Kastamonu’ya gelmeyin…

Abone Ol

Geçtiğimiz Pazar günü itibarı ile seçimler tamamlandı, sonuçlar memleketimiz için hayırlı olsun.

Tabi ki bu seçimlerin haberleri, yankıları bir müddet daha devam edecek ve dileğimiz Ankara’ya gönderdiğimiz vekillerin verdikleri sözleri unutmamaları.

Artık önümüze bakma zamanı, bizler için Turizm en önemli meselelerden biri bu nedenle yıllar önce yazmış olduğum yazımı bir kez daha paylaşmak istedim.

Şöyle ki;   

Şehirler vardır tarihi ve kültürü olan, şehirler vardır binaları ve içinde yaşayan insanları ile sizi kucaklayan, şehirler vardır dingin, durgun ama bir o kadar da tarihi yaşatan.

Can Yücel’in dediği gibi “Hani bazı şehirler vardır ya; saat 10’dan sonra kimsecikler olmaz, işte senden sonrası ondan sonrası”

Bu nedenle;

Trafik çilesini çekmekten hoşlanıyorsanız,

Yüksek apartmanların üzerinize gelmesinden bıkmadıysanız

İnsanların suratlarının hep somurtmasından usanmadıysanız,

Koşuşturmaktan hoşlanıyorsanız, temiz hava da yürümek sizi yoruyorsa,

Kekik kokulu yaylalarda dolaşmaktansa internet başında vakit geçiriyorsanız,

Efsaneleri ile meşhur Saat kulesi ve şehre hâkim kalesi ilginiz dışında ise,

Şarkılara konu olmuş Ilgaz Dağı, oksijen deposu Ballıdağ, Küre dağlarını gezmek istemiyorsanız,

Dini ve kültürel yerleri gezmekten, müze ve ören yerlerini görmekten,

Milli parklarda dolaşmaktan, buz gibi akan şelalelerden, ucu bucağı olmayan kanyonlardan hoşlanmıyorsanız,

Pastırma, sarımsak, çekme helva ve yöresel yemekleri tatmaktan,

Hanları, hamamları, konakları gezmekten,

Yazma eser kütüphanesi görmekten, silah, dantel, şapka müzelerini gezmekten, dünya ve yöresel el yapımı bebekleri görmekten, Arkeoloji ve Etnografya müzelerinden haz almıyorsanız,

Camiler, türbeler, külliyeler, şadırvanlar ilgi alanlarınız dışında ise,

Asa suyundan tatmak umurunuzda değilse,

Mehmet Akif Ersoy’un milli mücadeleyi ateşlediği meşhur vaazını verdiği 1506’da yapılan Nasrullah Camii ve birçok tarihi camileri gezmekten,

Tamamen ahşap ve Unesco Dünya Mirasına aday tarihi Mahmut Bey camiini görmek sizi heyecanlandırmayacaksa,

Çiftlik yaşamı ve atlar sizi korkutuyorsa,

Tarihe ilginiz yok ise,

Denizin yeşil ile buluştuğu Karadeniz’in en uzun sahil şeridine sahip ilinde akşam güneşinin batışını seyrederek kumlarda yürümek için yeterince romantik değilseniz,

Konaklamalarınızda standartların üstünde kalite, servis, temizlik, hizmet ve konsept benim için önemli değil diyorsanız,

Kışın kayak yapmaktan, yazın denize girmekten.

İlkbaharda yeni açan çiçeklerin ve uyanan doğanın enfes görüntüsünden, sonbaharda sararan yaprakların renk cümbüşüne dönüştüğü tabiat olaylarını fotoğraflamaktan zevk almıyorsanız,

Hayatınızı monotonluğun akışında geçirmeyi kendinize yaptığınız bir haksızlık olarak görmüyorsanız,

Ve bunların hiçbirinden hoşlanmıyor benim ilgi alanım değil diyorsanız KASTAMONU’ya gelmeyin.

Tarih, kültür, doğa vb. hiçbir şey ilginizi çekmiyorsa KASTAMONU’ya gelmeyin.

Abartılı eğlenceler için gelmeyi düşünüyorsanız hemen vazgeçin, zira burası kafanızı dinlemek, ruhunuzu dinlendirmek, doğayla baş başa kalmak isteyenlerin yeri.

Kültürel dokunun bozulmadığı, insan ilişkilerinin hala samimi, sıcak olduğu bir turizm şehri ve doğası ile bir cennettir KASTAMONU.