1 Ağustos 1571 tarihinde fethedilen Kıbrıs, 1878 Osmanlı – Rus savaşına kadar 307 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kaldı. Osmanlı-Rus savaşının ardından, desteklerini alabilmek için İngilizlere kiralandı ama bir daha geri alınamadı. 1914 yılında Kıbrıs adasını ilhak ettiğini açıklayan İngilizler’ in bu el koymasını 1923 yılında resmen kabul ettik! 1925 yılında Kraliyet Kolonisi olarak ilan edilen Kıbrıs’ ta Filistin topraklarında oynanan oyun 1931 yılında sahnelenmeye başladı. Rumlar Enosis (Yunanistan ile birleşme) isyanlarına başladı. Ve Rumların vahşeti o yıldan itibaren hiç durmadı.

1963 yılının 20 Aralık gecesi Kanlı Noel’ e imza atan Rumlar, bu saldırılarda 364 Kıbrıs Türkünü şehit etti. 103 Türk köyü boşaltıldı. 30 bin Kıbrıs Türkü evini terk ederek göçebe duruma düştü.  1964 yılının yaz aylarında iyice şımaran Rumlar’ ın vahşet ve katliamlarının ardı arkası kesilmemeye başlayınca Türkiye müdahale etme kararı aldı.

Ancak tarihe “Johnson Mektubu” olarak geçen küstah ve tehditvari mektupla bu müdahaleden vazgeçmek zorunda kaldı!

Çünkü askeri alanda elimizde ne varsa Amerika’nın malıydı ve onlar kime karşı kullanmamızı isterlerse o cihette kullanabilirdik! Kendimize ait Milli bir savunma sanayiimiz olmadığından; Kıbrıs’taki onca zulme, katliama, vahşete ne yazık ki müdahale edemedik. On yıl sonra 1974 Kıbrıs Barış Harekatını yapabildik!

Ve aradan yarım asır geçti. Suriye’ deki iç karışıklıklar ve Esed rejiminin kendi halkına uyguladığı vahşet, sınır komşusu olan Türkiye’ yi tehdit etmeye başladı. Türkiye ile Suriye arasındaki sınır boyunca kurulmak istenen Terör devleti oyununu bozmak için sahaya çıktı Türk Ordusu.

Hatırlayın!

Fırat Kalkanı Harekatı, İdlib Operasyonu, Zeytin Dalı Harekatı, Barış Pınarı Harekatı ve Bahar Kalkanı Harekatı…

Türk ordusunun yukarıda saydığım tüm operasyonlara Amerika şiddetle karşı çıktı! Hatta “operasyon yapacağınız bölgede Amerika Askeri var, bizim askerimizle karşı karşıya gelme tehlikesi var!” minvalinde açıkça tehdit etti. Bu tehdide Türk Ordusu “askeriniz varsa geri çekin” diye rest çekti ve Amerikan askerleri tıpış tıpış çekildi.

Ve Karabağ Harekatı… Dünyanın beşten büyük olduğunu haykıran bir zaferdir! Arkasındaki ağababasına güvenerek Azerbaycan topraklarına saldırma gafletine düşen Ermenistan’ ın 30 yıla yakın işgal altına tuttuğu Karabağ geri alındı. Hem de dünyanın tüm ağababalarının itirazına rağmen!

Johnson Mektubu’nun üzerinden yarım asır geçti! Artık kendi milli muharip uçağımız (Kaan), kendi ihalarımız, sihalarımız, tihalarımız, tanklarımız, gemilerimiz, silahlarımız, helikopterlerimiz ile Milli Savunma Sanayii’nde tam ve bağımsız bir askeri güce sahibiz Elhamdülillah!

Selçuk Bayraktar, İsmail Demir, Temel Kotil, Haluk Görgün, Murat İkinci, Mahmut Akşit, Mehmet Fatih Kacır gibi öncü isimlerin izinden giden on binlerce pırıl pırıl genç mühendisimiz destan yazıyor on yıldır. Ve her geçen gün yeni bir destana imza atmaya devam ediyorlar!

Johnson Mektubu’nun üzerinden sadece yarım asır değil;

Bir şahlanış, bir silkiniş, bir uyanış, bir ayağa kalkış, bir diriliş geçti!

Eskiden şu silahı ya da şu aracı vermeyiz dediklerinde ya da şurada kullanamazsınız diye posta koyduklarında sessiz sedasız içimize atmak zorunda kalırdık! Şimdi ambargo koydukları silahın ya da aracın daha da alasını kısa sürede üretir hale geldik!

Johnson Mektubu tarihimizde çok önemli bir yere sahiptir. Bu mektubun herkes tarafından okunması, bilinmesi ve Selçuk Bayraktar’ ın 2005 yılındaki o meşhur konuşmasının izlenmesi lazım.

Nuri Demirağ, Vecihi Hürkuş, Şakir Zümre, Nuri Killigil, Devrim Mühendisleri, Aselsan Mühendisleri ve Türkiye’ nin yerli ve milli savunma sanayisi yolunda kendini vakfeden ecdada rahmet;

Çağın Cezerileri Selçuk Bayraktar, İsmail Demir, Haluk Görgün, Temel Kotil, Murat İkinci, Mahmut Akşit, Mehmet Fatih Kacır ve on binlerce nefere şükranla…