Sarmaşıklar çiçek açtı

Abone Ol

Yurtları ağaç gövdeleridir, asla “asalak” değiller ama, kendileri üzerinden gelişen başka hayatların müsebbipleri üstüne üstlük…

Şenpazar’da sarmaşıklar çiçek açtı.

Boy atıyorlar “Şarabana” çayına yakamozlarını düşürerek…

Kuytularında fişek gibi ateş alıyor taze yaşamlar.

Türkiye’nin hatta dünyanın en usta şimşir ustası “Yüksel Erdoğan” anlattı sarmaşıkları…

Doğanın birbirini tamamlayan parçalardan oluştuğuna bir kez daha iman ettim.

“Sarmaşık balı” bilmezdim…

Yüksel Erdoğan sayesinde öğrendim.

Eğer sarmaşıklar boy atmasa tam da bu vakitte…

Arıların kış hazırlığı yapmaları mümkün değil.

Nasıl bir ayar sarmaşıktan arıya uzanan?..

Hele bir de yağmur az yağıverirse arıların değme keyfine.

Sarmaşık balı “polen deposu”…

Nazlı ama, kısa sürede tüketmek gerekiyor, doğal olan özgürdür nitekim.

(“Kara çorba” meşhur…

Başrol oyuncusu bitkiye Şenpazar’da “Karamuk dikeni” derlermiş.

Eski adı ise “Kömüş biti”…

“İsimler artık birbirine karıştı” diyor Yüksel Erdoğan.

O kadar çokmuş ki bu yıl…

Dalında kuruyup gidecek haliyle cümlesi.

Çiçek balı her yıl kovan başı 3-5 kilogram olurmuş…

Bu yıl kovan başı 15-20 kilograma vurmuş ki hikmetini düşünüyorlar bu ivmenin.

Şarabana çayının güneyindeki bal bereketinin kuzeyde olmaması da…

Bir diğer hikmeti aranacak mesele.)

Not: “Yüksel Erdoğan”…

Şenpazar’ın “Aşıklı” köyünde yaşıyor.

Şimşir “ürün” ustası…

Şimşir onun ellerinde “konuşuyor”.

Kültür ve Turizm Bakanlığı “sanatçısı”…

“Yaşayan insan hazinesi.”

Türkiye’de üstüne olmadığını biliyorum…

İngiltere’den gelmiş bir ekip, “usta öğretici” olarak İngiltere’ye davet etmişler, kabul etmemiş.

“Neden kabul etmedin?” dedim…

“Çam havası olmadan yaşayamam” dedi.

Şimşir ustalığı “dede mesleği” olmanın ötesinde…

Asırlar önceye uzanan “ecdat mesleği” onda.

Yüksel Erdoğan’lar…

Kastamonu’yu Kastamonu yapan kıymetler.

Böylesi büyük bir ustayı tanıyor olmaktan hep onur duydum…

Madde ile emek ilişkisinden estetik üreten bir sanatçı o.

Not 2: Yavuz Ballık kapıdan girdi…

Asaletin ete kemiğe bürünmüş hali.

Ardında bir delikanlı…

Gözlerinden bilgi pınarı akıyor.

Nereden aşina olduğumu çıkaramadım delikanlıyı…

Buldum, Kastamonu’nun büyük kıymetlerinden Metin Boyacıoğlu’na dair yazısını okumuştum, “Melih Kuyucu”.

Yavuz Ballık “Seninle tanıştırmak için geldim Melih’i” dedi…

Ah Yavuz Ballık gölgende o kadar erdemlendik, bitmiyor faydan, derdi memlekete dair söz söyleyen insanları bir araya getirmek.

“Melih Kuyucu”…

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü öğrencisi.

“Size komşularınızla tanıştırayım” dedi…

Nasrullah Camii’nin kıble tarafında, Medrese içindeki kabristandaki meftunları başladı anlatmaya, mezar taşlarını bir bir okudu.

“İpşirzadeler”…

Can kulağı ile dinledim.

Osmanlıca’yı nasıl öğrendiğini sordum…

Kastamonu Lisesi’nde öğrenim görürken lise arşivinde görevlendirilmiş, Osmanlıca’yı arşivdeki Osmanlıca kitaplardan bellemiş, nasıl bir meziyet bu.

“Kastamonu’yu araştırıyorum” dedi…

“Yerel tarih araştırmacısı”.

İyi de…

Bu yaşta bu merak, sabır ve kabiliyet.

İsmi ileride çok duyulacaktır bilim dünyasında…

Şimdiden kayıt düşeyim istedim.