Sanayi

Abone Ol

Son zamanlarda sıkça karşımıza çıkan kavramlardan biri de regülasyon yani düzenlemeler… Tanımı “bireyler ve firmaların iktisadi ve sosyal açıdan istenmeyen davranışlarını engellemek amacıyla oluşturulan uygun müeyyidelerle desteklenmiş kurallar” olarak verilmektedir. Kökenleri çok eskilere dayanıyor. Babil Hammurabi kanunlarının bazı maddeleri ticareti düzenliyordu. Hz. Muhammed (sas) zamanında da fiyatlara karışılmamıştır. Çünkü Allah (cc) belli zamanlarda kıtlık verebilir, fiyatı artırabilir. Ama ticaret denetimi ve düzenlemesi yapılmıştır. Örneğin; Medine’de peygamberimiz ilk pazarı kurmuş ve pazardan vergi alınmamıştır. Tüccarlar vergi vermemiş ancak onlardan bazı kurallara uymaları istenmiştir. Tüccarlar da vergi vermedikleri için Medine pazarına rağbet etmiş, kurallara da uymuşlardır. Şimdi “Kurallar nedir?” diye soracaksınız. Pazarda kimsenin sabit yeri yoktur, sabah kim erken saatte gelirse en iyi yeri kapar. Pazarda kimse çadır kuramaz, kimse müşteriyi aldatamaz, Pazar yollarını kapatacak biçimde tezgah açamaz. Bu kurallar da bir nevi regülasyondur. Pazarda tüccarların kurallara uyup uymadığını denetlemek için memurlar görevlendirilmiştir. Hatta Hz. Muhammed (sas), Pazar denetimlerinden birinde elini pirinç çuvalının içine daldırmış ve alt taraftaki pirinçlerin ıslak olduğunu görmüştür. Satıcı da mantıklı bir açıklama yapamayınca “aldatan bizden değildir” demiştir. Ebu Yusuf  devlete ait boş arazileri topraksız çiftçilere bedava vermiş ancak üç sene boyunca ekip biçmeyen çiftçilerden bu toprağı geri almıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nda da muhtesib adı verilen görevliler pazarda kurallara uyulup uyulmadığını denetlemişler ve uymayanlara cezalar vermişlerdir. Hatta fiyatlar bizzat devlet görevlileri tarafından belirlenmiş yani narh konmuştur. Kısaca tarihin çeşitli zamanlarında regülasyonlar yapılmıştır.

Yakın tarihte de regülasyonlar yapılmaya devam etmiştir, hatta devam etmektedir. Rockefeller sadece ABD değil tüm Dünya’da petrol piyasasına hakim olunca yani bir nevi kartel kurunca piyasaları düzenleme ve tekel oluşumlarını engelleme ihtiyacı anlaşılmıştır. 1890 yılında Sherman antitröst yasaları çıkarılmış ve bu yasalara dayanarak Rockefeller’in petrol tröstü üçe bölünmüştür. Daha sonra regülasyon yasaları çıkarılmış, piyasaların denetlenmesi için bağımsız denetleme ve düzenleme kurumları kurulmuştur. Günümüzde Türkiye’de de Rekabet Kurumu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu (BDDK), Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) gibi kurumlar piyasaları denetlemek amacıyla çalışmaktadır.

Gelelim regülasyon konusuna neden değindiğimize… Malum son zamanlarda ikinci el otomobil, kiralık ev piyasalarında normal olduğu düşünülmeyen bir hareketlilik var. Otomobil fiyatlarının daha da artacağını düşünen galericiler birinci el otomobilleri bir şekilde satışa sunmuyor, kendilerine veya yakınlarına satıyorlar. Sonra onlar da pahalı fiyattan piyasaya sürüyorlar. Devlet te bunu engellemek için 6 ay ve 6000 km şartı kuralını getirdi. İşte bu bir regülasyondur. Şimdi ikinci el otomobilin birinci el fiyatından daha yukarıya satılamayacağı kuralı getirildi. Diğer yandan kiralarda %25’in üzerinde fiyat artışları yasaklanmıştır. Bununla beraber TOKİ atağa kalkmış ve yeni ev üretimini artırmaktadır. İleride evini kiraya vermeyen kişilere yüksek vergi getirilmesi planlanmaktadır. Böylece ileride yüksek fiyatla kiraya vermek için şimdi evini kiraya vermeyen kişiler cezalandırılmak istenmektedir. Hollanda’da evlere yenilik, büyüklüğü, konumu vs gibi ölçütlere göre puan verilmektedir ve belli puanın altındaki evlerin 1500 Avro’dan yüksek fiyata kiralanması yasaklanmıştır. Bence evini kiraya vermeyenlere daha yüksek, evini kiraya verenlere ise daha düşük vergi tahakkuk ettirilmesi piyasa açısından olumlu olacaktır. Ev sahipleri böylece evlerini düşük fiyata bile olsa kiraya vereceklerdir, zira eğer kiraya vermezlerse hem kira gelirinden olacaklar hem de yüksek kira ödeyeceklerdir. Zaten evini kiraya vermemek kira fiyatlarını yükseltmekte ve topluma maliyet yüklemektedir.

Regülasyon konusunda iki farklı görüşe sahip iktisatçı grubu var (Harvard ve Chicago okulları). Biri devletin regülasyon yapmasını savunurken diğer taraf regülasyon yapılmasına karşıdır. Regülasyon genelde ekonomide tekellerin (tek firmanın bulunduğu piyasa) ve kartellerin (firmalar arası anlaşma) engellenmesi amacıyla yapılmaktadır. Harvard okulu piyasada tekeller oluşursa firmaların karının ve performansının artacağını ve bu nedenle tekellerin engellenmesi gerektiğini savunurlar. Chicago okulu ise firmalar etkin üretim teknikleri kullandıkları için tekellerin oluştuğunu ve regülasyonların etkin davranan firmaları cezalandıracağını savunurlar. Zaten ekonomide kısa zaman sonra başka bir firma yenilik yapacak ve o tekel olacaktır (Bunu Schumpeter isimli bir iktisatçı “yaratıcı yıkım” kavramıyla açıklamaktadır). Örneğin; Türkiye’de liberal ekonomi dendiğinde ilk akla gelen kişi Prof.Dr. Atilla Yayla’dır. Atilla Yayla, “İkinci el otomobil fiyatlarının birinci el otomobilden yüksek olamaması” kuralının boşa kürek çekmek olacağını bunun yerine ikinci el otomobillerde ithalat yasağının kaldırılması gerektiğini söylemektedir. Yani regülasyon konusunda muhalif fikirler de vardır. Bu arada Atilla Yayla’nın önerisinin (ikinci el otomobil ithalatının serbest  bırakılması) cari açığı artıracağını da belirtelim. 

Ancak şu anda insanların insaf sınırını aşan biçimde fiyatları artırdığı da aşikâr… Türkiye açısından konut ve otomobil piyasası önemlidir. Çünkü Türkiye’de halen kişi başına otomobil sayısı Avrupa’nın gerisinde ve son 20 yılda kişi başına otomobil sayısının Avrupa’ya göre daha hızlı arttığı görülüyor. Yani insanlar hızlı biçimde otomobilleniyor ve Türkiye, Avrupa’nın en büyük otomobil üreticilerinden biri konumunda… Diğer yandan konut, gelişmiş ülkeler için bile önemli olduğunu görüyoruz. ABD ve Avrupa’da çok sayıda kişi evsiz ve sokaklarda yaşıyor. Fransa’da isyanlar çıkıyor. 2008 krizi de ABD’de aşırı artan konut fiyatlarının bir anda düşmesi ile başlamıştı. Bu nedenle önümüzdeki günlerde regülasyonların daha çok görüleceği ve tartışılacağını söyleyebiliriz.