Sürdürülebilir Kalkınmada Üniversitelerimizin Rolü (ı):
Bir Durum Tespiti
"Bize bir insan mektebi lazım. Bir mektep ki bizi kendi ruhumuza kavuştursun; her hareketimizin ahlaki değeri olduğunu tanıtsın; hâyâya hayran gönüller, insanlığı seven temiz yürekler yetiştirsin; "Bir mektep ki ... her ferdimizi milletimizin tarihi içinde aratsın; vicdanlarımıza her an Allah'ın huzurunda yaşamayı öğretsin." (Nurettin Topçu)
YAZI DİZİSİ HAKKINDA
“Sürdürülebilir Kalkınmada Üniversitelerimizin Rolü”nü konu alacak olan bu yazı dizisinde, sırasıyla şu konulara değinilecektir:
1. Bir Durum Tespiti
2. Üniversitelerin Misyonu ve Bazı Olumlu Gelişmeler (1. Nesil üniversitelerden 4. Nesil Üniversitelere Evrilen Süreçler)
3. Sürdürülebilir Kalkınmada, Üniversitelerin Katkısının Geliştirilmesi için Bazı Öneriler
1. BİR DURUM TESPİTİ
Son yıllarda, ülkemizde, bilim, sanayi, teknoloji ve ekonomik alanlarında birçok dikkat çekici gelişmeler yaşanmaktadır. Birinci Dünya Savaşında Çanakkale’de, akabinde emperyalistlerin kuşatmasından sonra Kurtuluş Savaşında verdiğimiz mücadelenin bir benzerini, bu soğuk savaş dönemlerinde; bu alanlarda, diğer ülkelere karşı verdiğimiz rekabetle yaşamaktayız.
Ülkemizin Türkiye Yüzyılı hedefleri çerçevesinde, sürdürülebilir bir kalkınma hamlesini başarması için, bu rekabette, kamu ve özel sektör kurumlarımızı verimlilik ve kalite esaslı çalışmaları ve aralarında geliştirecekleri işbirliklerinin önemi büyük olacaktır. Ortaya konulan hedeflerimizin gerçekleştirilmesinde, yükseköğretim kurumlarımızın da bu gelişmelerde lokomotif görevi üstlenerek vereceği katkı önemli olacaktır.
Kamudaki ve özel sektördeki işletmelerde, insan değerinin ve maddi kaynakların verimli kullanılmasında birinci husus, makro açıdan kaynak ihtiyacı olan öncelikli alanların doğru tespit edilmesidir ve bu kaynak dağılımının doğru yapılmasıdır. Kaynakların verimli kullanımında ikinci önemli husus, öncelikli alanlara yönelik tahsis edilmiş kaynakların doğru bir planlamayla verimli kullanılmasıdır.
Üniversitelerimizin, nitelikli eğitim-öğretimin yanında, sorun üreten değil sorunlara çözüm üreten, dünyadaki bilimsel gelişmelere katkı yapan ve her alanda kalkınmanın lokomotifi olan kurumlar haline gelmesi herkesin ortak beklentisidir.
Türkiye’deki yükseköğretim sistemimizdeki üniversite sayısı 1990’lı yıllardan itibaren hızlı bir artış göstermiştir. 2006 yılından sonra üniversitesi olmayan ilimiz kalmamıştır. Şuan ki verilere göre, vakıf ve devlet üniversitelerinin sayısı 208’e ulaşmıştır. Bu gelişmelerle beraber, ülkemizdeki Ar-Ge ve eğitim-öğretim çalışmalarında bazı olumlu yönde gelişmeler kaydedilirken bir yandan da bu hızlı üniversiteleşmenin nicel ve nitel anlamdaki gelişmelerde bazı olumlu ve olumsuz sonuçları da ortaya çıkmıştır.
Devletimizin ilgili kurumları her üniversitemize gerek insan kaynakları, gerekse maddi anlamda önemli destekler sağlamaktadır. Bu desteklerin verimli kullanılması önemlidir ve bu anlamda da bazı sıkıntılar maalesef yaşanmıştır ve hala yaşanmaktadır. Bu nedenle, bir ülkenin kalkınmasında lokomotif görevi üstlenmesi gereken bu kurumlarımızın sürdürülebilir bir başarı ve gelişme göstermeleri için özellikle akademiye ehliyetli ve liyakatli insanlar kazandırılmalı, üst düzey makamlara atamalar yapılırken de kılı kırk yarıp, ehliyetli ve liyakatli insanların istihdamı hususuna çok dikkatli olunması gerekmektedir.
Yükseköğretim Kurumlarımız ile İlgili Bazı Nicel Veriler
· 2022-2023 Öğretim Yılı Yükseköğretim İstatistiklerine göre, Türkiye’deki 208 yükseköğretim kurumunda 6.950.142 öğrenci, 184.566 öğretim elemanı bulunuyor.
Öğretim elemanlarının 34.280’i profesör, 22.462’si doçent, 44.216’sı doktor öğretim üyesi, 37.039’u öğretim görevlisi ve 46.569'u araştırma görevlisi olarak görev yapıyor.
· 2019-2020 dönemi verilerine göre değerlendirmeye alınan 20.000 üniversiteden ilk 1.000 üniversite içinde 10 adet Türk üniversitesi yer alırken, 2020-2021 dönemi verilerine 11 adet Türk üniversitesi bu sıralamada yer almıştır.
· Küresel İnovasyon Endeksinde (KİE), 2019 yılı rakamlarına göre Türkiye 129 ülke arasında 49. sırada yer almıştır.
· 2001 yılında, 4691 sayılı yasanın yürürlüğe girmesiyle Türkiye’de ilk Teknoloji Geliştirme Bölgesi (Teknokent) 2001 yılında ODTÜ’de kurulmuştur. Sanayicimizi araştırmacı ve üniversitelerimiz ile buluşturmak ve teknolojik üretime yönelik yeni ürün ve üretim yöntemleri geliştirmelerini sağlaması hedefiyle kurulan teknokentlerin sayısı, 2023 yılı itibariyle 97’ye ulaşmıştır. Bu teknokentlerin 82’si faaliyette olup, diğer 15 Teknoloji Geliştirme Bölgesinde ise yapılaşma ve kurumsallaşma çalışmaları sürdürülmektedir.
Devam edecek…
Teşekkür…
Muhterem okuyucularımız, Allah izin verirse, bundan sonraki süreçte, ağırlıklı olarak Bilim, Sanayi ve Teknoloji alanlardaki konuları ve gelişmeleri kapsayacak, toplumun ve bireylerin hayat kalitesinin arttırılmasına katkı vereceği öngörülen haftalık köşe yazılarımızla sizinle birlikte olacağım.
Rabbim utandırmasın, hepimize “insanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” bilinci ve şuuruyla hareket etmeyi nasip etsin…
Bana bu fırsatı veren Kastamonu İstiklal Gazetesi yöneticilerine de teşekkürlerimi sunarım.
Sevgi ve saygılarımla…
Prof. Dr. Zekeriya Yerlikaya
e-posta: zyerlikaya@kastamonu.edu.tr
Twitter (X): https://twitter.com/yerlikayazeki