Turizmi Doğru Anlamak...

Abone Ol

Strateji nedir?..

Peki ya turizm... Turizm ne demek?

Kendi çapımda defalarca anlatmaya çalıştım. Sağ ve salim olduğum sürece de anlatmaya devam edeceğim. Zaten öyle kısa sürede çözülebilecek gibi de durmuyor bu konu, anlamsız toplumsal yaklaşımlarımızla...

Geçtiğimiz günlerde macerasever arkadaşlarımla birlikte Loç Vadisi’nde iki günlük kamplı bir etkinlik gerçekleştirdik. Keyifli, keşifli harika bir iki gün...

İlk gün hedefimizde Loç Vadisi Çamdibi köyü sınırlarında bulunan Kılıçlı Mağarası vardı. İlk kez geçen yıl mağarayı görmeye gitmiş ancak içerisinde bulunan derin göletler nedeniyle giriş kısmından geri dönmüştüm. Bu sefer hazırlıklıyız. Tam takım ekipmanla geldik. Neopren kıyafet, kask, yelek, bolca ışık...

Bu arada yeri gelmişken söyleyeyim. Mağaralara kasksız girilmesini kesinlikle doğru bulmuyorum. Kafanıza düşebilecek küçük bir sarkıt parçası çok ciddi bir şekilde yaralanmanıza, hatta ölümünüze bile neden olabilir. Ve yine yeri gelmişken konuşalım o zaman. Mağara turizmi nasıl olacak?

Nedense mağara ve turizm denildiğinde ilk aklımıza gelen şey, mağarayı mağara olmaktan çıkartıp herhangi bir yapı şekline büründürmek oluyor...

Dostlar, mağaralar karstik kayaç yapının doğanın doğal akışı ile milyonlarca yılda oluşturduğu karanlık yeraltı oluşumlarıdır. Doğası karanlıktır. Siz orayı aydınlattığınızda doğallık denen şey ortadan kalkar.

O halde turizm dediğimiz şeyi, elimizde bolca bulunan mağaralar açısından nasıl yapacağız?

Ah keşke şunu bir anlayabilsek, biz turizm işini çözeceğiz. Kastamonu, doğal varlıkları ile inanılmaz çeşitlilik sunan çok geniş bir coğrafya. Dolayısıyla bu coğrafyada etkin turizmden bahsetmek, sadece birkaç lokasyonu popüler yapıp kitleleri bolca oralara yığmakla olmaz. Yapmamız gereken şey, butik bir anlayışla “Kırsal Turizm” kavramının ruhuna uygun ürünler ortaya koymak ve bu misyon ile işletmecilik modellerimizi geliştirmek.

Kastamonumuzun doğallığını hem korumak, hem de aynı zamanda güçlü iktisadi hareket sağlamak istiyorsak yapmamız gereken şey tam da budur.

Şimdi; elimizde bolca bulunan mağaraları nasıl turizme kazandıracağız?

Öncelikle mağaralar aslı gibi, doğal olarak kalacak. Zaten her mağarayı ışıklandırmanız mümkün de değil. Ancak keşfi ve haritalandırması yapılmış, risk analizi yapılmış, normal erişim koşullarına sahip her mağara, butik bir anlayışla turizme kazandırılabilir. Bu mağaralar, bulundukları köy ve ilçelere ekonomik hareket ve katkı getirebilirler.

Bunun için yapmamız gereken şey, mağaranın ve bölgenin potansiyeli göz önüne alınarak bölgeden, bölge gençlerinden rehberler yetiştirmek. Yine bölge insanları tarafından kurulacak işletmelerle rehberlik, ulaşım, yemek, barınma ve ekipman tedariği sağlamak. Mağaranın kaldırabileceği sayı dikkate alınarak  gruplar halinde rehber eşliğinde bu mağaraları gezdirmek. Ve bu sayede elimizde bolca bulunan doğal hazinelerimiz mağaraları değerlendirmek, korumak ve aynı zamanda iktisadi kazanıma dönüştürmek.

İnanın bu hiç zor değil. Sadece niyet ve irade kısa sürede bu konuda başarılı olmamız için yeterli olacaktır. Böyle bir model çok büyük yatırım maliyetleri de gerektirmez...

İşte Kılıçlı Mağarası, insanlarda uyandıracağı keşif tatmini, macera deneyimi bakımından yılın büyük bir kısmında ziyaretçi çekebilecek muhteşem bir mağara.

Bu arada Kılıçlı Mağaramız geçtiğimiz yıllarda Milli Parklarımız tarafından turizme kazandırılmış ve turizm destinasyonları arasında yer alan bir yer. Mağaraya ulaşan patika düzenlenmiş ve yüksekçe bir konumda yer alan ana girişe merdiven yapılmış. Ancak başka örneklerinde de sıkça şahit olduğumuz gibi bir proje yapılmış, uygulanmış ve olduğu gibi bırakılmış. Ne kontrol var ne bakım. Proje yapmak önemli değildir. Sürdürebilirlik içerisinde bir proje yapmak ve sürekli canlı tutabilmek önemlidir. Gittiğimizde patika dikenlerle kaplanmış, mağaraya çıkan merdivenler yarı yıkılmış haldeydi.

Şimdi bir örnek vereyim! Çamdibi Köyü’nde kahvehanede oturup bölgedeki dostlarımızla sohbet ederken yanımıza bir genç geldi. Google’da aramış bulmuş Kılıçlı Mağarası’nı. Nereyi gezebiliriz diye. Yeni evlenmiş. Eşini gezdirmek istiyor.

Dedi “abi biz Kılıçlı Mağarası’nı gezmek istiyoruz, nasıl gidebiliriz?”

Şimdi biz bu çifti o mağaraya nasıl gönderelim?

Yol dikenlerle kaplı, Mağaraya çıkan merdiven emanet duruyor. Ve mağaranın içi su. Yanlarında ne ışık var, ne mağaraya girebilecek donanım...

Bir şeyi yaparken önünü ardını düşünmek lazım. Bu mağarayı turizme kazandırmak isteyenler, bunu normal turizm destinasyonu içerisine alanlar ve bu şekilde haberini reklamını yapanlar, herhangi bir kişinin bu kahverengi tabelayı takip ederek bu mağaraya erişip nasıl gezebileceğini hayal etti acaba?

Evet burada turizm olur, yukarıda dediğim şekilde. Burada kurulacak butik bir işletme gelen ziyaretçileri makul bir ücret karşılığında mağarada ve hatta bölgedeki başka değerlerde gezdirebilir ve Loç Vadisi gibi muhteşem güzellikte bir doğa parçasında insanlara keyifli, eğlenceli vakit geçirme imkanı sağlayabilir. Böylece aynı zamanda “kırsal yaşam” dediğimiz şey de desteklenmiş olur.  Ve her yıl definecilerce talan edilen değerlerimiz de bu hareketlilik sağlandığı taktirde büyük ölçüde korunmuş olur.

Butik anlayışla küçük gruplarca rehber eşliğinde yapılan gezilerde, rehberin de farkındalığı ve bilgilendirmesi ile çevre kirliliği büyük ölçüde engellenir.

Buradan iktisadi gelir elde eden köylüler, bölge halkı, gerekli temizliği, bakımı ve korumayı da sağlamış olur.

Bana göre Kastamonumuz’da turizme dair en ivedi yapılması gereken, kaynak aktarılması, proje uygulanması gereken şey, özellikle potansiyel destinasyon bölgelerinde yaşayan halkın bilgilendirilmesi, desteklenmesi ve proje üretmesini sağlayacak çalışmaların yapılmasıdır...

Kılıçlı Mağarası, kademe kademe üç salonu, muhteşem traverten oluşumları, sarkıt, dikit ve sütunları ile bir yeraltı cenneti.

Mağaraları ışıklandırmayın. İnsanlar el ve kafa fenerleri ile, kaskları ile ve gerekiyorsa başka ekipmanlar ile rehber eşliğinde gruplar halinde buraları gezsinler. Güvenli bir bölgede kısa süreliğine ışıkları kapatıp mutlak karanlığı yaşasınlar. Bu deneyimi ömürleri boyunca unutamazlar.

Evet dostlar, birinci gün gerçekleştirdiğimiz Kılıçlı Mağarası gezisi sonrası akşam Loç Vadisi Hamitli Köyü Gömeren mevkisinde, Recep Ay abimin arazisinde çadır kurduk. Recep abim kral adamdır. Ne zaman Loç’a gitsem ağırlar bizi. Aslında o bölgenin insanı çoğunlukla atasına, toprağına sahip çıkan kıymetli insanlar. Uzun süreli bir mücadele ile cennet Loç’u kurtardılar. Sağolsunlar...

Bu arada belki merak edersiniz. “Loç” bol su anlamına geliyor. Bu bilgi de benim keşfim tabi h. Etimolojik kökenine ulaşamadım henüz. Ancak kelimenin bu anlama geldiği kesin. Burada yerim kalmadı ama gazetemizin ismi Nasrullah olduğu zamanlarda bu konuda bir yazı yayınlamıştım. Sonraki yazılarda tekrar deyinirim buna.

Hatta şöyle yapalım. Bu yazıda ben daha Malyas Kanyonu’ndan bahsedecektim ama yerim kalmadı. Haftaya hem Malyas Kanyonu hem de Loç Vadisi’nden konuşalım biraz.

Haftaya görüşünceye kadar hoşçakalın dostlar. Gününüz, günleriniz bereketli ve sağlıklı geçsin...