Kastamonu Belediye Meclisi, Kasım ayı olağan ilk toplantısını Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu başkanlığında gerçekleştirdi.
Toplantının ilk gündem maddesinde, belediyenin 2024 yılı idare performans programı taslağı görüşülerek Plan ve Bütçe Komisyonu’na oy birliğiyle sevk edildi.
Gündemin diğer maddesinde belediyenin 2024 yılı ve izleyen iki yılın bütçesi ve gelir tarifesi taslağı görüşülerek Plan ve Bütçe Komisyonu’na oy birliğiyle sevk edildi.
Belediye Başkanı Rahmi Galip Vidinlioğlu, gündem maddelerinin ardından yaptığı konuşmada, Cumhuriyet’in 100’üncü yılının coşkuyla kutlandığını anımsatarak: “Cumhuriyetimizin 100.yılına uygun bir panel düzenledik. Bir benzerini İstanbul’da yaptığımız Şapka defilesini Kastamonu’muzda yaptık. Hem de şimdiye kadar olmamış bir şey yaptık. Yereldeki bütün sanatçılarımızı belediyemiz önünde konser alanında beş güne yayılan şekilde konserleri tanzim ettik. Sevgili dostum ve meslektaşım Birol Can daha önce iki defa Kastamonu’da çalışırken tıp balosunu birlikte yapmıştık onu da davet ettik. O da sağ olsun bizi kırmadı geldi. Cumhuriyet’in 100.yılına, 100.yıl marşı yaptı. Onun da sponsorluğunu ben üstlendim. Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına armağan olsun. Kastamonu Belediyesi katkılarıyla oldu ve ilk defa Kastamonu’da seslendirildi. Bu anlamda da çok mutluyuz. Nice yüz yıllara. Tabii devletimiz, Cumhuriyet’imiz ilelebet var olsun. Başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere silah arkadaşlarını bu toprakların bize yurt olmasına vesile olan ecdadı saygıyla, rahmetle, minnetle anıyoruz. Mekanları cennet olsun. Emanetleri emanetimizdi. Terimizin, kanımızın son damlasına Cumhuriyet’imizi korumak, kollamak bizim uhdemizde. Emanetleri emin ellerde. Tekrar ruhları şad olsun. Yüzüncü yılımız kutlu olsun. Nice yüz yıllara inşallah” dedi.
Filistin’de bir ayı aşkın süredir bir insanlık dramı yaşandığını söyleyen Vidinlioğlu: “En son iş Gazze’nin kuşatılmasına ve içeri ufak tefek kara harekâtlarına kadar ilerledi. Bunlara duyarsız kalmak mümkün değil. Bazen şu dile getiriliyor. “Efendim bizim Filistin’de ne işimiz var?” Bu daha öncesinde de Suriye için, Irak için söz konusu olmuştu. Büyük Atatürk ‘Yurtta sulh cihanda sulh’ dedi. Bunun anlamı şudur, Türk’ün ve devletinin güçlü olduğu yerde sulh vardır. Onun için bir yangında bile yangını söndürebilmek için bir alan feda edilir. Oradan itibaren yangını söndürme faaliyetleri başlar. Dolayısıyla yanı başınızda kan gövdeyi götürürken ‘Ben buna kayıtsız kalırım’ diyemezsiniz. Filistin ile Ankara’nın, ciddi anlamda bağları var. Yani yar ellerden binlerce kilometre öteden gelip de Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de söz hakkı varsa oraya yüzyıllar boyu hüküm sürmüş, orada düzen kurmuş, intizam kurmuş, huzuru getirmiş Türk milletinin her zaman oralarda hakkı vardır. Onları savunmak da boynumuzun borcudur. Bunu daha önceden de dile getirmiştim ama tekrar dile getireyim, tekrar Büyük fayda var. Biz Türk milletiyiz. Mensubiyet sizin seçebileceğiniz bir şey değil. Annenizi, babanızı, çocuğunuzu, teyzenizi, halanızı nasıl seçemiyorsanız, milletinizi de siz seçemezsiniz. O size bahşedilmiştir ve hal böyleyken de siz ne kadar ‘Bunların dışındayım’ deseniz de ‘Benim bunlarla bir bağım yok, ben Türklüğü de İslam’ı da reddediyorum’ deseniz bile size atılı bu sıfatlardan kurtulabilme şansınız yok. Edirne’den ötede sizi Türk olarak, Müslüman olarak bilirler. Dolayısıyla bizim sırtımızda binlerce yıllık devlet geleneğinin getirdiği sorumluluk var. ‘Ben bu sorumluluğa karışmıyorum, buna ben kayıtsız kalıyorum diyemezsiniz’ ferdi olarak diyebilirsiniz belki ama devlet olarak bunu deme şansınız yok. Böyle bir lüksünüz de yok. Dolayısıyla kimin ne kadar Filistin’de, Suriye’de söz hakkı var ise ondan katbekat fazlası bizim de hakkımız var. Dolayısıyla konuya böyle bakmak lazım. Her gittiği yere medeniyet, huzur, adalet merhamet, şefkati getirmiş büyük milletimizin birer ferdiyiz. Bunlara bizim kayıtsız kalma gibi bir ihtimalimiz yok. Dolayısıyla Filistin, Irak, Suriye demek Türkiye demektir. Sadece bunlarla da sınırlı değil. Nerede bir mazlum var, nerede bir hakkı yenen var, nerede itilen kakılan var, Allah izin verdiği ölçüde onların hamisiyiz. Bunun da böyle bilinmesinde büyük fayda var ve bu minvalde de aldığımız karar neticesinde belediyemizde, sosyal vakfımızda, yaşlı bakım hizmetlerimizde, mesire alanımızda her tarafta İsrail mallarını boykot ediyoruz. Bunun da kararını aldık. İnşallah akan kan bir an önce durur. Hiçbir şey dini, dili, mezhebi milleti, milliyeti her ne olursa olsun bir çocuğun gözyaşlarından kıymetli değil. Aslında burada sınanan insanlığın ta kendisi. İnşallah insanlık bu vahşeti görür de birlik ve içerisinde bir ‘dur’ deme fırsatını geri çevirmez. Çünkü her başlayan barbarlık yenilerine de davetiye çıkarıyor. Zaman yapanın yanına kar kaldığı zaman olmamalı, bunun için herkesin sesini yükseltme zamanı. Ben bu anlamda da bu konuda duyarlılık gösteren hem vatandaşımıza hem kamuda hem özelde bütün birimlere, kamu kurumlarına, sivil toplum kuruluşlarına ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Allah hepimizin yardımcısı olsun” diye konuştu. (Cengiz Muhziroğlu)