CHP Parti Meclisi Üyesi Hikmet Erbilgin’in, CHP'li liselilere Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde yaptığı açıklamanın ardından başlayan tartışma, sendika ve siyaset hattında yeni bir boyut kazandı. Sancaktaroğlu’nun, basın açıklamasına katılan öğrenciler için “verilmiş metni okudular” ifadesine tepki gösteren Tosyalıoğlu, “Bu gençlerin iradesini yok saymak, onlara güvenmemek demektir” dedi.
Basın açıklaması yapan gençlerin siyasal amaçlarla hareket ettiği yönündeki değerlendirmeyi “gençlerin vicdanlı çağrısını bastırma girişimi” olarak nitelendiren Tosyalıoğlu, CHP olarak gençlerin yanında olduklarını ve bu sürecin takipçisi olacaklarını belirtti.
Tosyalıoğlu'nun açıklamalarının tamamı şu şekilde oldu:
"Kastamonu İl Milli Eğitim Müdürlüğü önünde, Parti Meclisi Üyemiz Sayın Hikmet Erbilgin’in yaptığı basın açıklamasının ardından Eğitim Bir Sen Şube Başkanının gerçekleri çarpıtma çabaları sorunun çözümüne katkı sunmaktan uzaktır.
Kuruluş amacı ve felsefesi iktidara hizmet etmek olan malum sendika, her fırsatta iktidarın diliyle konuşmayı sürdürmektedir. Siyasi amaçlara alet etmeyi sendikal faaliyetleri sürecinde gördük, bildik, anlıyoruz. Eğitim çalışanlarının haklarını savunması gereken bu yapı, iktidarın arka bahçesi hâline gelmiştir.
Şube Başkanı Orhan Sancaktaroğlu’nun yaptığı açıklama ise, gençlerimizi savunmak yerine onların ifade özgürlüğünü hedef alan, hatta onları siyasete alet olmakla suçlayan bir zihniyetin yansımasıdır.
Açık ve net söylüyoruz: Basın açıklaması yapan gençlerimize “verilmiş metni okudular” diyerek onların iradelerini yok sayan anlayış, bu ülkenin gençlerine güvenmeyen anlayıştır.
Oysa daha çok yeni, Proje Okullarında siyasi kararla mağdur edilen öğretmenlerle ilgili Şube Başkanı Sancaktaroğlu kendi metnini değil, genel merkezinden eline tutuşturulan metni paylaşmıştır.Oysa biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak gençlerimize güveniyoruz. Çünkü biliyoruz ki bu ülkenin geleceği onların omuzlarında yükselecek.
“Öğretmenime dokunma” diyerek haykıran bu gençlerin sesi, sadece öğretmenlerine sahip çıkmak değildir. Aynı zamanda eğitim kurumlarının, okulların, sınıfların siyasetin dışında kalması gerektiğine dair vicdanlı bir çağrıdır. Ne acıdır ki bu çağrıya kulak vermesi gerekenler, gençlerimizi siyasallaşmakla suçlayarak meseleyi çarpıtmaya çalışmaktadır.
Buradan açıkça soruyoruz: Eğer öğrencilerin bir öğretmenine sahip çıkması “siyaset” sayılıyorsa, Taşköprü İlçe Milli Eğitim Müdürü’nün sosyal medya üzerinden yaptığı siyasi paylaşımları nereye koyacağız? Bu ülkenin kamu görevlileri iktidara biat ederken mi tarafsız kalmış oluyor?
Bugün AKP Kastamonu İl Başkanı Ahmet Sevgilioğlu, Taşköprü İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Şirin’i ve İl Milli Eğitim Müdürü Hasan Gümüş’ü heyetiyle birlikte ziyaret etmiş ve bu ziyaret Ahmet Şirin’in sosyal medya hesabından paylaşılmıştır. Ancak devlet memurluğu tarafsızlık gerektirir. Taşköprü İlçe Milli Eğitim Müdürü Ahmet Şirin’in, siyasi heyetlerle verdiği pozlar ve yaptığı paylaşımlar, kamusal görev anlayışıyla bağdaşmamaktadır. Kamu adına görev yapanlar, siyasi partilerin değil, halkın hizmetindedir. Eğer siyasi tavır sergilemeye devam ediyorsa, ya derhal istifa etmeli ya da görevini bırakıp siyasete açıkça yönelmelidir.
Siyaseti camiye, kışlaya ve eğitim kurumlarına sokanlar bugün bizlere siyasallık uyarısı yapmaktadır. Bilkent, ODTÜ ve Boğaziçi üniversitelerine yönelik her türlü siyasi baskıya ses çıkarmayanlar, Kastamonu’da bir gencin sesi olunca rahatsız olmaktadır. Milli Eğitim bünyesindeki bazı bürokratların iktidarın sözcüsü gibi davranmasına göz yumanlar, bu gençlerin haykırışını yok saymaktadır. Bu da iki yüzlülüklerinin resmidir.
İfade özgürlüğü demokrasinin temelidir. Gençler yalnızca düşüncelerini dile getirdikleri için disiplin cezasına sevk edildiler. Bu kabul edilemez. “Cezanın hafifliği” bahanesi, verilen kararın haksız olduğunu değiştirmez. Çünkü mesele cezanın derecesi değil, cezanın kendisidir.
Kastamonu’da yaşanan bu olay, bizlere bir kez daha gösterdi ki; sorun sadece öğretmen atamaları ya da eğitim politikaları değil, aynı zamanda gençlerin, öğretmenlerin ve toplumun susturulmak istenmesidir.
Evet, biz siyasetçiyiz. Ülkenin kalkınmasını, refahını ve adaletini savunuyoruz. Bu uğurda susturulmak istenen her sesi duyurmak, her baskının karşısında durmak görevimizdir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz gençlerimizin yanındayız, onların sesini kısmaya çalışanların karşısındayız.
Devleti eleştirmek kaos yaratmak değil, halkın çıkarını savunmaktır. Biz bu ülkede adaletin, eşitliğin, özgürlüğün sesi olmaya devam edeceğiz.
Unutulmasın: Bu mesele sadece üç öğrenci meselesi değil; bu mesele Türkiye’de hakka, hukuka ve gençliğe sahip çıkma meselesidir.
AK Parti’nin arka bahçesi olduğunu iyi bildiğimiz Eğitim Bir Sen Şube Başkanı Sancaktaroğlu’na “siyasetçilik oynamak” yerine sendikacılık yapmasını tavsiye ediyoruz. Hatırlatmak isteriz ki; sendikacılık, siyasi iktidarın yanında saf tutmak değil, emekçinin ve öğrencinin hakkını savunabilmektir"





