nın geri ülkelerinde bile bu oran %40-50 arasında iken Türkiye’de bu oran %36,1’dir.

Son 15 yılda kadınların işgücüne katılım oranının neden yükseldiğini inceleyelim. İki neden ortaya çıkıyor. Birincisi; kadınların eğitim seviyesinde meydana gelen artış… Türkiye’de artık 81 ilde 208 üniversite var. Aşağı yukarı yarısına yakını kadın olmak üzere 4 milyon civarında lisans öğrencisi var. Son yirmi yılda kadınların okuma yazma oranı %70’lerden %96’ya çıkmış. Kadınların eğitim düzeyinde meydana gelen artış ise kadınların işgücüne katılımını da olumlu yönde etkilemiş. İkinci nedeni ise son günlerde Selçuk Bayraktar’ın bir ifadesinden anlatalım. İTÜ’yü birincilikle bitirmiş bir hanım kızımız Türkiye’de bir beyaz eşya üreticisinde çalışıyormuş (Selçuk bey bu kurumun ismini vermiyor). Bu hanım kızımız kapanmaya karar veriyor. Bu firma da kendisine ayrılmasını telkin etmeye başlıyor. Sonra bu hanım kızımız işinden ayrılıp Baykar’da çalışmaya başlıyor. Artık biraz daha iyi çamaşır makinesi üreteceğine Dünya’nın en önemli İHA-SİHA projelerinde yer alıyor. Son yıllarda kamu bu problemi aştı ama özel sektörde halen tesettürlü hanımlara karşı negatif ayrımcılık politikaları devam ediyor. Kadınların işgücüne katılım oranlarında artışın temel nedenlerinden biri de özellikle son yıllarda tesettürlü hanımlara karşı uygulanan ayrımcılığın kaldırılmış olmasıdır. Türkiye’de kadınların yaklaşık yarısı tesettürlüdür. Siz tesettürlülerin çalışma yaşamına katılımını engellerseniz otomatikman kadınların işgücüne katılım oranı düşüyor zaten. 2002 yılına kadar tesettürlü hanımların birkaç iş kolu (temizlik, çaycılık vb) haricinde çalışma imkanı bulamadığını gördük. Çok ünlü marketlerde kasiyerliği bile başörtülü kadınlara çok gördüler. Yeşilçam filmlerini hatırlayın, başörtülü hanımlar hep kapıcılık, temizlik elemanı olarak gösterildiler. Bu ayrımcılık yeni yeni aşılmaya başladı. Bu nedenle de kadınların işgücüne katılımı son 16-17 yılda artış kaydetti. Ama Türkiye daha bu işin başında… Halen kadınların işgücüne katılım oranı Avrupa ve gelişmiş ülkelerin gerisinde bulunuyor.

ABD’de siyahiler ile beyazların otobüsün aynı yerinde oturması bile uzun süre yasaktı, ama Rosa Parks isimli bir kadın çıktı ve bu yasak ortadan kalktı. Türkiye, özel sektörde başörtülü kadınlara negatif ayrımcılık yapan zihniyete rağmen yoluna devam edecek ve Türkiye yüzyılını kimse durduramayacak.