Tosya Ekincik Köyü

Abone Ol

Türkiye’nin en yaşlı en büyük Akkavağı kaç yaşında?

Helesa nedir?

6 yaşındaki davul virtüözü Poyraz kimdir?

Bir başkadır benim memleketim.

Uzaktan bakmakla, sadece birkaç kişiyle konuşmakla ya da herkesin bildiği turizm merkezlerini günübirlik ziyaret etmekle tanımak mümkün değildir. İçine girmek, konuşmak, dokunmak, dinlemek gerekir.

Havası da, suyu da, taşı da, toprağı da bambaşkadır.

Özellikle kırsal kesimde bunca yıldır gezen biri olarak söylüyorum. Hangi köye girsem hiç yabancılık çekmem. İlk gördüğüm kişiyle merhabalaşır, selamlaşırım. Sonrası zaten kendiliğinden gelir. Girerken bir yabancı olsam da çıkarken, o köyden biri olarak görülürüm. Bizim gazeteci derler ardımdan.

İnsanı sıcakkanlı, sevecen, cana yakındır. Gelenekleri kültürü hiç bozulmadan değişmeden yüzlerce yıldır korunmuş çok az yerlerden biridir.

Bir tatil günü, sıcak bir temmuz başında bir baktım Tosya yolundayız. Yanımızda bir termos çay, evde yapılmış kurabiye ve fotoğraf ekipmanları var.

Yolumuz üstünde Tosya Ilgaz’ı var. Bir dünya harikasıdır. Ne zaman bu yokuşu tırmansam böyle bir güzelliği gördüğüm, tanıdığım için şükrederim. Yolumuz belli, yolcular belli ve gideceğimiz yer de belli olunca üstelik manzara muhteşem olunca çok sürmüyor. Karayolları çeşmesi, bamyacı virajı derken, yokuş yol, düze dönüyor.

Ekincik levhasından içeri köye doğru yol alıyoruz.

750 yaşında bir tanık “Akkavak...”
Köy girişinde bizi devasa bir anıt ağaç karşılıyor. Bu ağacı uzun yıllar önce görmüş, hakkında birkaç yazı yazmıştım.

Eski bir dostu görmenin sevinciyle sarılıyorum Akkavağıma…

Ben görmeyeli ağacımız aynı ama önüne Kastamonu Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürlüğü yetkilileri tarafından bir levha konmuş. “Anıt Ağaç” olarak tescili yapılmış, yaşını da yazmışlar 750 yıl.
 

Tarihimizin sessiz tanığı Akkavak.

Yani bu kavak ilk filizlendiği 1270’li yıllarından itibaren günümüze kadar tüm geçişimimizin,tarihimizin canlı bir şahididir.

Kastamonu fethi sonrasında; Çobanoğulları Beyliği Dönemine(1227-1309), Candaroğulları Beyliğine (1309-1461), Osmanlı İmparatorluğu Dönemine (1461-1922)

Ve nihayetinde 1922 yılından bu güne kadar tüm bu devirlere tanıklık etmiştir.

Bu yaşlı dostumuzun cinsi;  Akkavak (Populus alba), söğütgiller (Salicaceae) familyasından yapraklarının altının beyaz olmasıyla tanınan bir kavak türü. Diğer kavak ağaçlarına göre daha uzun ömürlü olan bu tür 700 yaşına kadar yaşayabilmektedir.”

Populus Latincede 'insanlarla dolu, kalabalık' anlamına gelen populosus kelimesinden türetilmiştir. Alba ise Latincede beyaz anlamına gelmektedir; türün yaprak altlarının ve gövde kabuklarının rengine işaret etmektedir.

Kabuklarına dokunuyor, geçmişle aramızda bir bağ kurmaya çalışıyorum, rüzgâr esiyor ve ak yapraklar titrek bir şarkı söylüyor taaa yüzlerce yıl öncesinden.

Köy Düğünü…

Akkavak önünde bir garip kişinin ağaca sarılıp fotoğraf çekmesi anında haber oluyor, Köyün yetkilisi Muhtar Recep Uğraşmış geliyor yanımıza.

Ooo hoş gelmişsin diyerek iki eski dost olarak sarılıyoruz.

Haydi diyor gel gidiyoruz…

Nereye hayırdır muhtarım.

Bu hafta düğün var. Damat hamama gitti az sonra gelirler “helesa” yapacaklar. Onlar gelinceye kadar biz bir çay içelim.

Köy oldukça büyük ve güzel, Ilgaz’ın eteğinde kurulmuş. Ormancılık, hayvancılıkla geçiniyor. Caminin bahçesinde köy konağının önünde koca koca kazanlar kurulmuş kaynıyor. Başında aşçımız duruyor. Kazanın birini açıyor Tosya Düğünlerinin olmazsa olmazı Keşkek görünüyor.

İkinci kazanda düğün için kesilen büyükbaş eti, diğerinde ise fıstıklı helva var.

Pilavı saymaya gerek yok. o standart demirbaş.

Köyün Meydanında bir ses sistemi kurulmuş iki davulcu, bir sazcı, bir zurnacıdan oluşan ekip çalıyor, söylüyorlar. Herkes gibi onlar da damadın hamamdan dönmesini bekliyor. Arada bir saz sanatçımız hem ayar yapıyor hem bir türkü çalıyor oyun havası olmayan. Birden tanıdık türkü sesi tüm köyde yankılanıyor.

-Kirpiğin kaşına değdiği zaman…

Dinliyorum, karşımda Ilgaz yanı başımda 750 yıllık akkavak. Buna da şahit ol yaşlı yol arkadaşım diyerek kabuğunu seviyorum.

Damat Hüseyin Tavla’nın hamam konvoyu uzaktan görününce davul zurna ve saz birden hareketleniyor. Köydeki kadınlar yerlerini alıyor. Davulcular şovlarına başlıyor. Güzel birkaç figür sonrasında mani başlıyor. İlk olarak Damadın babası Mustafa’nın adını seslenip bahşişi alıyorlar. Köy meydanında olanlar tek tek mani şiir türküyle ortaya çağrılıp bahşişe davet ediliyor.

Bu bahşiş merasiminden sonra Helesa başlıyor.
 


Helesa nasıl oynanır?

Geleneksel Tosya düğünlerinde oynana bir oyun halese. Nasıl oynandığına gelirsek,

“Erkek ve kız kınası sonunda damat bir sandalyeye oturtulur, arkadaşları da sandalyenin etrafında dönerek ve oynayarak şarkıya eşlik ederler.

Şarkı esnasında "Girse" sözcüğü ise tüm oyuncular tarafından gelin ya da damadın kulağına eğilerek yüksek sesle söylenir. Bu sırada sağdıç olan kişi damat ya da gelinin kulaklarını elleriyle kapatarak kulaklarının zarar görmesini engeller.

Türkünün son kıtasında ise "girse" sözcüğü ile birlikte gelin ya da damat 3 defa sandalyeyle birlikte havaya kaldırılır.” 

HELESA TÜRKÜSÜ ve SÖZLERİ

İstanbul’un minaresi

Helesa helesa

Ezan okur imamesi

Helesa helesa Helemolayisa

Annesinin bi tanesi

Helesa helesa Helemolayisa

Bi güzel olsa Goynuna girse

Girse girse

 

İstanbul'dan gelü gayık

Kimi zeroş kimi ayuk

Oğlan gıza olmuş aşık

Helesa helesa Helemolayisa

 

Bizim yaylalar otlu olu

Südü gaymağı datlı olu

Bizde gızla gıymetli olu

Helesa helesa Helemolayisa

 

Helesa helesa Helemolayisa

Girsee Girsee Girseeee  

Damat Hüseyin sandalye ile 3 kez havaya atıldıktan sonra oyun havası başladı.

Davul virtiözü Poyraz…

Meydanda gençler damadı ortaya almış coşkulu bir oyun havası eşliğinde dönerken birden minik bir davulcu çıktı ortaya.

Kendinden büyük davulunu büyük bir ciddiyetle çalıyor diğer davulcularla aynı hareketleri yapmaya çabalıyor bunda da çok başarılı görünüyor. Davulcu amcaları, ses sanatçıları ve tüm köylü için çok rutin gibi gözükse de benim için sıra dışı geliyor. Dedesini bulup soruyorum ne iş bu ağam? Diye

Bu benim torun daha çok küçükken internetten görüyor, eline boş bidonları alıyor nerde düğün olsa mutlaka ortaya çıkıp oynuyor. Biz de bunun bu hevesini görünce küçük bir davul aldık. Hem çaldı hem aldığımız tüm davulları çok geçmeden patlattı. Şimdi de bunu çalıyor.

Halası, babası hepsi destekliyor bu 6 yaşındaki davulcuyu.

Yolun açık olsun poyrazım.

Poyraz gibi esesin meydanlarda.

Ekincik köyü.

Köy, Kastamonu il merkezine 75 km, Tosya ilçe merkezine 10 km uzaklıktadır.

Kastamonu’dan Tosya’ya giderseniz eski yoldan. Ana yol kıyısında olduğundan sadece adını tabelada bir isim olarak görürsünüz.

Ekincik sadece bir isim değildir.

Bir tarihtir.

750 yıllık bir Akkavağın yurdudur. Ilgaz’ın eteğinde hacete çıkış yoludur. Kösen çayırı göleti güzelliğidir.

Minik davulcu poyrazın köyüdür.

50 kişinin çalıştığı bir tekstil fabrikasına sahip bir köydür.

Balıkçı şefin benim de köyüm dediği, dostlarının olduğu memleketimizin saklı güzelliklerindendir.

01 Temmuz 2024-Tosya Ekincik

Cebrail Keleş- Balıkçı Şef