Tevserli Kirkor, Ford Hikmet, Külhan Raşit

Abone Ol

Eski belediye binası önünden her Pazar otobüs kalktığı günler, özel aracı olmayanları piknik alanlarına taşırdı, “sosyal belediyecilik” kavramının üç çeyrek asır önce şehrimizdeki izdüşümü…

Varsılıyla yoksuluyla yurttaşlar temiz hava alsınlar derdi.

Katar katar piknikçilerin istikameti “Kadıdağı, Uzunyazı, Açık Maslak”…

Demli çay.

Otobüs şoförü “Ford Hikmet”…

“Aşağıda yolcu kalmasın”.

“Eski belediye”, bahçesi dillere destan, yaz aylarında her gece “musiki”…

Kültür insanı İhsan Ozanoğlu’nu dinlemek ne büyük şans.

Pazar sabahları Çengeller’deki Konyalı Erol’un fırını…

Önü kuyruk.

Kasaplar Çarşısı…

“Kelle” kokusu.

Pazar günleri Açık Maslak’ta “biryan”…

Nasıl duyurulacak kebabın asıldığı, İnci Tepesi’nde davul, duyanlar duymayanlara söylesin.

Belediye Başkanı, namıyla analım “Tarzan”, “Abdurrahman  Temizdal”…

Bağımsız seçim kazanan yegane örnek.

“Yeni Melek Sineması”…

Sahibi “Ethem Bey”.

Vizyondakileri kim duyuracak?..

Elbette, sırtına astığı afiş tahtası ile mahalle mahalle gezen “Külhan Raşit”, elinde teneke megafon.

“Çağlayan Aile Çay Bahçesi”…

Ilık yaz akşamları.

Ahşap masa üzerinde mermer tezgahları ile helvacı dükkanları, menü “helva-ekmek-reçel”, beyaz önlüklü kibar ustalar…

“Kaşoğlu”, “Çemek”, rahmet olsun cümlesine.

“Dönerci Şükrü Usta”…

“Tiritçi İhsan Usta”.

Masa örtüsü göz alan lokantalar, kolalı gömleği üstlerinden eksik etmeyen garsonlar, kravat eksiksiz…

Lezzeti damak çatlatan yemekler.

“Tevserli Kirkor”…

Mahallenin çocukları yolunu gözlerdi, Topçuoğlu’nda çalışırdı, her akşam masal anlatırdı çocuklara.

Penbe Han’ın o vakitlerdeki yerinde “çerçi” işi yapan “Tevserli Hüsep”…

Annesi, bir gece hastalanan komşusunu, sırtında taa Olukbaşı’ndaki devlet hastanesine götürdü.

(O çarşı aklımdan çıkmaz, “Kaşmer Ağa” akrabamızdı, ayakkabı tamircisi…

“Esnaf çarşısı” diyorsak, orası kelimenin tam tarifiydi, zihnimde hala ışıl ışıl.)

Müslim ve gayrimüslim…

Komşuluk o zamandı.

Eski(yen) Kastamonu…

Gönül yarası.

(Yavuz Seven’den naklettim yukarıdaki satırları…

Besbelli, duygulanmış da yazmış da yazmış, Dikili’den selam eder cümle dostlarına.

Baba dostudur Yavuz Abi…

Has Kastamonuludur.

Kuyudibi’ndeki berber dükkanı…

Hatırımda.

Ömrü uzun olsun…

Dikili’ye selam.)

Not: 1980’lerin başlamasıyla “toprak kayması” başladı şehrimizde…

“Erozyon” santim santim aldı götürdü.

Anlaşılamadı haliyle…

Gidenin yerine aynısı konulur sanıldı besbelli.

Gidenler ikame edilemedi…

Gelen gideni arattı.

Ne meslek ehli kaldı rengarenk…

Ne gönül teli.

Ses; gürültü…

Görüntü; karıncalanan ekran.

“Kozmopolit” de değil Kastamonu…

“Tanımlanamayan bir cisim”.