Kastamonu’ya öyle yakışırdı ki kar…

Yağan her kar tanesi bir şiir dizesi olur,

Kiremitlerden akar karışır karaçomağa…

Pazar günü sabahın ilk saatleriydi. Pencereden dışarı baktığımda Ilgaz tarafının bulutlarla kaplandığını, şehrin üstüne sis çöktüğünü ve gökyüzünden yere beyaz bir yağmurun yağdığını görünce ne yalan söyleyeyim çok sevindim.

İlk önce balkonumuza ulaşmak için uğraşan erik ağacının üst dalları beyaza büründü. Sonra ne olduğunu anlamadığım ve fotoğraf çekerken daima gözümün önüne geldiği için kızdığım siyah kablo önce beyaz oldu sonra gitgide kalınlaşmaya başladı. Artık gözüme daha bir sevimli gelmeye başlamıştı.

Kar yağışı hiç durmadan devam ederken yollar, çatılar, ağaçlar hep beyaza boyandı.

Kastamonu ya öyle yakışıyordu ki kar, onu görmeden doyasıya çekmeden durulur mu hiç?

Bugün günlerden pazar ve şehir tatil mahmurluğunda sessizliğe gömülmüşken sessizce kar döküyordu bulutlar. Hiç durmadan, hiç dinlenmeden hep aynı kararda şehrin üstüne beyaz bir örtü çekiyordu usulca.

Bir tatil günü şehir karla uyandı. Çocuklar sokaklara, gençler kendilerini şehrin karla kaplanmış yollarına attılar.

Kimi görsem dışarıda, evinin önünde nerde el değmemiş kar buldularsa keyfini çıkarır gördüm. Herkes mutluydu. Çok geçmeden sokak aralarında, otoparklarda boşluklarda kardan adamlar yerden yukarı yükselmeye başladılar. Çocuklar ellerinde atkılar, bereler havuçlarla şekil veriyorlardı bu kar adamlarına.

Bu şehre kar yağdı…

Sabahtan başlayan kar hiç dinmeden yağmaya devam etti. Ben de şehrin başlangıcı diye bildiğim Hükümet Konağı önünden Şehit Şerife Bacı heykeline doğru fotoğraf çekerken durup seyrettim şehri. Karşımda hayal meyal kale silüeti, önümde Şehit Şerife Bacı heykeli. Eski mahalleler, konaklar, tarihin eski dönemlerinden bize miras camiler kar altında ne de güzel görünüyor.

 İki çocuk karda bisiklet sürüyor.

Bir Yılmaz Erdoğan şiiri geldi aklıma,

Ankara'ya

Öyle yakışırdı ki kar...

Ha sonra

Belki Ahmed Arif'in aklına

Hiçbir şairin aklına gelmeyecek

-Çünkü hiç kimse bir daha Ankara'yı

O'nun kadar sevemeyecek,

Diye başlayan.

Kar altında daha bir güzelleşen şehri bir baştanbaşa gezmeye başladım. Bu şehir her haliyle güzel tamam ama kar da bir başka güzel oluyor. Özellikle çay boyu, Nasrulah meydanı, Ama illaki benim yerim kimsenin gitmediği yerlerdir.

Ne zaman kar yağsa hava aydınlanmadan evvel tripotumu makinemi yüklerim “Ilgaz’a”, çıkarım saat kulesinin yokuşuna.

Kimseler olmaz, ıssızdır bu tepe. Kastamonu kalesini yıllardır buradan yaz kış sonbaharda fotoğraflarım. Kimse olmaz yanımda. Bir iki kuş sesi gelir arkadaki çamlardan, sonra aşağıdaki evlerden köpek havlamaları duyulur belli belirsiz.

Soğuktur, üşürsün.

Ne yalnızlığını, ne soğuğunu paylaşacak kimsen yoktur.

Sonra güneş doğar, gün aydınlanır. Arkada tepelerin arasından sızan günün ilk ışıkları şehri aydınlatmaya başlar. Ölgün bir sarı ışık yalar kalenin burçlarını. Sonra tüm şehri sarar, kucaklar. Sokaklar canlandıkça artık kuş sesleri de köpek havlamaları da duyulmaz olur. Şehir uyanmıştır bir kere, araçların tekerleri ezer yollara yağan karları. Erir insanın ayağının, elinin, aracının değdiği bastığı her yer.

Bir tek çatılar kalır bana,

Beyazdır tüm çatılar, gün değdikçe ara ara kırmızılıklar gözükmeye başlar.

Üzülürüm, gözümün önünde erir gider o güzelim görüntüler. Doyamam bu güzelliklere.

Tıpkı iyi bir şiir, farklı bir film, roman, öykü, makale gibi, hiç sonu gelsin istemem. Bitmesin bu kitap hiç, o son sayfayı okumayayım. Son yazan sahneyi görmeyim.

Baştan tekrar tekrar okumaktan bıkmadığım bir şiirdir. Kar altındaki Kastamonu.

Unuttuğum bir şey mi var acaba hissi?

“İsmet Özel, iyi bir şiiri tanımlarken, onu bahçeye benzetir. Orayı gezip tozarsın ama bahçeden çıkarken, sanki orada bir şey unuttum hissine kapılır, tekrar bahçeye dönmek istersin. Bu yüzden iyi şiir defalarca okunur. Ezberlenir.”

Kastamonu’da tıpkı iyi bir şiir tadındadır.

Defalarca gelmiş olsan da, binlerce kare fotoğraflamış olsan da yine de sanki bir şeyi unutmuş hissine kapılırsın. Dönüp bir daha çekmek istersin.

Bir daha

Bir daha.

Kastamonu’ya

Öyle yakışırdı ki kar...

Her bir kar tanesi şiir olur akardı,

Her bir soğuk yel şarkı olur söylenirdi

Saçaklarından şiir akardı

Bacalarından dizeler uçuşurdu

Ve kar en çok Kastamonu’ya yakışırdı.

Cebrail Keleş-Balıkçı Şef

25 Aralık 2023-Kastamonu