Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü her yıl Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi yayınlıyor. Açıkladıkları Dünya Basın Özgürlüğü Endeksinde 180 ülke içinde 158. olmuşuz. Keratalar yine hakkımızı yemişler! Bu sıra ile çok vahim kategorisine girmişiz. Bu kategoride 36 ülke var. Sudan, Pakistan, Yemen ve Filistin bizden daha iyi durumda.
Durun hemen üzülmeyin! 2023 yılına göre 6 basamak daha yukarıdayız. Ayrıca, Rusya Azerbaycan, Suudi Arabistan ve Çin den de daha iyi durumdayız!
Norveç bu yılda ilk sıradaki yerini korumuş. İlk 5 ülke sırasıyla, Norveç, Danimarka, İsveç, Hollanda ve Finlandiya
Son 5 ülke ise; İran, Kuzey Kore, Afganistan, Suriye ve Eritre.
Çok şükür son 5 te, bunların arasında değiliz!
Sondan 22. yiz. Büyük başarı!
Birleşmiş Milletler tarafından 1993'te ilan edilen
3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü 31 yıldır tüm dünyada kutlanan çok özel bir gün.
Anayasamızın 26. maddesinde, “Herkesin özgürce ifade ve baskı özgürlüğüne sahip olduğu” belirtiliyor. Aynı yasanın 28. maddesine göre ise, “Herkesin, özgürce görüş ve düşüncelerini ifade etme, yayınlanma ve yayımlanma hakkına sahiptir.” ifadesi yer alıyor.
Bu iki maddeden güç alarak, hasbelkader bende yazmaya gayret ediyorum. Son 1 yılda 3 yerel gazetede, 360 kadar makalem ve köşe yazım yer aldı.
Bakalım, yeni anayasada Bu iki madde aynen korunacak mı? yoksa değişikliğe mi uğrayacak?
Gazeteci kökenli CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer Nisan ayında 10 gazetecinin gözaltına alındığını, bunlardan 3 ünün tutuklandığını açıklamış. Yine Nisan ayında gazeteciler 676 kez hakim önüne çıkarak haberlerini savunmak zorunda kalmış.
Bu sınır tanımayan gazeteciler de halt etmişler! Son 15 yılda bine yakın gazeteci tutuklandı.16 gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle hâlâ cezaevinde tutuluyor diye ülkemiz 158. sıraya layık görülür mü? Bizim ilk 10 da olmamız lazım!
Madem sınır tanımıyorsunuz sıkıysa gelin ulan Türkiye'ye Neden hakkımızı yediniz? Açıklayında bilelim!
Şaka bir yana, sıralamadaki yerimiz gerçekten utanç verici. . Ne dersiniz? Yeni Anayasadan sonra son sıralardan kurtulabilir miyiz? Yoksa, dibe demir mi atarız?