Kastamonu’da bir başyapıt

Abone Ol

İlimiz merkezinde tarihi ile öne çıkan bazı mahalleler vardır. Bunlar Hisarardı, Yavuz Selim, Hepkebirler, Akmescit, Honsalar, İsfendiyar vb. mahalleler.

Bu mahalleler eski yerleşim yerleri olup tarihi hanları, hamamları, konakları içinde barındıran mahalleler olduğundan tarihimiz adına ayrı bir önem arzetmektedir.

Bu alanlarda eski eserlere yapılan restorasyonlarda ayrı bir önem taşımaktadır. Zira turizm açısından çok büyük değerlere sahiptir bu mahalleler geçmişten günümüze çoğu ayakta kalamasalar da ilimiz adına geleceğimiz için sahip çıkılması gereken yapıtlardır.

Bu eserlere yapılacak yenileme çalışmaları ise öyle basit bir şey olmayıp ben yaparım olur havasında yapılamaz.

Çalışmalara başlamadan yenileme yapılacak binanın her cepheden iç mekanlar dahil fotoğrafları çekilir, gerekli kullanılacak yöntem ve malzeme seçimleri ortaya konulur, aslına uygun nelerin nasıl yapılacağı projelendirilir, restorasyon yapılacak bina da çalışacak ekip belirlenir vs.

Bizde tarihi kültürü ile ön plana çıkan mahalleler çok ne kadar sahip çıkabilmişiz orası meçhul.

Bunlardan biri de Hepkebirler Mahallesi bir zamanlar ticaretin döndüğü mahalle artık alışveriş merkezleri revaçta olsa da ayakta kalmaya devam ediyor.

Bu mahallede Çifte Hamam bulunmakta burasının restorasyonu tamamlandı ve hamamın bir kısmı kiraya verilse de çalışan yok çalıştıran yok kendi haline bırakılmış durumda.

Hamam 1514 yılında Yavuz Sultan Selimin Hocası Halim Çelebi tarafından yaptırılmış. Üzeri kubbeli büyük soyunma yerleri yine kubbeli giriş ve soğukluk yerleri vardır.

Hamam olarak kullanıldığını hatırlamıyorum ancak elma deposu olarak kullanıldığını biliyorum hemen yanı başında mahkemealtı esnaflarından Bakkal Hakkı’ların evi bulunmakta iken o ev yıkıldı ve arsası hamama dahil edildi.

Yakın zamanda restore edilen bu hamam hakkında restore aşamasında yazı yazmıştım “Seramı yapıyorsunuz?” diye.. restorasyon bitti, cafe olarak kiraya verildi. kira şartnamesi nasıldı bilemiyorum ancak şimdi cafe de hamam da atıl durumda.

Daha sonra atıl durumda terk edilmiş gözüken bu hamam kubbelerinde bulunan iç aydınlatma için bu tür eserlerde bulunan cam fanuslar (bunlara fil gözü deniliyor) kendini bilmezler tarafında kırıldı. Bu durumu da “fil gözleri yok” diye yazmıştım.

Kimin umurunda, şimdilerde hamamın içi perişan yağmurlardan dolayı su deposu gibi, dört yanı otopark olmuş durumda, ilgilenen ilgilenebilecek bir ilgili yok.

Şimdi bir önerim var bence 1514 yılında yapılan bu hamamı yıkın yerle bir edin, bunu yapın ki sebze meyve serası görünümündeki o hilkat garibesi yapı ortaya çıksın hamam ve kubbelerinden dolayı o başyapıtımız her yerden görülemiyor.

Etraflıca görülsün ki sizlerin o mükemmel restorasyonunuz ortaya çıksın, tabelanız da “Bizim utanç eserimiz” olsun.