Uzun zamandır yazılarımızın konusu yabancı markalara özellikle de Siyonist markalara yapılan boykot. Ancak boykot yapmanın önünde çeşitli zorluklar var. Bunun en önemlisi ev zencileridir. Şimdi “Hocam! Ev zencisi nedir?” diyeceksiniz. Zamanında çiftliklerinde köle çalıştıran çiftlik sahipleri bazı zencileri evlerine alırlar, onlara kendilerinin eski kıyafetlerini verirler, tarlada çalışan ırkdaşlarından daha güzel yemekler verirlerdi. Ev zencileri de bunun karşılığında ırkdaşlarının isyan etmelerini engeller, asileri sahibine ispiyonlar ve çiftlikteki zencilerin istenmeyen bir hareket yapmaları durumunda sahibini haberdar ederdi. Ne de olsa diğer kölelerden daha güzel giyiniyor, daha güzel yiyecekler yiyorlar. Şimdi de Siyonist markalara karşı yapılan boykotu engellemeye çalışan ev zencileri mevcut.

Ev zencileri sadece köle çalıştıran çiftlikler değil, sömürgeci ülkeler tarafından da kullanılan bir kurumdur. Sömürgeci ülkeler, kendi sömürü düzenlerinin bozulmaması için tarih boyunca çeşitli kişileri ev zencisi olarak kullanmıştır. Ev zencileri kimi zaman gazeteci, kimi zaman politikacı kimi zaman da bir kanaat önderi olmuştur. Bu ev zencileri kaynağı tam olarak belli olmayan bir paraya sahiptirler. Gazeteci de olsa politikacı da olsa normal geliri ile açıklanamayacak harcamaları vardır. Ne kadar ödedikleri de belli değil. Örneğin; adam gazeteci ama Bodrum’da bilmem kaç m2 saray yavrusu evde yaşıyor. Gazeteci maaşı ile bunu yapması da mümkün değil. Bakıyorsun, boykotu engellemek için yapmadığı yok. Gazete yazılarına baktığında Siyonist markaların avukatı olduğunu sanırsın.

Yazıya yerli ve milli kavramlarını açıklayarak devam edelim. Çünkü halk, “yerli ve milli” kavramını duyuyor ama ne anlama geldiğini bilmiyor. Yerli ve milli kavramı birlikte kullanılıyor ama aslında birbirinden farklı kavramlar. Genel olarak halkın ikisi arasındaki farkı bilmediğini söyleyebiliriz. Eğer bir mal, fiziki olarak Türkiye’deki fabrikalarda üretiliyorsa bu mal yerlidir. Yani Türk işçisi, mühendisi bu malı üretiyorsa bu mal yerlidir. Ama milli ifadesi biraz farklıdır. Eğer bu malın üreticisi Türk ise, Türkiye’yi temsil ediyorsa bu mal millidir. Bir nevi üretim ve satışla ilgili tüm kararlar Türkler tarafından veriliyorsa bu mal millidir. En ideali bir malın hem yerli hem de milli olmasıdır. Bu her zaman mümkün olmayabilir.

Ev zencisi gazetecilerden bahsetmiştik ya. İşte onların genel eleştirisi “falanca markanın Türkiye’de fabrikası var. Fabrikada şu kadar insan çalışıyor. Boykot etmek istihdama zarar verir ama Siyonist markaya zarar vermez” Bu kişilerin hesaba katmadığı şey şu. Ev zencisi olmayan gazeteci ve akademisyenler de var. 1990’lardaki gibi rahat at koşturamazsınız. Yok öyle yağma! Bu eleştiriyi açıklayarak cevap verelim. Birincisi; Siyonist markaların Türkiye’de olan tesislerinin çoğu şişeleme, montaj, ambalaj tesisleridir. Esas üretim yani kritik parçalar genelde ABD ve Avrupa ülkelerinde gerçekleştirilir. Burada şişeleme, montaj, ambalaj yapan firma Türk olabilir ama bunlar da ev zencisi firmalardır. Yani esas firma 90 dolar kazanırsa bunlar kazanacağı üç beş dolara tav olurlar. Esas Siyonist firma “100 dolar kazanacağıma 90 dolar kazanayım, ama işin angarya kısmını Türkiye’deki falanca firmaya vereyim ki o da bana karşı isyan, boykot hareketlerini engellesin, ben de ıvır zıvır işlerle uğraşmayayım” düşüncesindedir. Bazıları franchise türü anlaşmalar yaparlar. Örneğin; firma kahve satışı yapıyorsa bu kahveyi ABD’deki merkezden satın almalıdır. Kendisi Türkiye’de ürettiği kahveyi satamaz. Yani istihdama etkileri vardır ama ev zencisi gazetecilerin abarttığı kadar değildir. Türk girişimciler de buradan abartıldığı kadar kazanç sağlamaz. İkincisi; iktisatta alternatif maliyet dediğimiz bir kavram vardır. Yani her tercih aslında bir vazgeçiştir. Bunu şöyle açıklayalım. Eğer piyasada Siyonist marka olmazsa yerli ve milli bir marka olacaktır. Yerli ve milli marka da daha fazla istihdam sağlayacak, yurtdışına ihracat yapacak ve gelir de Türk girişimcisine gelecektir. Türk girişimcisi de bu parayla yeni fabrikalar ve yatırımlar açacaktır.

Yazının kısacası ev zencisi gazetecilerin, patronlar vardır. Bunların dediklerine ihtiyatlı yaklaşın. Dünyada ithalat yaparak gelişen, kalkınan ülke yoktur. Çin, Japonya, G.Kore gibi ülkelerin tamamı ihracatla bir yerlere geldiler. Bir öz eleştiri de bize… Falanca piyasaya bakıyorsun, piyasanın %80’i yabancıların elinde. Bu yabancıların da %80’i de Siyonist markalar… Adamlar piyasaları ele geçirmişler ama bizim girişimcilerimiz elleri cebinde beklemişler. Dünyada deterjan, içecek üreten devlet yok, hepsi özel girişimciler. Türkiye’deki girişimcilerimize bakıyoruz, ithal edilen ürünleri paketleme tesisleri kurmuşlar veya gelen ürünleri doğrudan satıyorlar. Yani adamların verdiği “ev zencisi” statüsü ile idare ediyorlar. Bu ülke böyle kalkınmaz ki. Gençler girişimci olacak, yeni yerli ve milli markaların üretimini gerçekleştirecek ki piyasa yabancı Siyonist markalara kalmasın. Tüketici olarak bizim görevimiz de yerli  ve milli markalara sahip çıkmak, mümkün mertebe onları tercih etmek.

Prof. Dr. Serkan DİLEK

Kastamonu Üniversitesi