1800’lü yılların ilk çeyreğine kadar gitmekte fayda var, “Jön Türkler” ile başlıyor hikaye, kadim Anadolu’nun hikmet ve erdemi ile çağın yeni siyasi dalgasını buluşturan fırtınalı denizin genç kaptanları…
Hala onların şarkıları duyulur deniz kabuklarında.
Sayısız genç kahraman…
Bıyığı terlememiş bilge ordusu.
Osmanlı’nın sürgün diyarıydı Kastamonu…
Epey muhalifi konuk etti bu topraklar.
Vatan toprağında tutunamadılar, soluğu mecburen Avrupa’da aldılar, çoğunluğunun elinin kalem tutuyor olmasından besbelli…
Direnenler de sürgün edildi zaten.
Her vatanperverin bir “hürriyet kahramanı” vardır, benimki “Resneli Niyazi”, 1897 Türk-Yunan Savaşı’nın gözü pek savaşçısı ve ardından Sırp ve Bulgar çetecilere göz açtırmayan asker…
Balkanlarda “Halk kahramanı”.
Resneli Niyazi’yi bilmeyen…
Ne “Cumhuriyetçi” olabilir ne de “Halkçı”.
Bilmez ama bugünküler, Arnavutluk Emek Partisi Genel Sekreteri Enver Hoca’yı bilirler, yabancıdırlar milli tarihe...
Ne “Cumhuriyetçidirler” ne de “Halkçı”.
“İttihat ve Terakki Cemiyeti”…
Kastamonu’da da kurulmuş ve seçimlerde sandıkları silmiş süpürmüş ilk siyasi partilerden biri.
“İsmail Mahir Efendi”…
Bugünküler bilmez.
Duysalar da işlerine gelmez…
Anadolu irfanı ile mayalamıştır siyasi görüşlerini İsmail Mahir.
Attila İlhan “Kim kaldı” şiirinde vatanperverlere selam yolluyor…
“Laternalar sustu
sürahiler tenha
tek kibrit çakılmıyor
kim kaldı ittihat ve terakki’den
o jöntürkler ki - ‘hariçten evrak-ı muzırra celbederlerdi’
o fedailer ki barut öksürürler
sakal tıraşları mavi
kırmızı bıyıkları biber”.
Hikaye kesintisiz sürüyor…
Kurtuluş Savaşı’nın başlamasıyla “Kuvayi Milliye”.
“Kalpaklılar”…
Yedi düvel düşmana karşı durdu.
“Kuvayi Milliye” ruhunu taşımayan bugün…
“Ne “Cumhuriyetçi” olur ne de “Halkçı”.
“Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”…
Kuvayi Milliye güçleri 7 Eylül 1919 tarihinde Sivas Kongresi'nde birleştirildi, kurucusu ve tek başkanı Mustafa Kemal Paşa olarak, tarihe geçti.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk 6 Aralık 1922 tarihinde konuştu… “Milletin her sınıf halkından, hatta İslam dünyasının en uzak köşelerinden bana ebedi olarak iftihar duyacağım şekilde gösterilen teveccüh ve itimada layık olabilmek için en mütevazı bir millet ferdi sıfatiyle hayatımım sonuna kadar vatanın hayrına vakfeylemek emeliyle barıştan sonra Halkçılık esası üzerine dayanan ve Halk Fırkası adıyla siyasi bir fırka kurmak niyetindeyim”.
“8 Nisan 1923”…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk “9 ilke” adıyla anılacak bildirge yayımladı.
“9 Eylül 1923”…
“Halk Fırkası” kuruldu.
1924 “Cumhuriyet Halk Fırkası”…
1935 “Cumhuriyet Halk Partisi”.
23 Nisan 1920’ye dönelim…
Ankara’da “İttihat ve Terakki Kulübü” olarak kullanılan binada “Meclis” açıldı.
TBMM bülteninden okuyalım…
“İlk Meclis olarak anılacak bu bina, Meclis'in toplanması kararı alındığında henüz hazır değildi ve kiremitleri yerleştirilmemişti. Şapolyo, Ulucanlar’da yapılan bir okul için Marsilya’dan getirtilen kiremitlerin de yetmemesi üzerine halkın evlerindeki kiremitleri sökerek, Meclis için kucak kucak kiremit taşıdıklarını anlatır. Ankaralı marangozlar da toplantı salonuna kürsü yaparlar; salonun aydınlatılması için ise tavana bir kahvehaneden getirilen kenarları avizeli büyük bir petrol lambası asılır. Milletvekillerinin oturacakları sıralar da Ankara Muallim Mektebi (öğretmen okulu) ile Ankara Sultanisi’nden (lise) sağlanır.”
Bu tarihi hattı yazdım ki…
Günümüzde “sapla saman birbirine karışmasın”.
Attila İlhan’ın “Kim kaldı” sorusu…
Bugün her zamankinden çok daha anlamlı ve can yakıcı.
Not: Yukarıdaki tarih “hazım, damıtma, usul” tarihidir…
Keşke, bu tarihe “güya” sahip çıktıklarını ifade edenler, aynı sorumluluk ve ağırbaşlılığı gösterebilseler bugün.
Belediye, siyasetten “ari” olabildiği oranda yerel yönetimdir, aksi haliyle “parti yönetimidir”…
Devir teslim töreninde sahneye parti organlarının üyelerini çıkarmak, parti yetkililerine siyasi konuşturma yaptırmak, seçim süreci boyu dillerine pelesenk ettikleri cümleleri tekrarlamak belediyecilik nezaketine uymaz.
Siyasi geçmişini sahiplendikleri MHP’li “1999-2014” dönemi belediye başkanı ne parti rozeti taktı ne de parti yetkililerini belediye kapısından içeri soktu…
Ondan ders alsınlar.
Ayrıca, borç batağındaki belediyenin ilk akşamında dev ekran ve ses sistemi ve sair, lafta ise “tasarruf”…
Yakışmadı.