Kutsal Roma-Germen imparatoru V. Karl ile Fransa kralı I. François (Fransuva) arasındaki rekabet savaşa sebep olur. I. François’nın Pavia’da V. Karl’a yenilerek esir düşmesi üzerine, François’nın annesi Louise de Savoie Kanuni’ den yardım ister. Kanuni aşağıdaki mektubu Fransa kralına yazar. Mohaç savaşından sonra sözünü yerine getirerek kralı kurtarır.
“Ben ki sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yer yüzündeki gölgesi Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Azerbaycan’ın ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin Ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve nice memleketlerin sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Süleyman Han oğlu Sultan Süleyman Han’ım. Sen ki Fransa vilayetinin kralı Fransuva’sın. Hükümdarların sığındığı kapıma elçinizle mektupla gönderip ülkenizi düşman istila edip şu anda hapiste olduğunuzu bildirip kurtuluşunuz konusunda bizden yardım talep ediyorsunuz. Söylediğiniz her şey dünyayı idare eden tahtımızın ayaklarına arz olunmuştur. Her şeyden haberdar oldum. Yenilmek ve hapsolunmak hayret edilecek bir şey değildir. Gönlünüzü hoş tutup üzülmeyesiniz. Böyle bir durumda atalarımız düşmanları mağlup etmek ve ülkeler fethetmek için seferden geri kalmamışlardır. Biz de atalarımızın yolundayız ve daima memleketler ve alınmaz kaleler fetheylemekteyiz. Gece gündüz daima atımız eyerlenmiş ve kılıcımız belimizde kuşatılmıştır. Yüce Allah hayırlara bağışlasın. Allah’ın istediği ne ise o olsun. Bundan başka haberleri gönderdiğiniz adamınızdan öğrenebilirsiniz. Böyle Biliniz.”
Kanuni Sultan Süleyman’ ın Fransa Vilayetinin kralına yazdığı bu mektubu okuyunca aklıma Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’ un bir şiiri geldi:
Bir zamanlar biz de millet hem nasıl milletmişiz
Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz
Kapkaranlıkken bütün âfâkı insâniyyetin
Nûr olup fışkırmışız tâ sînesinden zulmetin
Yarmışız edvâr-ı fetretden kalan yeldâları
Fikr-i ferdâ doğmadan yağdırmışız ferdâları
Öyle ferdâlar ki kaldırmış serâpâ âlemi
Dîdeler bir câvidânî fecrin olmuş mahremi
Yirmi beş yıl yirmi beş bin yıl kadar feyyâz imiş
Bak ne ânî bir tekâmül bak ki hâlâ mündehiş
Yâd-ı fevka'l-i'tiyâdından onun târihler
Görmemiş benzer o müdhiş seyre hem görmez beşer
Bir tarafdan dînimiz ahlâkımız irfânımız
Bir tarafdan seyfe makrûn 'adlimiz ihsânımız
Yükselip akvâmı almış fevc fevc âgûşuna
Hepsi dalmış vahdetin âheng-i cûşâcûşuna
Emr-i bi'l ma'ruf imiş ihvân-ı İslâm'ın işi
Nehy edermiş bir fenâlık görse kardeş kardeşi
Kimse haksızlıkdan etmezmiş tegâfül ihtiyâr
Ferde râci’ sadmeden efrâd olurmuş lerzedâr
Geleceğimizin teminatı gençlerimize yarınların ufuklarını aydınlatacak ışığı, yarınların inşasını sağlayacak ilhamı şanlı tarihimizden başka bir kaynaktan verebilir miyiz?!
Geçmişini bilmeyen geleceğine yön veremez! Kendi tarihini bilmeyenlerin tarihini başkaları yazar, tarihi yazan talihi de belirler! O halde geleceği şanlı geçmişin ışığıyla aydınlatmaya devam…