Tüm mesele “vatanperver” olabilmek

Abone Ol

“Vatansever” olmayı en yüce erdemlerden biri olarak gördüm, fikrim değişti, en yücesi “vatanperver” olmakmış meğer…

“Sever” ile “perver” arasında uçurum var.

“Sevmek” fiilini yahut kavramını tümden lügatten çıkarmak lazım belki de…

“Bencillik”, “fayda”, “sürdürülemezlik” içeriyor.

“Perver” öyle mi?..

Tam tersi.

“Nişanyan” sözlüğü “perver” kelimesinin kökeninin “Farsça” olduğuna hükmetmiş…

Tam da yeridir bugünkü “İran” coğrafyası, karşılıksız sevmenin, uğruna toz toprak olmanın.

“Parvar” kelimesinden geliyor, “besleyen” demek, kısaca…  

“Bakmak, yetiştirmek, eğitmek, tapmak” fiilinden türetilme.

Dikkat edin…

Emek var.

“Vatanperver”…

Vatanına kol kanat geriyor, vatanı için yetiştiriyor, vatanı için eğitiyor, vatanına “tapıyor”.

“Vatansever”…

“Seviyor”.

“Cinsiyetçi”…

“Değişken”.

Ne “vatanseverler” gördük…

Vatanı nasıl sevdiler!

“Vatanperver” olalım…

Vatan için çalışalım.

Bir gün dahi vazgeçmeden…

Karşılık beklemeden.

Layık olalım…

İsimsiz kalalım.

Not: Bu da oldu…

“Öpücüklü ‘he-hü’”.

Eczacı Edip Nazlı “Nesine şaşırıyorsunuz, bizde daha üst kademe ‘he-hü’ de var” dedi…

İlhan Aslan ağabey ile ağzımız açık kaldı.

“Ağabey sen hiç şahit oldun mu öpücüklü ‘he-hü’ye dedim”…

Yemin etti denk gelmediğine.

‘He-hü’ fırsatı yakaladığı için sevincinden kuş gibi kanat çırpanları gördük bu alemde…

Yahut, Kemal Altar Kütükoğlu gibi önden ‘he-hü’ çekenleri de gördük ki, ortağım olur ne acı.

“Bağımsızlık benim karakterimdir” diyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e selam olsun…

Ne hallere düştük Gazi’m.

“Nerde nerdesin dost…

Bir daha gel gel Samsun’dan”.

“Öpücüklü ‘he-hü’” başka boyut…

Üstelik sarılarak, iki yanaktan, dolgun dolgun ses çıkararak.

(Rahmetli Fehmi Oran’ı dua ile analım…

Servet Ağabey onun taburesine oturmuştu, Edip Ağabey’in koltuğuna bitişik, “muavin koltuğu”.

Eczane değil okul orası…

Var ol Edip Ağabey güzel insanları etrafında hep biriktirdiğin için.)

Ah “Servet Özdikmenli” ağabeyim ah…

Surda çok gedik açanımız oldu da, bu gedik de değil, kale kapısını içerden açmak resmen.

(Kıymetli hemşerimiz Servet Özdikmeli yılın en az yarısını Muğla’da geçirmeye başladı…

Torun sevgisi her sevgi karşısında sahaya bir sıfır önde çıkıyor.

Muğla güneşi aydınlık yüzünü soldurmamış…

Gülüşünde karanlık yerle bir.)

Travmamız büyük…

Nerede bu devletin psikolojik destek ekipleri, boylu boyunca yatıyoruz, Nasrullah Meydanı’nda.

Sloganımız neydi?..

“Doktor Adil Bey’in askerleriyiz”.

(Komutanım dön gel İstanbul ellerinden…

Cephe düştü düşecek.

Viyana kapısından geri dönen ordu gibiyiz…

Gel de, yeniden çadırlarımızı kuralım, Tuna kıyısında.)