Paylaşımlı Yolculuk Hakkında

Abone Ol

Bugün Paylaşımlı yolculuk hakkında biraz konuşacağız. Önce karşımıza çıkan sorunu ele alalım. İstanbul trafik kalabalığında Newyork’a fark atarak birinci sıraya yerleşti. Mesai saati dışındaki zamanlarda bile İstanbul’da bir yerden bir yere gitmek kolay değil. Sadece İstanbul değil Ankara’da da trafik sorunu giderek ağırlaşıyor. Kötü haber vereyim, giderek daha da kötü olacak. Birincisi son 5-6 senedir İstanbul ve Ankara’da yeni yol, kavşak vb yapılmıyor. Ayrıca toplu ulaşım yatırımları hem minimize edildi hem de metrolar, metrobüsler, otobüslerde arıza oranları arttı. Arıza oranlarının düşeceğine yönelik bir inanç da yok. İkincisi; Türkiye’de yüz kişi başına düşen otomobil sayısı 35 civarında ama bu oran Avrupa’da 50-55 arasında ülkeye göre değişiyor. 15 sene içinde kişi başına otomobil sayısında Avrupa’yı yakalayacağımızı veya en azından yaklaşacağımızı düşünüyorum. Otomobil sayısı artar ama yeni yol yapılmazsa ne olur? Trafik tıkanır. Gördüğünüz gibi tıkanıyor da zaten. 

Peki bu sorunu çözmek için bir şey yapamaz mıyız? Yatay mimariye geçmek, yeni yollar ve kavşaklar inşa etmek, toplu taşıma yatırımlarını (metro, metrobüs, otobüs vb) artırmak gibi çözümleri herkes biliyor zaten. Bu yazıda bahsedeceğimiz çözüm ise giderek gelişen teknoloji tarafından karşımıza çıkarılıyor. Paylaşımlı yolculuk. 

Paylaşımlı yolculuğu önce biraz anlatalım. Paylaşımlı yolculuğun üç tarafı var. Birincisi; otomobil sahibi. Otomobil sahibi genellikle X konumundan Y konumuna gitmeyi isteyen kişidir. Ama eğer bunu tek başına yaparsa benzin parasını tek başına ödeyecektir. Ama paylaşımlı yolculuk sayesinde benzin parasını çıkardığı gibi kazanç da elde edebilir. İkincisi; yolculuk yapmak isteyen ama otomobili olmayan kişidir. Üçüncü de paylaşımlı yolculuk sistemini kuran, otomobil sahibi ile yolculuk yapmak isteyen kişiyi buluşturan firmadır. Sistemi biraz açıklayalım. Hem otomobil sahibi hem de yolculuk yapmak isteyen kişi paylaşımlı yolculuk uygulamasını telefonuna indirir. Uygulama her ikisinin de konumlarına cep telefonundan ulaşmaktadır. Otomobil sahibi gitmek istediği konumu ve yolcudan istediği parayı sisteme girer. Yolculuk yapmak isteyen kişi de gideceği yer ve ödemeye razı olduğu miktarı sisteme yazar. Uygulama gideceği yer ve para konularında birbirine uyan kişileri bir araya getirir. Yani arz ve talep bir araya gelir. 

1-    Trafik azalır: Paylaşımlı yolculuk olmasaydı yolcu ayrı, otomobil sahibi de ayrı bir araçla yolculuk yapacaktı. Yani trafikte iki araç olacaktı. Şimdi ise trafikte sadece bir araç var. Paylaşımlı yolculuğun sık biçimde kullanılması trafiği azaltır. 
2-    Otomobil sahibi para kazanır: Eğer otomobil sahibi paylaşımlı yolculuk yapmasaydı benzin parasını tek başına kendisi ödeyecekti. Şimdi ise benzin masrafı haricinde para bile kazanır. Örnekle anlatalım. İstanbul’da X semtinden Y semtine gideceksiniz. Normalde benzin parası 50 TL tutuyor. Siz 80 TL istediniz. Dolayısıyla 80 TL kazandınız. Benzin parasını düşünce net kazancınız 30 TL. Ama eğer tek başına gitseydiniz 50 TL benzin parasını cebinizden ödeyecektiniz (muhtemelen bu yolculuktan elde edilen paranın ufak bir kısmı uygulama sahibi firmaya ödeniyor). 
3-    Yolculuk Eden Kazanır: Uygulamada gitmek istediğiniz yolculuk için ödemeye razı olduğunuz miktarı yazıyorsunuz. Sizin ödemeye razı olduğunuz fiyatı kabul eden otomobil sahipleri ile buluşursunuz. Birincisi; bu fiyat taksi fiyatlarından daha düşüktür. Zaten yüksek fiyat isteyen otomobil sahibi kolay kolay müşteri bulamaz. İkincisi; taksi şoförlerinin kötü davranışlarına muhatap olmazsınız. İstanbul ve Ankara taksilerinin müşterilere davranışlarını ben yazmıyorum. Siz İstanbul ve Ankara’da yaşayan tanıdıklarınıza sorun. Üçüncüsü; İstanbul ve Ankara taksileri Arap turist kovaladıkları için Türk müşterileri almazlar dolayısıyla Türklerin taksi bulması kolay değil. Paylaşımlı yolculukta ise otomobil sahibinin uygulamada yolcuyu seçme gibi bir alternatifi yok. 

Bu işin bir diğer yönü de taksiciler. Taksiciler ve Paylaşımlı yolculuk arasındaki ilişkiyi, rekabeti yazmadan önce Schumpeter denen bir iktisatçıyı yazacağım. Schumpeter, “Yaratıcı Yıkım” denen bir kavramı ortaya atmıştır. Bir piyasada belli sayıda firma rekabet etmektedir. Sonra bu firmalardan biri veya dışarıdan bir firma yeni bir iş fikri ile ortaya çıkar ve yaratıcı düşüncesi ile piyasayı yıkar. Ortaya yeni bir piyasa çıkar. 

Şimdi “Yaratıcı Yıkım kavramını neden durup dururken açıkladın hoca?” diyeceksiniz. Bunu Taksi piyasasını açıklayınca anlayacaksınız. Taksi olmak için taksi plakası almak gereklidir. Taksi plakaları da oldukça yüksek bedellerdir. Bu önemli bir giriş engelidir, yani taksi piyasasına girmek çok zor ve maliyetlidir. Taksi plakasını alan kişi de yüksek bedel ödediği için bu bedeli çıkarmak istemektedir. Bu tutum taksi ücretlerini artırmaktadır. Taksi plakasını alan kişi aracın şoförlüğünü kendisi yapmaz. Anlaştığı şoförlere verir ve bunlardan da çalıştığı saat başına ücret ister. Tabi taksi plakasına yüksek bedel ödediği için şoförlerden yüksek ücret ister. Taksi şoförleri de bu ücreti çıkarmak için Arap turistlere hizmet vermek, yanlışlıkla iki km öteye gitmek isteyen Arap turistleri 20 km gezdirmek gibi yollara başvurur. Taksi ücretleri de suni olarak artar. Üstelik plaka sahibi şoförleri tercih ederken şoförlerin insanlarla iletişimine değil vereceği paraya bakar. Bu nedenle taksiye binen kişilerin çoğu kendileriyle iyi iletişim kurmayan taksi şoförleri ile karşılaşırlar. Sonuçta yolcular düşük kaliteli yolculuk için yüksek bedel öderler.

Taksi piyasasını da paylaşımlı yolculuğu da anlattık. Doğal olarak taksi plakası sahipleri paylaşımlı yolculuğu yani piyasada kendilerine bir rakibi istemezler. Taksi plakası sahipleri büyük paralar verip taksi plakası almışlardır ama iyi de para kazanırlar. Taksi şoförleri ise fazla kazanç elde edemezler, kazançlarının çoğunu taksi plakası sahibine verirler. Taksi plakası sahipleri ile paylaşımlı yolculuğu Türkiye’ye getirmek isteyen firma arasındaki mahkemeler sürüyor. Taksi plakası sahipleri, plakaya önemli paralar ödediklerini, vergi ödediklerini ama paylaşımlı yolculuk firmalarının bunu ödemediklerini söyleyerek itiraz ediyorlar. Bu arada vatandaşlar da taksicilerin müşteri seçme (Arap turist seçme), müşterilerle kötü iletişim, yüksek taksi ücretleri gibi sorunlardan şikayet ediyorlar.

Şimdi muhtemelen neden “yaratıcı yıkım” ve “Schumpeter”’den bahsettiğimi anlamışsınızdır. Paylaşımlı yolculuğu Türkiye’ye getirmek isteyen firma piyasayı yıkmak ve yeni bir piyasa ortaya çıkarmak istiyor. Aynen bilgisayar yazıcılarının daktilo piyasasını yıkarak yeni bir piyasa ortaya çıkarmaları gibi. Zaman ve mahkemeler taksi plakası sahipleri ile paylaşımlı yolculuk firmasının hangisinin haklı olduğunu ortaya çıkaracak. Bu arada Paylaşımlı yolculuk firmalarından birinin sahibi olan Oğuz Alper Öktem’in Chicago Üniversitesi ekonomi bölümünden lisans ve London School of Economics üniversitesinde siyasal ekonomi bölümünden de yüksek lisans diploması olduğunu da ekleyelim.