Farkına varamazsın, akşamlar sessiz gelir,
Şimdi gece üryandır, yıldızlar çırılçıplak...
Bilir misin bu soğuk, bu pis karanlık nedir?
İşte zehirli hançer, işte bu kınsız bıçak!
Kırk yıl mıydı hatırı, bir gün müydü kahvenin?
Yalanmış meğer hepsi, sevgiler bir anlıkmış.
Kurt kocarsa olurmuş maskarası köpeğin;
Demek günün birinde ihtiyarlık da varmış...
Dost bildiğin insanlar unutmuşlar adını,
Kapını mühürlemiş gençliğinde açanlar,
Silmişler -utanmadan- gönüllerden yadını,
İyi gün dostlarıymış mateminden kaçanlar...
Aynalar düşman olmuş, bakamıyorsun artık;
Beliren kırışıklar acılar değerince...
Vefasızlık diz boyu, haya perdesi yırtık;
Bir ağlayanın olmaz ardından, sen gidince!
Pir –i fanisin artık, bir ayağın çukurda;
Yalnızlık kaderindir, gariplik alın yazın!
Bir ömrü harcamaya değer mi bu uğurda?
Şimdi notalar suskun, telleri kırık sazın!
Son gemisi kalkıyor bu dönüşsüz seferin;
Gece yarısı gibi ürpertisi yakanda!
Unuttular şimdiden seni dost bildiklerin;
Çorbası çıkmış artık kalınmaz bu mekanda!...
Erdal arslan