1980’lerin ortasıydı, Ticaret Odası Aralığı’ndaki dükkanlar o vaktin ticaret merkezlerinden biriydi, berberinden ayakkabıcısına…
Ortaokulun yaz tatillerinde o çarşıda çıraktım.
Bir kahvenin hatırı kadar sene geride kaldı…
Hatırası yeter.
Çocuk aklı da olsa…
En değerli zihinsel çıkının o vakitlerde doldurulan olduğunun farkındayım.
Çarşıya minare dibinden girince Ali Demircioğlu’nun dükkanı vardı, avize türü elektrikli ev eşyaları satardı, bitişiği Oktay Kaynak ağabeyin çay ocağıydı, ocakçısından garsonuna kadar tüm yüzler hatıra şeridimde mevcut, Hadi Bey’in televizyon tamiri dükkanı, devamında “Ayakkabıcı Tahir”, “Çınar Lokantası” elbette, “Terzi Sezai Bey”, “Saray Lokantası”…
Çarşının bir tarafı bu şekildeydi.
Karşı geçe…
“Berber Orhanlar”, “Televizyon Tamircisi Ekrem Gülsunar”, bitişiğinde nur yüzlü-aksakallı bir hacı dede vardı, ismi aklıma gelmedi, saat tamir ederdi, bitişiğinde Mevlüt Yücel’in müteahhit yazıhanesi, Süleyman Yücel o yıllarda öğretmendi, yazıhane sehpasında “Bizim Ocak” dergisi eksik olmazdı, sayfalarını karıştırdığımı hatırlıyorum. Pasaj aralığını geçtikten sonraki ilk dükkan Ali Köse’nin yazıhanesiydi, devamında “Gözlükçü Cevat”, “Berber Selahattin Ağabey”.
Çarşının arka geçesi…
Ruhi Kürkçüoğlu’nun dükkanı şimdiki Kürkçüoğlu eczanesinin yerindeydi, arka cephede “Terzi Ali Bey Amca”, Fanilacı Mustafa Özeren’in babası Hacı Amca, Hacı Selahattin Bey’in bakkal dükkanı, “Yazıcı Lütfi Uylukçu”, iki oğlu ile birlikte çalışan berber ağabey, ki babamda o dükkanda berber çıraklığı yapmıştı fi tarihinde, ayakkabı tamircisi Ahmet Amca.
Kastamonu Ticaret ve Sanayi Odası’nda Hakkemler’in Nazım Alıcı ve İşeri Biraderler’den Sedat İşeri dönemleri…
“Mustafa Elmas, Nuran Şenoğlu, Nuran Mıcık, Mehmet Kenanbeyoğlu, Ayşe Ataulusoy, Halil Dedeoğlu” o vaktin personel kadrosu.
İşte o vakitte, o çarşıda, çocuk yaşımda tanıdır Oktay Kaynak’ı…
Televizyon Tamircisi Ekrem Usta’nın dükkanındaki çay megafonunun diğer ucu Oktay Kaynak’ın çay ocağına çıkardı.
“İki çay, bir mako”…
Mako benimdi daim.
Oktay Kaynak’ın babası Kastamonu’nun usta terzisi “Nazım Kaynak”…
Oktay Kaynak babası ile terzilik yaparmış gençliğinde.
Ekrem (Gülsunar) Usta’nın bir numaralı dostlarından biriydi Oktay Kaynak…
Dert ortaklarıydı birbirlerinin.
Kim zaman Ekrem Usta epey bir “haşlardı”…
Sesini çıkarmadan dinlerdi Oktay ağabey.
Başka bir dostluktu onlarınki…
Bu zamanlarda emsali kalmayan.
Hatırlıyorum…
Takım elbisesini ve kravatını asla eksik etmezdi Oktay ağabey.
“Ne gerek var esnaflıkta?” diye düşündüğüm olmadı değil…
Nezaketindendi.
Sıkı Kastamonuspor taraftarıydılar…
12 Eylül darbesinin ardından futbolun cazibesini artırmıştı hükümet, her ile çim sahalar yapılıyor, lig statüleri yeniden belirleniyordu, 80 öncesi yaşanan acılara karşı bir panzehirdi besbelli, göle çalınan mayaydı bir nevi, tutar mı tutar. Vali Kamil Demircioğlu Gazi Stadyumu’nun çim zeminini sabah-akşam başında durarak kadife misali yaptı. Kastamonuspor 3. Lig’de başladı sezona. Ortalık kırmızı-siyah. Kastamonuspor sevdam o çarşıda başladı.
Deplasman kaçırmazdı Ekrem ve Oktay ağabeyler…
Ekrem Usta’nın açık mavi renkli Murat 131’i ne güne duruyor, deplasman deplasman dolaştı yurdu, gazete misali haberleri alırdım dönüşlerinde.
“Ekrem Gülsunar, Oktay Kaynak, Eczacı Edip Nazlı, Latif Törer, Ertuğrul Çelikten, Pasaj Sineması’nın sahibi Hayati Pattaban, Zafer Göktürk”…
İsmi hatırıma gelmeyen daha nice güzel insanlar.
Esnaflık nedir?..
Adamlık nedir?
O çarşıda öğrendim…
Öğretmenlerimden biridir Oktay Kaynak.
Asıl “okul” çarşıdır, sokaktır, mahalledir…
Kişilik bu mekanlarda oturur veya ömür boyu ayakta kalmaya mahkum kalır.
Oktay Kaynak şehrin son “Kastamonulu sütunlarından” biri olarak ebedi dünyaya göç eyledi…
Mekanı cennet olsun.
Yakın süre önce ebediyete uğurladığı oğlu Engin ile buluşacaktır cennet mekanda şüphesiz…
Ayrılışın kavuşmaya döndüğü anı yaşayacaklardır.
Rahmet ola Oktay ağabey…
Anısı baki.