Sahabe Türbesi

Abone Ol

Sahabe Türbesi

İLİ                       KASTAMONU

İLÇESİ                MERKEZ

YERİ                  HEPKEBİRLER MAHALLESİ

Halk arasında Sahabe türbesi diye bilinen bu türbe Hepkebirler Camisinin batı kıyısında yer almakta idi. Giriş Cami içindeki batıya caminin batı duvarındaki bir kapı vasıtası ile idi. Bu kapı Türbenin kıble tarafına gelmekte idi. Yaklaşık 20 metre kare kadar olan bu türbenin Çifci bu türbenin 6 adet pencereden ışık aldığını ve içinde 4 adet sandukanın bulunduğunu yazmış ve son tamirde tabanı seramik kaplı olarak çatısı da kiremit örtülüdür diye yazmış ve Hepkebirler Türbesi  diye de kitabında belirtmiştir. Gökoğlu ise Cami içindeki kapıdan girilen Kepkebirler türbesinde 4 tane tahta sanduka var birisisine Hamzai Yunani denilmekte diğerlerinin kim olduğu bilinmemekte diye yazmıştır.

Kastamonu İnanç turizminde çok sayıda kişinin ziyaret ettiği ve özellikle kokartlı rehberlerin uydurma anlatımları karşısında Kültür Turizm Derneği olarak bizler bu konuda Tursab diye bilinenTurist rehberleri birliği rehberlerinin Kastamonu ve civarındaki on yedi bin civarındaki evliyanın gelen misafirler yanlış olarak bu kokartlı rehberlerin değil de yerel rehberlerin bu türbeleri anlatmaları konusunda ilgililerin dikkatini çekmeye çalışıyoruz. Ancak İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün bu konudaki katı tutumunu da bir türlü aşamıyoruz.

Sahabe Türbesi ile ilgili olarak Çifçi bu bu türbede yatan 4 zat ile ilgili olarak aynen şu ifadeleri yazmıştır” bakana göre sağ başta bulunan sanduka ahşap şebeke içerisine alınmıştır. Bu zâtın Kaysü’l  Hemedânî  adındaki bir sahabe; yanındakilerin de kendisi gibi sahabe yahut tabiînden olduğu rivayet edilir” diye yazmıştır.

Kaysül Hemedani Asgar hazretleri  Eyüp Sultan ile beraber İstanbul kuşatması için gelen ordu ile birlikte gelmiş ve bu zat Kastamonu’da kalmıştır. Bu zatın Kastamonu2ya geliş tarihi kesin olmamakla birlikte Hicri 59 miladi 678 yıllarından öncedir. Bazı kişiler bunu hicretin 41 yılından bir kaç yıl sora diye de anlatmaktadırlar. Derneğimiz üyeleri de daha ziyade bu ifadeyi kullanmaktadırlar.

Bu zatın türbesinin bulunduğu yerdeki yoldan sarhoşların geçemediği de nesilden nesile anlatılarak günümüze kadar gelmiştir.

Bu türbede yatan Kaysül Hemedani Asgar hazretlerinin ağabeyi olan Kaysül Hemedani Ekber hazretlerinin de bu türbede yattığı rivayet edilmektedir. Bu rivayetlere dayanarak bu türbede iki sahabe yattığını söylemek yanlış olmaz. Bu türbede ayrıca Hamza Yunani adında bir zatın yattığı rivayet edilse de hem bu zat hem de diğer sandukanın altında yatan zat ile ilgili bilgi vermek veya bilgi uydurmak doğru değildir.

2017 yılına kadar daha önce buradaki yolun genişletme çalışmalarında yıkılan bu türbedeki dört sandukanın Caminin içine doğru biraz çekilmiş hali mevcut idi. Ancak 2017 yılındaki  bu yenileme çalışmasında bu sandukalar da yerinden sökülmüş ve Caminin batı duvarı düz olarak örülmüş bununla da kalınmamış ve Sahabe Türbesi diye Cami ile burada sonradan açılan yolun İstinat duvarı arasındaki dar yerin üzerine bir levha konularak sahabe Türbesinin yeri belirtilmeye çalışılmıştır. Günümüzde Sahabe Türbesinden bir cami duvarındaki bu levha yazıdan ve mezar süsü verilmiş küçük bir yerden başka bir şey kalmamıştır. Ayrıca bu yenileme çalışması sırasında Caminin Kuzey Doğu kıyısında bulunan ve içinde 9 sandukanın yer aldığı Samur Dede Türbesi yıkılmış ve yer ile yeksan edilmiştir.

Buna dönemin Vakıflar  Bölge Müdürlüğü yetkilileri nasıl izin vermiştir. Bu ayrı bir konudur. Ancak bu türbeler yıkılırken ve Caminin Çevresindeki mezar taşları da cami duvarı kenarına yığılıp sonradan Cetvelle ölçülmüş gibi sıraya dizilmiş mezar görünümlü yerlerin başlarına konulmuştur. Ayrıca imalat fazlası olsa gerek çok sayıda mezar taşı da artmıştır.

Yıkmak kolay bir olaydır. Bence bu mekana daha büyük ve güzel bir Cami yapmak ve Sahabe Türbesini de yeniden yerine yapmak hem daha zor hem de daha büyük bir olaydır. İlimizde Böyle tarihi ve dini alanı güzelleştirecek ve yeni bir proje ile burayı ihya edecek ve İnanç Turizmi için de Şehrimizin büyük bir gelir kapısı olacak bu alanı yeniden ihya etmek hem dini, hem dünyevi, hem tarihi hem de kültürel açıdan önemlidir. Büyüklük yıkmakta değil yapmaktadır. Şehrimizde de Büyük insanlar her zaman var olmuştur. Şu anda buraya gelen misafirlerimize sunum yapabilecek bir alan dahi yoktur. Yoldan gelip geçen vasıtalardan Sahabe Türbesinin yerini gösteren levhanın önünde biraz durmak  ve sunum yapmak ve hatta Sahabeler için durup okumak bile hem trafik açısından riskli hem de tehlikeli olmaktadır.

Kastamonu Türbeleri ile şunu belirtmek yanlış olmaz. Son dönemlerde Türbelerin bulunduğu yapıları yakmak veya yıkmak nerdeyse bir gelenek haline gelmiştir. Bunun bir diğer örneği de yine bu yıllarda mezarları sökülüp yerine seyrangah adı verdikleri yemekhanenin yapıldığı  inci tepesindeki İnci Baba ve yanındaki 7 adet mezarın yok edilmesidir.

Ancak burada bir hususun da belirtilmesi gerekir. Sahabe Türbesinde yatan zatlar ile Kastamonu Kalesinin doğu yamacıdaki Miladi 1533 yılında vefat eden Ali Asgar Efendinin Kırkgızlar türbesindeki mezarı ile karıştırılmamalıdır. Bu zat aslen İranlı olup  miladi 1515 yılında yola çıkarak Kastamonu’ya gelen ve burada vefat eden Ali Asgar İsmi verilmiş olan kişidir.

Mekanları Cennet Ruhları Şad olsun.