Daha önce bu yazımı kaleme almıştım tekrar hatırlatma gereği duydum.

 “Tarihi, sosyal, kültürel, askeri, vs. birçok açıdan şehir, belli bir büyüklükte insan topluluğunun belli bir düzen içerisinde bir arada yaşadığı, kırsalın içerisinden sıyrılmış, belli karakteristik özelliklere sahip yerleşim yeridir.

Şehir, insanların yaşadığı yerden ibarettir, şehrin sınırları yerleşimle belirlenir. 

İl bir mülki idarenin sorumlu/yetkili olduğu bir coğrafi bölgenin adıdır, bu bölge boş alanları ve ormanları da içerir, gölleri, denizleri, şehir belediye tarafından yönetilir, il ise valilik tarafından.”  Diye tanımlanıyor il ve şehir.

Yine de herkesin bildiği il merkezi ve ilçeleri kendi tanımladıkları bildikleri gibi olsun, ben burada birkaç ilçeden bahsetmek istiyorum.

Örneğin; turizm sezonunda en çok turist çeken yerler Akdeniz ve Ege bölgesinde.

Alanya, Side, Kaş, Kalkan, Belek, Çeşme, Foça, Urla, Kuşadası, Bodrum, Marmaris vb.

Diğer bölgelere de baktığımızda, Safranbolu, Amasra, Efes, Köyceğiz, Türkeli, Erfelek, Göynük, Kapadokya, Osmangazi, İznik gibi merkez ilçeler ilk anda aklıma gelen yerler, bir de belde veya tarihi yerleri yazarsak mesela Akdamar Adası, Ani Harabeleri, İshak Paşa Sarayı, Sümela Manastırı gibi sayfalar yetmez.

Yazmış olduğun birçok yerde deniz var diyebilirsiniz, bizim ilimizde Cide, Doğanyurt, İnebolu, Bozkurt, Abana, Çatalzeytin yok mu? Hani Karadeniz’e en uzun sahil şeridi olan il diye övünüyoruz ya,

Bir ilçemizde görkemli deniz bayramı olur(du), diğerinde bir zamanlar oldukça heybetli organizasyonlar ile Kastamonu-İnebolu arası Atatürk ve İstiklal Yolu yürüyüşleri yapılır(dı), bir ilçemizde sarımsak festivali yapılır(dı), vb. tabi devir tasarruf devri.

Bu tür organizasyonlar olduğunda ağırlıklı Kastamonu Merkezden ve ilçelerden, köylerden gidilir, bir türlü tam anlamı ile ulusal bazda il dışından gelecek turist adını verdiğimiz kişiler gelmez, getiremeyiz zira biz bize yeteriz anlayışı yerleşmiş beyinlerimize.

Bir ilçemiz Siyez, diğeri pirinç der, bir diğeri at çiftlikleri ile övünür, iyi ki Kasaba Köyü Mahmut Bey Camii, Şey Şaban-ı Veli Camii, Kalemiz, Saat Kulemiz ve gerçekten gezilmesi gereken müzelerimiz var.

Bir de pastırmamız ile çekme helvamız var ki her tanıtıcı televizyon programlarında bunlara yer verirken araya da birkaç yöresel yemek sıkıştırıyoruz banduma, eğşili pilav, kaşık helvası gibi bunlar da önemli de gezilecek görülecek yerler görüntülerde hiç yoktur.

Türkiye genelinde turist çeken ilçelere ve beldelere bakıldığında ezici bir çoğunluk gösteriyor ki işin önemli yanını ilçeler oluşturuyor, dolayısı ile il merkezine olan ilgide artıyor, bazı ilçe yöneticileri için turizm önemli olmayabilir ancak turizm treni lokomotif ve vagonlarından oluşuyor.

İlçeler bu işin içinde ne kadar var olurlarsa il merkezide vagonları çeken lokomotif görevini görür diye düşünüyorum.

Kaç tane ilçemizde turizmden söz edebilirsiniz, bazı ilçe yöneticilerinin de bulundukları yerdeki tarihi ve doğal güzellikleri görüp ön plana çıkarabilmek adına şu şapkalarını önlerine bir koyup artık düşünme zamanı geçtiğinden biran önce taşın altına ellerini değil kollarını koymaları gerekiyor.

Çalınan oyun havası oynayanlardan bazıları halay çekiyor, bazıları Sepetçioğlu oynuyor, bazılarımız ise Zeybek oynuyoruz,  yani herkes ayrı bir hava.

Geçmişte yapılan yanlışların üzerinde tepinmek zil takıp oynamak yerine, bu hatalardan ders alıp turizmi doğru algılayabilmek ve uygulayabilmek önemli, başarının sırrı ise tüm paydaşların birlikte hareket edebilmeleri.