Ülke gıda sahtekarları için sanki cennet. Bu kadar rahat olduklarına göre demek ki yasalar yeteri kadar caydırıcı değil.

Canımıza kasteden bu hainlerin TCK 87/4 ten yargılanmalarını öneriyorum.

TCK'nın 87. maddesinin dördüncü fıkrası; kasten yaralamanın unsurlarıyla birlikte mağdurun ölümüne taksirle sebebiyet verilmesini içermektedir. Mağdurun ölümüne taksirle sebebiyet verme, bu suçu, neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç (m. 23) haline getirmektedir.

Tarım ve Orman Bakanlığının Web sitesinde, taklit ve tağsiş gıda üreten firmaların isim listeleri yayınlanıyor. Bu listeler sahtekarlığın ve ülke adına utancın belgesi. Listeler çok uzun. Listedekiler tespit edilenler. Bunların haricinde, yakalanmadan taklit ve tağsiş gıda üreten kim bilir daha ne kadar firma var. Göz göre göre zehirleniyoruz.

Tağşiş; gıda maddelerinin mevzuata veya izin verilen özelliklerine aykırı olarak üretilmesi halini ifade eder. Tağşişle bir ürünün doğal içeriğine yabancı veya ucuz bir madde ekleyerek ve içeriğindeki değerli bir bileşenin bir kısmını veya tamamını değiştirerek haksız kazanç sağlanır.

Bakanlık, "guvenilirgida.tarimorman.gov.tr" adresindeki bilgilere ekleme yaptı.

Buna göre, "kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş ve değiştirilmiş ürün" sayısı 132'ye, taklit-tağşiş yapıldığı kesinleşmiş ürün sayısı 737'ye yükseldi.

Bitkisel yağın bulunmaması gereken ürünlerde bitkisel yağ yer alması ile bazı ürünlere kanatlı eti, sakatat ve domuz eti karıştırılması gibi birçok uygunsuzluk listede yer alıyor.

Listeye eklenen ürünlerde, tereyağı, kaymak ve tost peynirinde yağ oranının düşük olması, yoğurtta jelatin görülmesi, zeytinyağına tohum yağları karıştırılması, bazı ürünlerde ilaç etken maddesi tespiti, kıyma ve köftede tek tırnaklı tespiti gibi çeşitli uygunsuzluklar belirlendi.

Ülkedeki süt üretiminin 10 katı tereyağ ve peynir üretimi olduğunu iddia edenler var. Tıpkı arı ve kovan sayısı ile orantısız bal üretiminde olduğu gibi...

Meyve ve sebzelerle zehir tüketiyorduk.

Artık, soframıza gelen her şeyde zehir var.

Hastalıklar, özellikle; kanser, neden bu kadar arttı? Obezite keza öyle. Genetiği değiştirilmiş ürünler, hormonlu gıdalar...

Tarımda bilinçsizce yapılan zirai mücadele ve daha fazla ürün alma hırsı sonucu, meyve ve sebzelerin kanserojen yapıcı etkileriyle sağlığımızı zaten tehdit altında idi.

Birde bunlar çıktı.

Neresinden tutsan dökülüyor.

Dünyanın gelişmiş ülkelerinde gıda güvenliği en üst seviyede garanti altına alınmış. Onlarda denetimler çok sıkı ve cezalar çok ağır.

Çiftçilerini ilaç kullanımı konusunda çok sıkı kontrole tabi tutuluyorlar ve eğitiliyorlar.

Bizde ise, gıda güvenliği, ihmal edilen, üzerinde yeterince durulmayan bir konu.

Acil bir yasal düzenleme, sıkı bir kontrol mekanizması olmazsa zehirlenmeye devam edeceğiz.

Toplum sağlığı çok ciddi tehlike altında. Soframıza gelen ürünlerin ne olduğu belli değil.

Yasalar caydırıcı olmalı. Cesaret edememeliler.

Zaman zaman basında haber oluyor, İhraç ettiğimiz ürünler; aşırı kimyasal nedeniyle gümrük kapılarından geri dönüyor. İmha edilmesi gerekirken iç piyasaya sürüldüğü söyleniyor. Tabii bu bir iddia. Umarım doğru değildir.

Sadece sebze ve meyve de mi zehir var?

Boğazımızdan geçen hemen hemen her şey zehir içeriyor.

Çayda bile tespit edildi.

Ekmeğimiz bile sağlıklı değil.

Undaki katkı maddeleri saymakla bitmiyor. Sahte ballar, sahte peynirler, zeytindeki gıda boyaları, içtiğimiz sütler....hangi birini sayalım.

Gida güvenliğini kalıcı olarak güvence altına almak zorundayız. Bununla birlikte, hızla ata tohumuna ve organik tarıma yönelmeliyiz. Hibrit tohum kullanımını yasaklamalıyız. Gıda Laboratuvarlarının  sayısını artırmalıyız.

Bakanlığın web sitelerinde ve basında sahtekarlarının listelerini yayınlayarak deşifre edelim, işyerlerini kapatalım. Tamam iyi de, 2 gün sonra başka isim altında sahtekarlığa devam edecekler. Yasalar caydırıcı olmalı. Bedelini çok ağır ödeyeceklerini bilmeliler. Aksi halde bu listeleri daha çoook yayınlarız.