Kastamonu, Osmanlı döneminde pek çok sosyo-politik olayın merkezi olmuş, halkın yaşadığı zorlukları dile getiren ozanlarıyla da tanınmıştır. Bu ozanlar, köy düğünlerinde ve çeşitli sazlı sohbetlerde, zalim beylerin adil olmayan uygulamalarını eleştirerek halkın sesi olmuşlardır. İşte, Kastamonu'nun tarihine damgasını vuran bu hiciv geleneğinin en önemli örneklerinden biri olan meşhur türkünün hikayesi de böyledir..

Osmanlı döneminin zorlu yıllarında, Kastamonu'nun engebeli arazilerinde köylüler, zalim bir beyin baskısı altında yaşamlarını sürdürmek zorundaydılar. Bu bey, halktan her fırsatta vergi toplar, adil olmayan uygulamaları ile köylüleri ezerek, onların hayatını daha da zorlaştırırdı. Ancak, bu zorbalığa karşı halkın sesi olan ozanlar vardı. Onlar, sazları ve sözleri ile bu adaletsiz düzeni eleştirir, köylülerin içindeki öfkeyi ve acıyı dillendirirdi.

Bir gün, bey yine bir şölen düzenler. Misafirlerini ağırlamak için hazırlık yapar ve eğlence için yöredeki ozanları çağırır. Ancak, beyin bu kez farklı bir planı vardır. Ozanlara verilen yemekte, sadece et suyu ve ekmek sunulacaktır. Bu şekilde onları cezalandıracağını düşünür. Ozanlar, Kastamonu'nun meşhur tirit yemeğini, yani et suyuna ekmek doğrayarak yemek zorunda kalırlar.

Kastamonu'nun meşhur efsane hikayeleri: KARADERE Kastamonu'nun meşhur efsane hikayeleri: KARADERE

Şölen sırasında, ozanlardan biri sazını eline alır ve beyin kendisine yaptığı bu haksızlığı dile getirir. İşte o anda, Kastamonu'nun diline pelesenk olacak o türkü başlar:

"Sabahleyin erken çifte giderken, aman aman Öküzüm torbadan düşmüş, gördün mü?"

Öküzler, Kastamonu'nun dağlık ve engebeli arazilerinde köylünün en büyük yardımcılarıdır. Onlar, tarlaları sürmek, kütükleri dağdan taşımak için kullanılır. Öküzlerin boyunlarına asılı torbalarla yemlenmeleri sağlanır. Ancak, torba düşer ve bunun farkına varılmazsa, öküz aç kalır ve işini yapamaz hale gelir. Ozan, burada kendi yemeğinin kesilmesini, öküzün yem torbasının düşmesine benzetir ve köylüye sorar: "Bu akıl almaz olayı gördün mü?"

"Amanını amanını amanını yandım Tridine tridine tridine bandım Bedava mı sandın, para verip aldım"

Ozan, yemeğinin kesilmesiyle kuru ekmeği suya banıp tirit yediğini ve bunun bedelini beyi eleştirerek ödediğini ifade eder. 

Manda yine yörenin önemli geçim kaynaklarından biridir sütünden, yağından ve gücünden faydalanılır.

Ancak mandanın derisi tüysüz olup dış zararlılara karşı da korumasızdır. Salkımsöğüt dalları yerlere doğru yayılır böyle yayılmış salkımsöğüt dalları mandalar için gölgelik teşkil eder mandalar da güneşe karşı dayanıksız olan derilerini korumak için gölgelik yer olarak söğüt dalları arasına yatarlar.

İşte böyle bir yere yatmış mandanın yavrusu da yanında imiş ve söğüt dalları onları yerde sardığı için “yuva yapmış” gibi olmuşlar.

Mandanın yavrusu daha ince ve korunmasız olduğundan sinek çok kolay olarak o yavruyu ısırmış kastamonu ağzında “kapmak” ısırmak demektir.

Bu şekilde mandanın yavrusunun canı yanmış oluyor burada anlatılmak istenilen de şudur: manda yani yağı ve sütü ile gücünden faydalanılan köylüdür köylü kendisini korumak ile görevli beyin gölgesinde bir yuva kurmuş onun canı ozandır ozan halkın yavrusudur.

Ancak korumasızdır o ozanın canı yandı bir sinek onu ısırdı ey köylü sen bunu biliyor musun? bu akıl almaz olayı gördün mü? diyor türkü nakarat kısmından sonra şöyle devam ediyor:

“sabah ezanını okurken aman aman müezzin minareden uçtu gördün mü?”

Yazının başında beyin din adamlarına talimat verdiğini ve onların da camilerde bey lehine konuştuklarını söylemiştim bu kıta, beyden yana tavır koyan imamlara eleştiridir diyor ki;

Bu zulmü yapana karşı söz söylediğimiz için imamlar da uçtular onlarıda kaybettik artık erenlere kavuştular zulümden yana tavır koydular bu olmaz şeyi de gördün mü? biliyor musun? diyor ...

Osmanlı döneminde Kastamonu'da halk ozanları, toplumsal adaletsizlikleri dile getiren cesur eleştirileriyle halkın sesi olmuşlardır. Bu türkü, bir yandan halkın yaşadığı zorlukları ve adaletsizlikleri hicvederken, diğer yandan da derin bir sosyal mesaj vermektedir. Ozanlar, halkın korumasız ve güçsüz kesimini temsil ederek, adil olmayan düzeni ve zalim yöneticileri eleştirmeye devam etmişlerdir.

Editör: Serkan Kebecioğlu