Merkez

Madak: “Yoksullaşıyor, geçinemiyoruz!”

Eğitim Sen Kastamonu Şubesi Başkanı Mirati Madak, eğitim emekçileri olarak yılda bir kez hatırlanmak değil, sorunlara kalıcı çözümler üretilmesini beklediklerini söyledi.

Abone Ol

Eğitim Sen Kastamonu Şubesi Başkanı Mirati Madak, eğitim emekçileri olarak yılda bir kez hatırlanmak değil, sorunlara kalıcı çözümler üretilmesini beklediklerini söyledi.

Öğretmenlerin 24 Kasım’ı, öğretmenlik mesleğini değersizleştiren ve itibarsızlaştıran, öğretmenlerin acil ekonomik sorunlarına çözüm üretmeyen, eşit işe eşit ücret ilkesini ortadan kaldıran, özlük haklarını zayıflatan, öğretmenler arasındaki ayrımcılığı ve eşitsizliği derinleştiren politika ve uygulamalarla karşıladığına vurgu yapan Madak: “Yakın geçmişe kadar eğitim sistemi içinde önemli bir özne olan öğretmenler ve öğretmenlik mesleği, bilim dışı ve piyasacı politikaların uygulanmasına paralel olarak hızla değersizleşmiş ve nesneleşmeye başlamıştır. Mevcut sistemin nesneleştirerek ‘teknisyen’ düzeyine indirmeye çalıştığı öğretmenler ve öğretmenlik mesleği yeni tehditler ile karşı karşıyadır. Bugün öğretmenler, karar alma konumundan önemli ölçüde uzaklaştırılmış ve mesleğe yönelik özgürlük alanları kısıtlanmıştır. Öğretmenin kendi başına alıp uygulayabileceği birçok karar kendisine hazır olarak sunulmaktadır. Böylelikle öğretmen, sistemin içinde edilgen, verilen komutları yerine getirmekle sınırlandırılmış, etkisiz bir uygulayıcı düzeyine indirgenmiştir. Öğretmenlerin ve diğer eğitim emekçilerinin acil çözüm bekleyen onca sorunu varken Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 24 Kasım’da öğretmenlere ‘beyaz önlük’ giydirmek için yoğun bir çaba içine girmiştir. MEB tarafından önlük giymenin zorunlu olmadığı açıklanmasına rağmen fiilen bir dayatma haline gelmiş bulunan ‘beyaz önlük’ uygulaması sendikamızın almış olduğu ‘serbest kılık kıyafet giyme’ kararıyla çelişmektedir. MEB’e tavsiyemiz bu tür girişimler üzerinden eğitim emekçilerinin acil çözüm bekleyen sorunlarının üzerini örtmekten vazgeçmesi, asıl işine odaklanmasıdır” dedi.

“HER GEÇEN YIL DAHA DA YOKSULLAŞIYOR, GEÇİNEMİYORUZ!”

Açıklama şöyle: “Kadrolu, sözleşmeli ve ücretli gibi çalışma statüsü farklılıkları üzerinden çalıştırılan, başöğretmen, uzman öğretmen gibi yapay ayrımlar üzerinden ayrıştırılan, ihtiyaç olduğu halde ataması yapılmayarak işsiz bırakılan öğretmenlerin saygınlığı ciddi anlamda aşındırılmış, öğretmen emeği hızla değersizleştirilmiştir. Türkiye’de görev yapan eğitim ve bilim emekçileri, OECD ülkeleri arasında ekonomik, sosyal ve özlük haklar açısından son sıralarda yer almayı sürdürmektedir. Siyasi iktidar yıllardır “bütçeden aslan payını eğitime ayırdıklarını” iddia etse de yüzbinlerce eğitim emekçisi açlık sınırına yakın, yoksulluk sınırına uzak bir ücretle geçinmeye çalışmaktadır. Eğitim emekçileri, özellikle büyükşehirlerde yüksek kiralar nedeniyle ciddi anlamda barına sorunu yaşamakta, gıda fiyatlarındaki artış nedeniyle sağlıklı beslenememektedir. Faturalara yansıyan gerçek enflasyon, çarşıda, pazarda, mutfakta yaşanan hayat pahalılığı resmi enflasyonun çok üzerindedir. Türkiye ekonomisinde son yıllarda, özellikle geçtiğimiz yıllar içinde yaşananlar, döviz kurları ve altın fiyatlarındaki ani yükselişler ve TL’deki değer kaybı, resmi enflasyonun yükselmeye devam etmesi vb. gibi nedenler, sayıları bir milyonu geçen eğitim ve bilim emekçisinin çalışma ve yaşam koşullarını ciddi anlamda olumsuz etkilemeyi sürdürmektedir. Göreve yeni başlayan bir öğretmenin aldığı maaş ABD doları bazında 10 yıl önceki seviyeye ulaşabilmiş değildir. 10 yıl önce maaşıyla 14 çeyrek altın alabilen bir öğretmen, bugün maaşıyla ancak 7 çeyrek altın alabilmektedir. Çeyrek altın üzerinden bakıldığında eğitim emekçileri geçtiğimiz 10 yılda yarı yarıya yoksullaşmıştır. Eğitim-öğretim sürecinin emektarları olan yardımcı hizmetliler, memurlar, idari ve teknik personel açısından bakıldığında durum çok daha vahim boyutlardadır. Eğitim emekçileri gerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla arar hale getirilmiştir. Eğitim, öğretim ve bilim hizmeti alanında yıllardır büyük bir özveriyle görev yapan idari ve teknik personel, memur ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan eğitim emekçilerinin durumu çok daha vahimdir. Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde büyük emekleri olan, ancak diğer eğitim emekçileri ile eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, kendilerine yüklenen her türlü angaryayı tartışmasız yerine getirmek zorunda bırakılmaktadır.”

“NUTUK DEĞİL, SORUNLARIMIZA ÇÖZÜM ÜRETİLMESİNİ İSTİYORUZ”

“Yıllardır dile getirdiğimiz temel taleplerimiz karşılanmamış ve yaşadığımız sorunlara kalıcı çözümler üretilmemiştir. Öğretmeniyle, memuruyla, yardımcı hizmetlisi, idari ve teknik personeliyle bir milyonu aşkın eğitim emekçisinin yaşadığı ekonomik, sosyal ve mesleki sorunları çözmek için yıllardır adım atmayanların, gerçek sorunlarımızı görmezden gelenlerin her yıl aynı cümlelerle tekrarladıkları bildik nutukları daha fazla dinlemek istemiyoruz. Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) 24 Kasım öncesinde bakanlık tarafından hazırlanan bir web sayfası (öğretmeniz.meb.gov.tr) üzerinden “Eğitim Neferlerine Minnet” Kampanyası başlatıldığını açıklanmıştır. “24 Kasım Öğretmenler Günü” vesilesiyle başlatılan kampanyada öğretmenlere yönelik çeşitli kamu kurumları ve özel firmaların indirim kampanyalarının “müjde verir gibi” sunulması dikkat çekicidir. Bir taraftan öğretmenlik mesleğinin kutsallığından ve öneminden bahsedilirken, öğretmenlerin yaşadıkları ekonomik zorlukları itiraf edercesine çeşitli alanlarda yapılan indirim kampanyalarından bahsedilmesi büyük bir çelişkidir. MEB’in firmaların yapmış olduğu indirim kampanyalarını öğretmenlik mesleğine yönelik övgüler eşliğinde büyük bir “jest” olarak sunmasının hiçbir anlamı yoktur. Sadece öğretmenlere değil, tüm eğitim ve bilim emekçilerine insanca yaşayabilecekleri, nitelikli hizmet verebilecekleri çalışma ve yaşam koşulları yaratılmalıdır. Bunun için de başta maaşlar olmak üzere mesleki ve özlük hakları insan onuruna yaraşır düzeye yükseltilmelidir. Türkiye’de eğitim emekçilerine İnsanca yaşayacak maaş ve çalışma koşulları sağlandığı zaman “Eğitim Neferlerine Minnet” gibi içi boş kampanyalar yapılmasına gerek kalmayacaktır. Eğitim Sen olarak, bizlere dayatılan her türlü haksız ve hukuksuz uygulamanın, eğitim ve bilim emekçilerinin örgütlü mücadelesiyle kırılabileceğine inanıyor; haklarımız ve geleceğimiz için bütün eğitim ve bilim emekçilerini ortak talepler etrafında birleşmeye ve birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.” (Kastamonu İstikal Gazetesi)