Milli Mücadelenin kadın kahramanlarından Şerife Bacı, cephanelerin Kastamonu Kışlası’na taşınmasında verdiği mücadelede, top mermileri ve kızı Elif’i korumak uğruna kendini feda ederek 21 yaşında donarak şehit oldu, İstiklal yolunda kurtuluşa giden bir destanın adı oldu.

Ağır kış şartlarında cephane yüklü kağnıyı Kastamonu Kışlası’na ulaştırabilmek için bebeğiyle birlikte yola çıkan bu kahraman Türk kadınının hikâyesi, İstiklal yolunda kurtuluşa giden bir destanın adı oldu.

Kurtuluş Savaşı’nda, işgal görmemesine rağmen nüfusuna oranla en çok şehit veren Kastamonu, stratejik konumu nedeniyle büyük rol oynadı. Türk istiklalinin mihenk taşı olarak görülen İnebolu, Mustafa Kemal Atatürk’ün “Gözüm Sakarya’da, kulağım İnebolu’da” sözlerine muhatap oldu.

Savaş, Kastamonu dışında düşmanın işgal ettiği yörelerde cereyan etmesine rağmen, Kastamonu savaşa dahil olmuş, Milli Mücadele döneminde eli silah tutan kadın – erkek, hatta çocuk yaşta herkes cepheye koşmuş; geride kalanlar ise İstanbul’dan İnebolu’ya çıkarılan silah ve cephanenin Kastamonu’dan Ankara’ya ulaştırılması için yollara çıkmıştı. Şerife Bacı da bu kutsal görevi gerçekleştirecek vatanperverler arasındaydı. Eli silah tutan herkes, İnebolu’dan Kastamonu’ya cephane taşırken, adeta destan yazıyorlardı.

Yürekleri burkan kurtuluş mücadelesi ile tarihe geçen kahraman kadınlarımızdan biri de, donarak şehit olan Şerife Bacı’dır.

Şehit Şerife Bacı Kimdir?

On altı yaşında evlendirilen Şerife Bacı’nın eşini, düğünden iki ay sonra Birinci Dünya Savaşı patlak verince askere almışlardı. Altı ay sonra da Çanakkale’den şehit haberi geldi. Eşinin ölümünün ardından kimsesiz olan Şerife Bacı, köyün yaşlıları tarafından savaş gazilerinden Topal Yusuf ile evlendirildi. Üç yıl sonra da Elif adını verdikleri kızları dünyaya geldi.

Salgın hastalıklar ve savaş koşulları nedeniyle öksüz kalanların veya sütü gelmeyen annelerin yardımına ilk koşan oydu. Köyün sütannesi olarak herkesin sevgisini kazanmıştı. Seydiler köyünde öksüzlerin tamamı sütkardeşi, Şerife Bacı onların sütanası olmuştu.

Kocasının durumu nedeniyle hanenin bütün yükünü sırtında taşımıştı. Evdeki işlerin dışında, merkeple dağdan odun getirmek, orakla ekin biçmek, döğen sürmek gibi işleri de Şerife Bacı yapıyordu. Kocası Yusuf’un savaşta sol bacağı kopmuş, yakınında patlayan bomba bir gözünü de kör etmişti. Kulaklarının duyması ise günden güne azalıyordu. Bu haliyle onun iş yapması imkansız olduğu için kocasının günlük işlerini ve hizmetini de Şerife Bacı yapıyordu.

Cepheye 80 Kağnı Cephane Taşınacak

Bir akşamüstü köyde tellalın sesi duyuldu: Tellal, köylüye şöyle seslendi:

“Eyyyyy ahali! Duyduk duymadık demeyin. Cuma günü her haneden bir kağnı, Kastamonu’ya yük taşımak üzere yola çıkacaktır..”

Muhtar, o akşam köy odasında şu açıklamayı yaptı:

 “Ankara’da açılan yeni Meclis ve kurulan hükümet, Anadolu’ya saldıran Yunan askerine son darbeyi vurabilmek için kış boyunca hazırlık yapıyormuş. Kulakları çınlasın, iki ay kadar önce köyümüze gelen M. Akif Bey, camimizde verdiği vaazda ‘Bu milletin hayat hakkı ve varlığını sürdürme konusunda üstünüze bir görev düşerse, yerine getirmekte asla tereddüt etmeyiniz. Vatanı sahiplenmek için gerekirse her birimiz, toprağın koynuna girmeye aday olabilmeliyiz ki, bu vatan bizimdir diyebilelim.’ Komşular; sizin anlayacağınız, deniz yoluyla İnebolu’ya getirilen cephane ve top mermilerinin cepheye taşınması için bütün çevre köylere görev verilmiş. Adına ister imece, ister salma, ister başka bir şey deyiniz; bu taşıma işi muhakkak yapılacaktır. Bizim köyün taşıma sırası Cuma günü olarak bildirildi. O gün, İnebolu'dan 80 kağnı cephane yüklenerek Kastamonu'ya doğru yola çıkmamız gerekiyor. Herkes hazırlığını buna göre yapsın.”

Muhtar, bir de liste hazırlamıştı. Listeyi baştan sona okudu. Toplantıda sekiz kişi yoktu, onların yerine kadın ya da çocuk yaşta gençler gidecekti. O akşam köy bekçisi sekiz kişinin evini dolaşıp yola ne zaman ve nasıl çıkılacağını bildirdi. Şerife Bacı da yola çıkacak isimler arasındaydı.

Kurtuluş Savaşı’nın cepheleri genişledikçe, cephane ihtiyacı artıyordu. Cephelerden Millî Müdafaa Vekâletine, kumandanların gözyaşları ile yazılmış acı telgraflar çekiliyor, cephane talepleri birbirini kovalıyordu. İstanbul’dan, düşman işgalindeki depolardan kaçırılan silâh ve cephane, geceleri kayıklar ve motorlarla İnebolu’da kıyıya çıkarılıyordu. Ambarlara taşınan emanetlerin, ivedilikle Kastamonu üzerinden Ankara’ya sevk edilmesi gerekiyordu.

İnebolu-Ankara arasındaki nakliyat işleri, ağırlaşan kış şartlarının eklenmesiyle güçlükle yürüyor, ulaşımda ciddî gecikmeler meydana geliyordu. Yolculuğun en zor kısmı İnebolu’nun İkiçay, Çatalçeşme bölümü ve Topçuoğlu, Kayguncak, Küre-Ecevit yokuşlarıydı. Bu bölgelerin çamurunu aşmak, arabacılar için ölüm sayılırdı. Yokuş başlarında bütün arabalar çiftleniyor; yokuşlar, bir arabadan çıkarılan çift at, diğer arabanın ok başına takılarak aşılabiliyordu. Her türlü engel, binbir güçlükle geçiliyordu.

Cephaneyi ve Elif’i yün yorganla örttü

Tarih, 1921 Aralık ayını gösterirken, aniden bastıran kar yolları kaplamıştı. Şerife Bacı, top mermileri yüklenen kağnısını İnebolu çıkışında durdurdu. Köyde bakacak kimsesi olmadığı için bebeği Elif'i de yanına almış, oraya kadar sırtında taşımıştı. Top mermilerinin arasında Elif’e bir yer ayarlamış, Sırtındaki yün yorganı hem mermileri hem de kızını koruyacak şekilde üzerlerine örtmüştü. Sonra yine kağnı başına geçip “Bismillah” diyerek öküzleri çekmeye başlamıştı. Epeyce yol aldıktan sonra kağnı birden durmuş, Kağnıyı çeken öküz birkaç kez kar ve tipi nedeniyle çökse de Şerife Bacı’nın itip kakmasıyla yoluna devam etmişti.

Soğuk, dondurucu bir hal almıştı. Şerife Bacı, mermilerin ve Elif kızın üstüne yorganı iyice sıkıştırdı. Top mermileri hareket edip kayarsa Elif’in ezilme ihtimali vardı. Tekrar aceleyle arabanın önüne koşup, öküzleri çekmeye başladı. Öne geçenler uzaklaşıp görülmez olmuş, arkada kalanlar ona yetişmiş, geçip gitmişlerdi. Kimse kendisine zimmetlenen cephaneyi yerine teslim etmekten başka bir şey düşünmüyordu. Çektiği kağnı tekrar durdu, kara öküz yine yürümüyordu! Hava buz gibi olmuş, Şerife Bacı iyice üşümüştü.

Düşündüğü iki şey vardı, Cehaneyi sapasağlam kışlay’a ulaştırmak ve Elif’i dondurucu soğuktan korumaktı. Soğuk, direncini gittikçe kırıyordu; ayağa kalkıp yola devam etmek istese de buna takati kalmadığından yere yığılmış, son bir hamle ile kazağını da çıkararak cephanelerin üzerine örtmüş, yavrusunun donmaması için ona sıkı sıkıya sarılmıştı.

Taşıt kolu binbir güçlükle Kastamonu Kışlası’nın önüne ulaştığında; görevliler cephaneden önce, ölümü pahasına bu cephaneyi Kastamonu’ya ulaştırmak azmindeki kadına, çocuğa, ihtiyara yöneldiler. Hemen sıcak mekânlara götürdüler ve üzerlerine battaniyeler örttüler.

Ancak taşıt kolunda bir kağnı eksikti. Eksik de değildi aslında, biraz geride kalmıştı. Gece karanlığında zor seçilmesine rağmen 150 -200 metre kadar uzaktaydı. İlerlemiyordu, Kışladaki askerler hemen kağnının yanına koşmuştu.

O gece kar tipisine rağmen sabaha kadar yürüyen ve kışlanın kapısına kadar gelebilen cephane yüklü kağnı arabasının bir şekilde kafilesinden ayrı olarak, genç bir kadının kışlaya kadar gelebildiği, şehre girmek nasip olmadan şose kenarında sabaha karşı donduğu anlaşılmıştı.

Arabasındaki kıymetli yükün üstüne yorganını örten bu kadının bir elinde övendere, kollarını açarak yorganın üzerine dayanarak kaldığı, görevliler tarafından görülmüş, İki çavuş, genç kadının ölüsünü kaldırıp götürecekleri sırada yorganın altından birden bire çığlık kopararak ağlayan bir çocuğun feryadını duyunca şaşırmışlar, hemen yorganı kaldırmışlardı.

Gördükleri, otlarla sarılmış top mermileri arasında birleştirilmiş çulların içinde kundaklı bir kız çocuğunun donmaktan kurtulduğu ve müdahale üzerine uyanarak meme için ağlamaya başladığıdır. Cephane ve yavrusu yoluna kendini feda eden bu kahraman anayı arabaya yerleştiren çavuşlar ağlayarak, gün doğarken yola koyulmuşlardı.

Öküzler aç ve zayıf olduklarından arabayı çekememişler, bu yüzden çavuşlar öküzlere yardım ederek cephaneyi karargâhının önüne çekmişlerdi.

Şehit Şerife Bacı’nin naaşı alaca önlüğünden ve başındaki benli örtüsünden belirlenmiş, Seydiler köyünden hemşerilerine gösterilmişti. Köylüler de Şerife Bacı’yı ve çocuğu alarak köylerine götürmüştü.

Mezarının yeri bilinmeyen Şerife Bacı için Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde başlatılan Kurtuluş Savaşı'nda bebeğiyle cepheye silah taşırken donarak şehit olan Şerife Bacı için Kastamonu'nun Seydiler ilçesinde, Seydiler Belediyesi tarafından ilçede bulunan Şehitler Anıtı'na gıyabi mezarlık yapıldı.

İnebolu’ya İstiklal Madalyası

Anadolu'nun lojistik merkezlerinden İnebolu Limanı'na getirilen mühimmatın kağnı arabalarına yüklenerek, İstiklal Yolu üzerinden meşakkatli yolculuklarla cepheye ulaştırılmasında sağladığı üstün başarıları nedeniyle İnebolu’ya beyaz şeritli İstiklal Madalyası verildi.

Şerife Bacı Anıtı

1973 yılında Cumhuriyetin 50. yılı nedeniyle Seydiler Belediye binası önüne Şerife Bacı’nın bir rölyefi yaptırıldı. İnebolu sahiline inildiğinde bir park içerisinde bulunan Şerife Bacı anıtı, canlarını vatan uğruna seve seve feda eden kahramanları temsilen dimdik ayakta durmaya devam ediyor.

Şerife Bacı’nın adı birçok kuruma verilmiştir. Bunlardan birkaçı şunlardır:

Şehit Şerife Bacı İlköğretim Okulu,

Şerife Bacı Öğretmen Evi,

Kastamonu Şerife Bacı Devlet Hastanesi,

Kastamonu Şerife Bacı Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi,

İstanbul Büyük Şehir Şerife Bacı Lisesi.

Editör: Ayşenur Acar