Milli Eğitim ve Yükseköğretimde Yeni Arayışlar (I)

Abone Ol

“Eğitim görmüş bir halkı bir yöne sevk etmek kolay, sürüklemek güçtür; idare etmek kolay, köleleştirmek imkânsızdır…”  (L. Broughan)

Öncelikle, sınav takvimlerinin çok yoğun olarak yaşanacağı Haziran 2024 ayının tüm eğitimciler, aileler ve öğrenciler için hayırlara vesile olmasını ve başarılar getirmesini Allah’tan niyaz ederim.

Dijital bilgi teknolojilerinin de etkisiyle, ileri bilimsel ve teknolojik çalışmaların hızla geliştiği bu çağımızda, bazı alanlarda yeni arayışlara girmek ve sistemi çağın gelişmelerine uygun bir şekilde yeniden yapılandırmak kaçınılmazdır. Son dönemlerde, özellikle Milli Eğitim alanında “Türkiye Yüzyılı Milli Maarif Modeli”yle gündeme gelen bazı yeni arayışlarla ilgili tartışmalar yaşanmakta, yükseköğretim sistemimiz ile ilgili de uzun süredir yeniden yapılanmayla ilgili talepler ve öneriler dile getirilmektedir.

Bu yazı dizisinin ilk yazısında, bu değişimin ve yeniden yapılanmanın neden kaçınılmaz olduğunu gerekçeleriyle anlatmaya çalışacağım. İkinci yazımızda da, milli eğitim sistemimizde üzerinde çalışılan yeni müfredat ve milli eğitim/yükseköğretim alanlarında yapılaması gerekenlerle ilgili düşüncelerimi aktarmaya çalışacağım.

Milli Eğitim ve Yükseköğretimde Yeniden Yapılanma Neden Gereklidir?

Ülkemizdeki eğitim sistemimizde yaşanan bazı sorunlar hususunda tartışmalar yaşanmaktadır. Bu tartışmalar, Tanzimat’tan bu yana günümüze kadar etkisini çok derin bir şekilde hissettirerek süregelen batılılaşma ve çağdaşlaşma hareketlerinin de doğal bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’nin aleyhinde çalışmalar yapan dışarıdaki (harici) ve içerideki (dâhili)  bir takım güç odakları, zaman zaman, bazı alanlarda sisteme müdahale etmişlerdir. Gerek darbeler yoluyla yönetimlere müdahale etmek suretiyle gerekse siyasi iktidarların, Sivil Toplum Kuruluşlarının (STK) ve bürokrasinin içine sızarak, milli eğitim ve yükseköğretim kurumlarının politikalarını olumsuz yönde etkilemişlerdir. Özellikle son on yılda, ülkemizdeki siyasi iktidarlara yönelik yapılmak istenen bir takım askeri ve siyasi operasyonlar, hiçbir kimsenin tereddüt etmeyeceği bu acı gerçeği su yüzüne çıkarmıştır.

Bu vesayetçilere ve onların sinsi planlarına karşı bize düşen görev, bunlara karşı uyanık olmak ve kararlı mücadeleden vazgeçmemektir. Bu mücadeledeki başarı da tarihimizi iyi öğrenmekten ve milli-manevi değerlerimize sahip çıkmaktan geçer.

Bu müdahaleler sürecinin ortaya çıkardığı sonuçların belki de en önemlileri şunlardır:

1.     Milli ve manevi değerlerimize uygun bir eğitim sistemi, mesleki eğitim, yükseköğretimde akademik bilginin üretimi ve bu bilginin ekonomik ve toplumsal yarar doğrultusunda kullanılması 2000’li yıllara kadar engellenmiştir.

2.     Bu yıllara kadar Tüm bilgi üretim veya devşirme süreçlerinde; kendimizi ve çevremizdeki tüm unsurları yanlış ve eksik tanımladık. Bu süreçleri, Batının gözüyle bakan içimizdeki ve devlet politikalarına etki eden zararlı unsurların yönlendirmesiyle ve bunların ürettiği kavramlarla tanımlamaya çalıştık. Bu sorun, tüm yönleriyle özümüzle uyumlu olabilme, bu kapsamda üretken, yenilikçi, araştıran-geliştiren bir toplum olabilme yolundaki çabalara büyük oranda engel olmuştur.

Bundan sonraki süreçlerde, bireylerin akıllarına ve gönüllerine hitap eden ‘insan ve toplum merkezli’ bir eğitim anlayışını/sistemini hayata geçirmek kaçınılmazdır. İyi tasarlanmış bir eğitim sistemi, doğru bilgilerle ve toplumun özünü yansıtan kavramlarla insanların bir takım becerilerini ve akıl melekesini geliştirirken, değerler eğitimiyle de gönüllere girerek o gönülleri fethetmesi gerekir. Milli ve manevi değerlerimiz ekseninde hareket ettiklerini iddia eden, fakat amaç ve planları başka olanların sebebiyet verdikleri insanlık dramlarını da acı tecrübelerle yaşadık.

Hedefi barış, selamet ve kurtuluş olan inancımızdan ve köklü devlet geleneğimizden aldığımız/alacağımız feyz ve güçle; hak, hukuk ve adalet yolunda, Hakka ve insanlara hizmet etmek her daim bizim temel gayemiz olmuştur, bundan sonra da olmaya devam edecektir.

İlk/Ortaöğretim ve Yükseköğretimde Yeniden Yapılanma ve Yeni Arayışlar

Son yıllarda, Türkiye’yi yöneten iktidarların; ekonomi, kişi hak ve özgürlükler, terör vb sorunlarla birlikte verdikleri en büyük mücadelelerden birisi de ilk/ortaöğretim ve yükseköğretimde milli ve manevi değerlerimize bağlı, ülke menfaatleri doğrultusunda ve tüm insanlığa hizmet edecek bireyler yetiştirecek bir eğitim-öğretim ve araştırma-geliştirme sistemini hayata geçirmek olmuştur.

Eğitim-öğretimdeki kalitesiyle, araştırma-geliştirmedeki yeni ileri teknolojik ürünleriyle, üniversite-sanayi-toplum işbirliği çerçevesinde; toplumsal sorunlara çözüm üretme vb icraatlarıyla ülkemizin gelişmesinde lokomotif olması gereken kurumlar üniversitelerdir. Maalesef, bu kurumlar 1970’li yıllarda yaşanan terör olaylarında siyasetin içine çekilmiş, 1980 ve 28 Şubat darbe süreçlerinde başlayan ve 2007 yılına kadar devam eden laik/anti-laik, başörtüsü vb temel hak ve özgürlükler konuları ile ilgili orta çıkan-çıkarılan sorunlar, bu kurumları asli işlevlerinden tamamen uzaklaştırılmışlardır. Ayrıca, liyakat esas alınmadan, üniversite yönetimlerine yapılan olumsuz müdahaleler-atamalar, yönetimlerinin de hesap verebilir-denetlenebilir bir konumdan uzak olmaları yüzünden; yakın, orta ve uzun vadede tutarlı projeler üretilememiş ve kaybeden ülkemiz olmuştur.

Yükseköğretim alanında son 10-15 yılda yaşanan birtakım olumlu icraatlara rağmen, maalesef anayasamızda Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) 2547 sayılı kanunu ile ilgili 2011-2014 yılları arasında başlattığı ve geniş bir istişare çalışması ile yapılmak istenen bazı değişiklerin bir türlü sonuçlandırılamaması, bu sorunlara daha etkili ve kesin çözüm önerilerinin uygulamasını geciktirmektedir.

Bu arayışların devam etmesi ve bu konularla ilgili geniş bir toplumsal mutabakatın sağlanması kaçınılmazdır. Bu alanlarla ilgili gerekirse anaya değişikliği ile çağın gereklere uygun yasalar çıkarılmalı ve uygulamaya geçirilmelidir. Bu konular, önümüzdeki dönemlerde üzerinde en çok durmamız gereken konuların başında gelmektedir.

Prof.Dr.Zekeriya YERLİKAYA

İletişim:

e-posta: y.zekeriya@gmail.com