Emek Sömürüsü Varsa Adalet Ve Vicdan Yoktur !

2 gün önce 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı idi. Dünya çapında kutlanan bu birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele günü ülkemizde her yıl olduğu gibi sönük bir şekilde  kutlandı.

"Şirket Kültürü ve Yönetim Anlayışı" başlıklı köşe yazımda; insan odaklı ve obje odaklı yönetici profilini  irdelemiştim.

Bu yazımda, sizlere, ilginç bir örnekle, obje odaklı yönetim anlayışında ısrarla devam eden şirketlerin, emekçilerini nasıl mutsuz ettiğini  anlatmaya çalışacağım. Vereceğim örnek emeklisi olduğum  kendi şirketimle ilgilidir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde, Anadolu'da,1856'da ilk telgraf sistemini ve 1881'de ilk telefon hattını kuran şirketim Siemens. Ülkemizde tam 167 yıldır varlığını sürdürüyor. 1847 yılında Werner von Siemens tarafından Berlin'de temeli atılan Siemens; ülkemizde 3 bini doğrudan olmak üzere 40 bin kişiye istihdam sağlıyor. Siemens 200 ülkede faaliyet gösteren bir dünya devi.

Ben, Siemens'e 1985 yılında girdim. Şirket o yıl ülkede büyük bir telekomünikasyon projesi işini üstlenmişti. Birkaç arkadaşımla birlikte projenin ölçü ve kontrol mühendisliği  işini yürütüyorduk. Ülkemizde, o dönemde  telekomünikasyon alanında Siemens rakipsizdi. İnsan odaklı, çok değerli yöneticilerle çalışıyorduk. Firmamıza büyük bir aidiyetle bağlıydık. Olağanüstü bir gayretle çalışıyorduk. Emeğimizin karşılığını aldığımız için mutluyduk.

Dönemin vizyon sahibi yöneticileri; 1972 yılında Siemens Emekli ve Yardımlaşma Vakfını kurmuşlar. Amaç, çalışanlarına malûliyet  ve ölüm tazminatları ödemek, aylık emekli maaşı bağlamak, mesken sahibi olmaları için kredi desteği vermek ve grup sağlık sigortası yaptırmak olarak belirlenmişti. İşe girişte vakfa üye olmak zorunluydu, yada bize öyle söyleniyordu. Maaşlarımızdan her ay belirli bir oranda vakıf için kesinti yapılıyordu. İleride ikinci bir emekliliğiniz de buradan olacak, SGK nın verdiği maaşın iki üç katı vakıf maaşı alacaksınız deniyordu. Gerçektende, ilk yıllarda emekli olan büyüklerimiz çok güzel maaşlar aldılar.

Ne olduysa son 10 yılda oldu. İnsan odaklı, vizyon sahibi yöneticilerin yerine gelen obje odaklı olarak tanımladığımız yöneticiler, 50 yıldır varlığını sürdüren, ülkenin en güçlü  vakfını, biz üyeler açısından bakıldığında  maalesef arzu edildiği gibi yönetemediler. Üyelerden kesilen aidatlarla ve şirket katkısıyla alınan, vakıf üzerine kaydedilen taşınmaz varlıkların tamamı bu yönetim tarafından hızla elden çıkarıldı. Bunlardan ikisi şu anda İstanbul'un göz bebeği durumundaki Galataport Limanın tam karşısındaki merkez binalarımızdı. Alanlar buraları otel yaptılar. Galataportun bölgede rayiç değerleri katlaması nedeniyle bu otellere paha biçilemiyor. Bölgeye liman yapılacağı çok önceden belli idi! Buna rağmen, geçerli bir neden de olmadan

satıldılar. Bodrumda denize sıfır muhteşem bir arazi vardı. Heryıl değerini katlıyordu. O'da elden çıkarıldı. Üyeler gayrimenkullerimiz  neden satıldı? diye sorduğunda

"Ekonomik ömürlerini tamamlamışlardı" şeklinde tuhaf  bir yanıt verildi. Sürekli değerini katlayan bir gayrimenkulun ekonomik ömrünü tamamlamasından söz edilebilir mi?!

Yeni üye kaydedilmediği için vakfın sürdürülebilirliği           yönündeki en büyük girdi de ortadan kalkmış oldu. Gelir getirici yatırımlar yapmak gibi bir vakfın ayakta kalmasına yönelik işlere ise hiç girişilmedi. Üyelere ait olan bankalardaki para, taşınmazların satışından gelen para ile birlikte sadece faizde, fonda tutuldu. Ülkedeki yüksek enflasyon nedeniyle, doğal olarak hızla eri(til)di.

Tam 4 yıl ülkedeki yüksek enflasyona rağmen maaşlara zam yapılmadı. Zam yapılan yıllarda ise; enflasyonun çok altında kalındı. Çok sayıda  emeklinin maaşı asgari ücretin yarısına, hatta daha da altına düşmüş oldu. Şu anda üyeler SGK maaşının bırakın 2/3 katını, 10 da birini anca alıyorlar. Yüzlerce insanın emeği, alınteri, umutları beklentileri adeta yok sayıldı.

Emek sömürüsünün en kötü örneklerinden birine şahit olduk.

Kendi aralarında örgütlenen emekliler; 19 Ocak 2023 tarihinde haklarını aramak ve yönetimi protesto etmek için, ellerinde pankartlarla Siemens'in İstanbul, Kartal'daki fabrikasının önünde toplanmak zorunda kaldılar. Bu eylem basında geniş yer buldu. Fakat yönetim, ısrarla duyarsız kalmaya devam etti. Vakıf Üyeleri sorunlarını Siemens AG, Almanya üst yönetimine de defalarca iletmelerine rağmen oradan da bir sonuç alamadılar.

2023 yılı içerisinde bazı vakıflar

Bireysel emeklilik sistemi, BES’e aktarıldı. 50 kurum çatısı altında, yaklaşık 300 bin kişinin, 40 milyar liralık emekliliğe dönük birikimi olduğu tahmin ediliyor. Bunlardan biride "Siemens Emekli ve Yardımlaşma Sandığı Vakfı" Sayıları 1400 kadar olan Siemens Vakfı Emeklilerinin bir kısmı lanet olsun diyerek BES'e geçti.Kalanlar, kaderlerine razı olarak, sadaka seviyesindeki çok düşük ücretlerle vakıf üyeliklerini sürdürüyorlar.

Çeşitli nedenlerle, çoğunlukla da yönetim zaafiyetleri nedeniyle sürdürülebilirliğini yitiren emeklilik vakıfları için BES bir fırsat olarak görülse de; bu geçiş üyeler adına çok kolay olmadı!. Siemenste çalışma yaşamları boyunca 25/30 yıl, hatta daha fazla prim ödeyen insanların birikimleri büyük bir hızla eritildi. Siemens vakfının durumunda başka vakıflar var mıdır? bilmiyorum! Bildiğim kadarıyla banka vakıflarının durumu gayet iyi. Onlar BES sistemine geçmediler.

Emek sömürüsünü kendimden bir örnekle anlatmaya çalıştım. Bu ülkede emekçinin hak arama mücadelesi maalesef  hiç bitmeyecek! Çalmadan alın teriyle çalışan tüm emekçi kardeşlerimin bayramı kutlu olsun.