Kastamonu'nun tarihi ve tarımsal ruhunu yansıtan Taşköprü, tarihi dokusu ve doğal güzellikleriyle Türkiye'nin keşfedilmeyi bekleyen incilerinden biri olarak öne çıkıyor. Taşköprü, Kastamonu'nun merkezinden sonra en büyük ilçesi olmanın gururunu taşıyor ve ziyaretçilerini eşsiz bir deneyime davet ediyor.

Kastamonu'nun tarih kokan sokakları arasında yer alan Taşköprü, geçmişin izlerini taşıyan tarihi taş köprüsüyle ünlüdür. Bu köprü, adeta bir zaman tüneli gibi ilçeye gelenleri tarihî bir yolculuğa çıkarıyor. Ayrıca, Taşköprü'nün sokakları, kendine has kültürü ve samimi atmosferiyle ziyaretçileri kucaklayarak unutulmaz anılar bırakıyor.

Doğa tutkunlarının vazgeçilmezi olan Taşköprü, yemyeşil tepeleri, serin suları ve görkemli dağlarıyla doğal bir cennet sunuyor. Kapısuyu Kanyonu ve Munzur Dağları gibi doğal güzellikler, macera arayanları ve fotoğrafçıları kendine çekiyor. Doğanın içinde huzurlu bir kaçamak için Taşköprü, tam da aradığınız yer olabilir.

Taşköprü'nün sadece doğal güzellikleri değil, aynı zamanda zengin kültürel mirası da ilgi çekiyor. Geleneksel festivaller, renkli halk oyunları ve el sanatları etkinlikleri, ilçenin canlı ve eğlenceli yüzünü ortaya koyuyor. Ayrıca, yöresel lezzetlerle donatılmış yerel restoranlar, damakları şenlendirerek Taşköprü'nün gastronomi dünyasını keşfetme fırsatı sunuyor.

KASTAMONU'NUN EN BÜYÜK İLÇESİ

Kastamonu'nun en büyük ilçesi olan Taşköprü, her yıl binlerce ziyaretçiyi kendine çeken büyülü bir yer. Eğer siz de farklı kültürleri ve doğal güzellikleri keşfetmeye meraklıysanız, Taşköprü'nün sıcak kucaklamasına katılın ve eşsiz bir deneyim yaşayın. Unutulmaz anılarla dolu bir seyahat için Taşköprü hazır!
 

Taşköprü: Tarihi ve Lezzetlerle Dolu Gizemli Bir İlçe

Kastamonu'nun sırlarla dolu kalbinde yer alan Taşköprü, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış gizemli bir ilçedir. İlk insan izlerinin Paleolitik Çağ'a kadar uzandığı bu topraklarda Neolitik, Kalkolitik, Tunç ve Demir Çağları boyunca sürekli bir iskan yaşanmıştır. Hitit, Frig, Hellen, Pers ve Roma gibi birçok kültürün izlerini taşıyan Taşköprü, adeta zaman tünelinde bir yolculuğa çıkaran arkeolojik zenginlikleriyle bilinir.

Taşköprü'nün tarihteki en parlak dönemlerinden biri Pompeiopolis ile gelir. MÖ 65-64 yıllarında Roma Generali Pompeius Magnus tarafından kurulan antik kent, günümüz ilçe merkezinin 2 km kadar kuzeyinde yer almaktadır. Pompeiopolis, ismini kurucusu Pompeius Magnus'tan alır ve zaman içinde Paphlagonia bölgesinin ana şehirlerinden biri haline gelir. Ancak 6. yy'dan itibaren Arap ve Sasani akınlarına uğrayarak görkemini yitiren kent, 7. yy'dan sonra terk edilir. Bugün ise 1800'lerin başında yeniden keşfedilen ve 2006'dan bu yana süren kazılarla ortaya çıkarılan kalıntıları ziyaretçilere büyülü bir atmosfer sunuyor.

Taşköprü'nün tarihi mirası sadece antik kentle sınırlı değildir. Beylikler döneminde Çobanoğulları ve Candaroğulları Beylikleri tarafından yönetilen Taşköprü, Osmanlı İmparatorluğu'nun hakimiyetine geçer. Bu dönemde ilçe eğitimle ve ilim insanlarıyla ön plana çıkar. Mevlânâ Hayreddin Halil gibi önemli bilim insanları, Taşköprü'nün yetiştirdiği isimlerden biridir.

Geleneksel mimari açısından da zengin bir geçmişe sahip olan Taşköprü, ahşap karkas ve hımış tekniğiyle inşa edilmiş yapılarıyla dikkat çeker. Tarihi köprüsü, camileri ve hamamları, geçmişin izlerini günümüze taşırken, ızgara sistemli kent planıyla da modern bir şehircilik örneği sergiler.

Taşköprü'nün kültürel çeşitliliği de dikkat çekicidir. Zeybek bölgesi olan ilçe, Sarımsak Festivali gibi geleneksel şenliklerle renklendirilir. Ermeni ve Rum nüfusunun eski dönemlerde yaşadığı Taşköprü, bugün Türk ve Müslüman nüfusuyla farklı bir kimlik taşır.

Geleneksel Taşköprü mutfağı, kendine has lezzetlerle doludur. Kuyu kebabı, etli ekmek, ter ekmek, keşkek, köy böreği, cevizli çörek, cizleme, tarhana, mıhlama, baklava ve daha birçok lezzetli yemek, ilçenin gastronomi dünyasını süsler.

Taşköprü, tarihi ve lezzetleriyle sıradışı bir deneyim sunan gizemli bir ilçedir. İçinde barındırdığı zenginliklerle, ziyaretçilerine unutulmaz anılar yaşatmaya devam ediyor. Keşfedilmeyi bekleyen bu benzersiz destinasyon, ziyaretçilerini sıcak bir kucaklama ile karşılıyor.

Editör: Serkan Kebecioğlu