…
Bir şairin kılavuzluğunda Anılarımın başkentinde…
Ben Balıkçı Şef
Yıllardır en büyük sıkıntım nerelisin sorusu olmuştur.
Her vereceğim cevap, ayrı bir soruya yol açacağı için uzun uzadıya uğraşmayıp kısaca şu iki dizeyle cevap veriyorum.
“Anılarımın başkenti, gönlümün sol alt köşesi,
Terk etmeyen sevdam Ilgaz’ın olduğu yerdir memleketim.”
Belki burada doğmadık ama buraya memleket dedik bir kere gönülden, bu toprakları vatan belledik.
Hayata başladığımız yer değilse bile toprağa karışacağımız yerimiz, bu dünyadaki son durağımız, ebedi istirâhâtgâhımızdır dedik.
Daha ne olsun ki.
Başka bir izaha gerek var mı?
Sığındığın gönül memleket yazmışım bundan yıllar yıllar öncesinde. Kimlik kartında değil yüreğinde yazan yerdir memleket diye sayfalar doldurmuşuz.
…
Tıpkı ben gibi burada doğmayan ama yüreği Kastamonu için atan kendimi çok yakın hissettiğim bir şairimiz var,
Kastamonu edebiyatı ve gazeteciliğinin en önemli mihenk taşlarından biri olan merhum Siyamı Özel,
Kısaca bir hatırlayalım,
Biyografisine göz atacak olursak,
“Siyami Özel, 27 Ocak 1927’de, Kafkas göçüyle Anadolu’ya gelmiş bir ailenin çocuğu olan, Kanal Harekâtı’nda, Kut-ül Amare’de, Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı’nda yer almış İstiklal Madalyalı Miralay Ahmet Cemil Bey’in görev yaptığı Tekirdağ’da dünyaya gelir. Siyami Bey’in annesi ise Üsküdarlı Süvari Yüzbaşısı İsmail Bey’in kızı olan Nazire Hanım’dır.
Babasının mesleğinden ve küçük yaşta kaybedip ablalarının yanında kalmaktan ötürü çocukluğunu çeşitli kentlerde yaşayan Siyami Özel, ilk ve orta öğrenimini Pınarhisar, İstanbul Kadıköy ve Bandırma’da yapar. Özel’in edebiyata olan ilgisi Bandırma’da Türkçe dersine ünlü edebiyatçı Enver Naci Gökşen’in giriyor olması ile başlar.
11 yaşında annesini, 14 yaşında ise babasını kaybeder. 1944 yılında, Bandırma’nın Almanlar tarafından bombalanacağı söylentisi üzerine, yanında kalmakta olduğu büyük ablası ve iki kardeşiyle birlikte geçici süreliğine merhum eniştesinin daha önce görev yaptığı Kastamonu’ya gelen Özel, Kastamonu’yu sever ve ailenin burada yerleşmesini ister.”
Kaynak: https://birpaphlagon.blogspot.com/2020/03/siyami-ozel-tasrada-bir-entelektuel.html
Bu sevda bitmez…
Madem anılarımızın başkenti dedik. Kısaca birkaç anı hatırlayalım. Bir memleketi memleket yapan içindeki anılarındır derim hep.
En son annemin cenazesi için gittiğim baba ocağında şunu fark ettim.
Anılarım kalmamış.
Unutulmuşum, unutmuşum.
Gurbetteyim artık burada, sokaklarında kaybolduğum, insanlarını tanımadığım, bir yer artık burası.
Burası benim anılarımın başkenti değil.
Sığındığım gönül hiç değil.
Oysa şimdi bahar ayı değil mi?
Her karışında bir anımın olduğu memleketim dediğim dağlarında çiğdemler, kirenler sapsarı açmış, öksüz oğlanlar, siklamenler, düğün çiçekleri yalancı baharın en gerçekçi süsleri olarak kırlara yayılmışlar.
Ilgaz’ın zirvesi bembeyaz, etekleri yeşillenmiş. Bahar güneşine aldanmış çiçekler gibi topraklar da canlanmış. Bahar kupkuru dallara can vermiş, su yürümüş bir kere artık bundan geri dönüş yok. Bahçemizdeki eriğin tomurcukları patlamış bile. Bugün yarın mısır patlağı gibi donatır tüm dallarını.
Baharda ben bu memlekette çok anılar biriktirdim.
Kır çiçekleriyle konuştum, onlara emanet ettim sırlarımı. Ilgaz’da yağmur yüklü, bulutlarla yıkanıp, hasret kokan yellerle taradım saçlarımı.
Karaçomağın kenarından, çay boyunda türkü çağırıp yürüdüm boydan boya.
Karadenizin dalgalarında gözümün izini, yaralıgözün sisli tepelerinde sesimin yankısını bıraktım.
Şenpazar’ın kardelenleri de tanır beni, Ballıdağ’da borazanın hanındaki kuyunun kovası da.
Anılar biriktirdim bir ömür boyu birkaç ömre yetecek kadar.
Mutluyum.
…
“Usulca bir dilim kesiyorum mutluluğumdan
Uzatıp birilerine veriyorum içim içime sığmıyor”
…
Anılar denizinde, pusulasız yolculuklar…
Dağlardayım. Hangi dağ diye sormayın herkes biliyor adını.
Bir patika yola vurmuşum kendimi, ne bir insan, ne de bir teker izi var.
Issız çalılıklar arasından geçerken karabakallar uçuşuyor merhaba diyor kendi dilince, Ağlı’da bir hobu kuşu akbaba kayalıkların üstündeki yuvasından beni seyrediyor,
Pınarözü’nün yaylalarından isimsiz pınarlar akıyor bilinmeze doğru.Kösen çayırındaki yayla çocukları haydi şef yarışalım diyerek yoğurt kabından yaptıkları oyuncak arabaları gösteriyorlar.
Anılar denizinde pusulasız bir yolculuktayım.
İşte geldim ve gidiyorum.
Bilinmeze doğru.
…
Hayal meyal bir tabela gözüyor sisler arasından.
Bir şiir yazıyor soluk harflerle,
…
“İşte geldik gidiyoruz
Şen olasın Kastamonu şehri.
Bitimsiz sevilerin odak noktası,
Anılarımın başkenti.”
Issız bir yol ve bir şehrin ışıkları ve yıldızlar kadar uzak bir yerde görünmez bir dağ var.
Anılar denizinde kaybolmuş biri geziyor elinde pusulasız, cebinde haritasız.
-Nereye diyor biri,
Bilmiyorum, belki de hayallerimin götürdüğü yere, ya da yüreğimi unuttuğum yeredir kim bilir.
Ya da anılarımın başkentine,
Kastamonu’ya,
…
6 Mart 2024-Kastamonu
Cebrail Keleş/Balıkçı Şef