Ülkelerin kalkınma ve gelişmesinin temel nedenleri arasında mikro nedenler de bulunmaktadır. Bir meslekdaşım Behçet Yalın Özkara’nın Akademik Link isimli kanalda G.Kore ile ilgili izlenimlerini anlattığı bir videoya rastladım. Behçet hocamız G.Kore’de 1.5 sene kadar akademik araştırma amacıyla yaşamış. Adamlarda çalışma kültürü çok gelişmiş. Öyle gelişmiş ki hükümet insanları yıllık izinlerini kullanma konusunda mecbur tutmuş. Yanlış okumadınız! İnsanlar yıllık izinlerini devlet zoruyla kullanıyor ve devlet zoruyla tatil yapıyorlar. Çünkü insanların gereğinden fazla çalışması sağlık ve psikolojik sorunlara da neden oluyor.
Behçet hocamız başından geçen hikayeyi anlatıyor. Araştırma yapmak için G.Kore üniversitesine gittiğinde üç Koreli araştırma görevlisi ile aynı odayı paylaşmış. Bir süre sonra sabah geldiğinde Koreli araştırma görevlilerinin hep odada olduğunu, akşam odayı terk ederken ise hepsinin odada olduğu dikkatini çekiyor. Kendisi hep sabah erken gelip akşam geç çıkmasına rağmen bunun nasıl olduğunu merak etmeye başlıyor. Bir akşam karar veriyor. Onlar dışarı çıkmadan kendisi de odayı terk edip çıkmayacaktır. Akşam bekliyor, bekliyor, bekliyor… Ama odadan çıkan yok. Bir süre sonra Koreliler bir yerden seyyar yatak çıkarıp yatınca iş anlaşılıyor. Adamlar o kadar çok çalışıyor ki evlerine bile gitmiyorlar. Ancak bir sorunları çok çalıştıkları için verimlilikleri biraz düşük… Neredeyse tüm gün işyerinde oldukları için arada kafa dağıtmak için bilgisayar oyunu oynuyorlar, başka işler yapıyorlar.
Kore’de yedi yaşındaki çocuklar günde 12 saat çalışarak kurslara gidiyorlar. Çok çalışılmasını önlemek için işyerlerinin elektrikleri belli saatten sonra kapatılıyor. Çalışanların yıllık izinlerini kullanmaları zorunlu hale getiriliyor. Kariyerlerine olumlu etki edeceğini düşündükleri için kadınların %80’i estetik ameliyat oluyor. Kurallara, kanunlara uyma yüzdeleri de çok yüksek. Küçücük evlerde yaşıyorlar ve mümkün olduğunca az israf ediyorlar. Tabi bu kadar fazla çalışmak ekonomilerini de olumlu yönde etkilemiş. 1980 yılında Türkiye ile aşağı yukarı aynı kişi başına gelir seviyesine sahip ülke şu anda Türkiye’nin üç buçuk dört katı kadar yüksek kişi başına milli gelire sahip. Yeniliklere de açıklar, gelirlerinin %4’ünden fazlasını Araştırma ve geliştirme faaliyetlerine ayırıyorlar. Bu diğer Avrupa ve ABD ülkelerinde %2 ile %3 arasında, Türkiye’de ise %1.4 civarında… Ar-Ge için ayırdıkları pay açısından G.Kore ve İsrail Dünyanın ilk iki ülkesi olarak göze çarpıyor.
Peki diğer Gelişmiş ülkelerde durum nasıl? Avrupa’nın çoğu ülkesinde insanlar (evli ve çocuklu aileler bile) 50-60 m2 civarında evlerde yaşıyorlar. Evlerde gereksiz eşyalar satın almıyorlar. Hatta İsveç gibi ülkelerde ikinci el ürün satın almak bayağı yaygın, yani insanlar ikinci el ürün satın alıyorlar. Çöpleri birkaç torbaya ayırıp atıyorsunuz. Yemek atıklarını attığınız torbanın içine kağıt ürünlerini atamazsınız veya tam tersi. Çünkü geri dönüşüme çok önem veriliyor. İKEA tarzı ucuz ürün satan mobilyacılar çok revaçta. İsveçli Dünyaca ünlü futbolcu İbrahimoviç bile eşyalarını İKEA’dan aldığını söylüyor, röportaj sırasında bunu duyunca şaşıran spikere de “Zenginim ama A..L değilim” diye cevap veriyor. Ayrıca part time çalışmak çok yaygın hatta iki veya üç ayrı part time işte çalışanlar bile var.
Yani öyle yan gelip yatan insanların olduğu ülkeler gelişmiş ülke olmuyor. İnsanlar çalışıyorlar, çabalıyorlar, tembellik yapmıyorlar. İsraf etmiyorlar. Ne yapayım da işe beş dakika geç gideyim diye düşünen kötü niyetliler yok. Bu nedenle de adamlar gelişiyor ve zenginleşiyorlar. İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır.